GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:39
Tarih:16.02.2016

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 sıra sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilim ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun 22'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Evet, kanunun başlığında "araştırma ve geliştirme faaliyetleri" yer alsa da maalesef ki yakında Türkiye'de araştırılacak -en azından kültürel olarak- hiçbir yapı kalmayacak. Bunun en önemli örneği de bugün Batman sınırları içerisinde olan Hasankeyf'in sadece elli yıllık bir proje için sular altında bırakılmasıdır.

Bugün iktidarın "gelişme" dediği tek alan, maalesef, Türkiye'nin dört bir yanında HES'ler, barajlar ve dağların tepelerine kadar bütün doğayı tahrip eden yollardır.

Bugün, dediğim gibi, benim açımdan en önemli konulardan biri Hasankeyf'tir. Hasankeyf, UNESCO'nun dünya mirası kriterlerinin onda 9'unu taşımasına rağmen, bugün sadece elli yıllık bir su için, elli yıllık bir proje için şu anda sular altında bırakılıyor ve Hasankeyf halkı zorla evlerinden göç ettirilip ucube, sadece maket olarak kabul edilebilecek başka bir alana taşınıyor.

Bugün, bin yıllardır bütün medeniyetlerin beşiği olan Hasankeyf'in aslında yerinden edilmesi bir şekilde kültürel asimilasyonun da bir parçasıdır.

Yine, son süreçte, özellikle sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerde tarihî yapılar bilerek, isteyerek, kasıtlı olarak bombalanmakta, oradaki bütün tarihî yapılar yerle bir edilmektedir. Bu da yine, dediğim gibi, tarihsel olarak -bir milletin tamamen kültürünü yok ederek, aslında o milletin bir yönüyle geçmişini yok ederek- asimilasyonun bir parçasıdır.

Gelişmekten kastımız sadece, dediğim gibi, her tarafa barajlar kurmaktır. Ama, bakarsanız, bir taraftan da şu anda bilim yuvası olan üniversitelerde hiçbir bilimsel araştırmanın yapılması mümkün değildir. Çünkü en ufak bir muhalif ses çıkaran bilim adamları bir şekilde soruşturmalara maruz kalmakta ve bu bilim yuvalarının dışına itilmektedir. Yani sadece iktidarın "benim bilim adamım" dediği, sadece kendi ideolojisiyle bağlı olanları kendi bünyesinde tuttuğu şu anda üniversitelerle maalesef karşı karşıyayız. Bu üniversitelerden de sonuç olarak ortaya çıkacak, geleceğimiz dediğimiz gençlerin nasıl tek tip, muhakeme yetenekleri olmayan, maalesef sadece bir düşünce çerçevesinde şekillenmiş olacağını ve geleceğimizin de bu şekilde nasıl karartıldığını hepimiz net olarak görüyoruz.

Yine, bilim yuvaları dediğimiz özellikle ilkokullarda ve ortaokullarda öğretmenleri sürekli baskı altında tutmak, eğitime sürekli darbe niteliğini taşıyor. Bu şekilde gelişmekten söz ediyorsak sadece söz üzerinde, sadece yazı üzerinde, sadece iktidarın kendi istekleri, kendi çıkarları doğrultusunda bir şekilde gelişmekten söz ediliyorsa bunu kabul etmememiz mümkün değildir. Bu şekilde gelişmek ve ilerlemek bu ülkenin kaderi olmamalıdır. Söz üzerinde, kâğıt üzerinde burada çıkaracağımız hiçbir yasa önümüzdeki gelişimi, teknolojiyi ya da bilimi geliştirmeyecektir.

Onun için, özellikle, dediğim gibi, bütün gelişmeyi, tarihi tahrip ederek, bütün doğayı tahrip ederek sadece rant üzerine kurulan bir gelişme sisteminden, bir zihniyetten vazgeçerek gerçekten bu ülkenin daha aydınlık yarınlarında hep beraber buluşabileceğimiz şekilde bilim yuvalarında gerçek bilimin üretilebilmesi için hep beraber el ele vermemiz gerektiğini düşünüyorum.

Ben, tekrar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)