GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:39
Tarih:16.02.2016

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili maddedeki küçük bir değişiklik için Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım ama konuşmamın içeriğini... Kurulun açılışından bu saate kadarki çok önemli bir meselenin irdelenmesi noktasında bir şeyler ifade etme adına söz aldım.

Efendim, güney sınırımız, uzun bir sınırımız, 900 küsur kilometre dedi arkadaşlar, işin uzmanları. Bu sınırımızda, hâlihazırda, bir güvenlik sıkıntısı yaşamaktayız hem içeriye hem dışarıya yönelik. Bir milletvekili arkadaşımız dedi ki: "Biz hep sonuçlar üzerinde konuşuyoruz." Doğrudur, hep sonuçlar üzerinde konuşuyoruz, nedenleri hiç sorgulamadık ama iç ve dış siyasette başarılı sonuçlar alabilmek için biz çok güçlü nedenler oluşturmalıyız. Batı demokrasilerine baktığımızda bu örnekleri çok rahat görüyoruz. Yani, bizim hem içeride hem dışarıda, kısa, orta ve uzun vadeli siyasetimizde çok sağlıklı bir paradigmamız yok, nedenlerimiz yok. Bunu nereden anlıyoruz? İşte, sonuçlar üzerinden konuşarak yani bizim siyasetimizin ekseni "hayır", zaman zaman "belki" oluyor, "belki", "evet" oluyor ya da tam tersi "evet"ten "belki"ye dönüşüyor, "belki"den "hayır"a dönüşen bir siyasi yapımız var.

Bunu biraz somutlaştırmak gerekirse; bakın, neyi tartışıyoruz: Dün, YPG'yle dost muyduk, değil miydik; Hükûmet bunlarla flört hâlinde miydi, değil miydi; hayır, az flörttü, çok flörttü; efendim, birlikteydik, değildik; efendim, terör bitmiş miydi, bitmemiş miydi... Ya da bir paradigma oluşturma adına, inanın...

Bakın, Batı demokrasilerinde paradigmayı kim oluşturur biliyor musunuz: Özellikle uzun vadeli siyaseti sadece siyasi erki elinde bulunduran iktidar oluşturmaz; tam tersine, istişare kültürü, bizim yapımızda, inancımızda, geleneğimizde olan istişare kültürü, bugün modern anlamda ifade edildiği şekliyle ortak akılla hareket edilerek oluşturulur. Bunlar da nedir? Efendim, siyasi aktörlerdir, kurumlardır. Hangi kurumlardır? İçişleri Bakanlığıdır, Dışişleri Bakanlığıdır, Türk Silahlı Kuvvetleridir, MİT'tir, STK'lardır, üniversitelerin araştırma merkezleridir. Ama bugün görüyoruz ki Türkiye'nin siyasi bir paradigması oluşturulurken sadece bir kişiye bakıyoruz, sanki her şeyi bilenmiş gibi -haşa- her şeye kudretliymiş gibi. Zaman zaman bu tür ifadeler, yakıştırmalar da yapıyor bazı arkadaşlarımız. Arkadaşlar, bir paradigma ne kadar paydaşlarla, oluşturulan istişare gruplarıyla tartışılır, sonuca varılırsa o kadar sağlıklı sonuçlar verir. İşte, bizim sağlıksız sonuç almamızın nedeni budur.

Amerika Birleşik Devletleri -ister Bush olsun, ister Clinton olsun, ister ondan sonra gelen Obama olsun- Orta Doğu projesinde, Orta Doğu politikasında hiçbir değişiklik yapmamıştır. Efendim, İngiltere'de büyük bir yönetim değişikliği olmuştur 1991'de; muhafazakârlar gitmiş, Tony Blair Başkanlığında İşçi Partisi gelmiştir ama Orta Doğu projesinde uygulamada hiçbir değişiklik yapmamıştır Büyük Britanya. Ama bizde nedense birinin yaptığını bozmak bir geleneğimiz... Hâlbuki bizim paradigmamız var. Kurucu irade demiş ki: "Yurtta sulh, cihanda sulh." Allah aşkına, bunun neresinde eksik var, neresinde kusur var? Ben soruyorum yüce Meclise: Ne istiyoruz? Bu paradigmaya "Yurtta sulh, cihanda savaş" mı diyeceğiz ya da "Cihanda savaş, yurtta sulh." ya da "Hem cihanda savaş hem yurtta savaş" mı diyeceğiz? Neresini beğenmediysek bunu paydaşlarla bir araya gelip bir an önce oluşturalım.

Ben bizatihi deneyimlerinden aktarıyorum: Yıl 2009, "Lider Ülke Türkiye" diye Genel Başkanımızın bir öngörüsüyle... Maalesef, bugün AKP tarafından tırtıklanan bir projedir, o, Milliyetçi Hareket Partisinin vizyonudur. "Lider Ülke Türkiye" konulu panellere gidiyoruz, konferanslar veriyoruz. Hiç unutmuyorum, bir ilimizde bir harita kullandım. 2006, Roma'daki NATO eğitim toplantısında kullanılan bir harita ve o haritada bugün yaşadığımız... Bugün yeni yeni gündeme gelen harita gösterildi ve biz onu kullandık, "Eyvah, Türkiye üzerinde çok derin hesaplar var. Bu harita eyleme dönüştürülüyor." dedik, çok hafife alındık. Ama, bugün görüyoruz ki geldiğimiz nokta itibarıyla pişmanlıklar var. "Efendim, Türkiye, mazlumların her zaman yanında olduğu için bu hâllere geliyoruz." Böyle bir açıklama lafügüzaftır. Türkiye mazlumların yanında olurken mazlumlaşıyor değerli milletvekilleri. "Efendim, Türkiye'de beka sorunu var." demek yetmiyor. "Türkiye'nin bir bölgesini yeniden vatanlaştırıyoruz"; bunlar lafügüzaftır diyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)