| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 10.02.2016 |
ABDULLAH AĞRALI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP'nin Meclis araştırması aleyhine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bugün Diyarbakır Sur'da şehit olan Seydişehirli hemşehrim Yüzbaşı Fatih Yaşar ve tüm şehitlerimize rahmet diliyorum; ailelerine, yakınlarına sabırlar diliyorum.
Bugün burada, yaklaşık iki aydır kamuoyunda yürütülen terörle mücadelede yaşananlarla ilgili bazı gerçekleri vermek istiyorum. Daha önce kendini İslam Balıkesir olarak tanıtan şahıs, 30 Ocak Cumartesi günü saat 07.21'de yaralıların olduğu iddia edilen bodrum katından aradığını söyleyerek Şırnak 112 Komuta Kontrol Merkeziyle irtibata geçmiş; şahıs ifadesinde, bulunduğu binanın bodrum katında 16 yaralının bulunduğunu, bunlardan 7'sinin durumunun ağır olduğunu, toplam 6 cesedin bulunduğunu ve bunun yanında sağlıklı 9 kişinin olduğunu belirtmiştir. Bu görüşmelerden sonra, 07.34, 07.42, 07.43, 08.05, 09.08 saatlerinde aynı kişiyle toplam 6 görüşme olmuştur. Bu görüşmeler üzerine Sağlık Bakanlığımız kriz masası oluşturmuş ve Sayın Şırnak Valisi, Cizre Kaymakamımızla telefon bağlantısı kurulmuş; Bakanlığımız kriz sorumlusu, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yönetilen tüm süreç, konuşmalar 155 Polis Hattı, olay yeri görüntüleme ve insansız hava aracıyla kayıt altına alınmıştır. Bu süreç de HDP'li sayın milletvekili arkadaşlarımızın bilgisi dâhilinde yürütülmüştür.
Görüşmeler sırasında olduğu beyan edilen yaralıların toplu tahliyesine karar verilmiş, bölgeye 10 ambulans, 30 sağlık personelinin intikali sağlanmıştır. Yine, şeffaflık açısından 1 adet Şırnak Belediyesine, 1 adet Cizre Belediyesine ait hasta nakil aracı, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi 3 sağlık personeli gönüllülük esasıyla sürece dâhil edilmiştir.
Sabah 07.21'de başlayıp akşam 15.30'a kadar süren bu süreçte tüm güvenlik ve sağlık önlemleri alınmış, yaralıların tahliye olmaması için hiçbir gerekçe bırakılmamıştır. Olay yerine 10 adet 112 ambulansı, 30 kişilik sağlık ekibi, 1 adet helikopter ambulans, 1 adet uçak ambulans görevlendirilmiş; Cizre Devlet Hastanesi, Şırnak Devlet Hastanesi bölge devlet hastaneleri ile Ankara merkezdeki devlet hastaneleri hazır hâlde tutulmuştur. Ayrıca, 1 adet 112 ambulansımız ve Şırnak Belediyesine ait 1 adet hasta nakil aracı iddia edilen adrese yaklaşık 150-200 metre mesafede sokağın girişine konuşlandırılmıştır. Bu ekiplerimiz yaralıların çıkması için yaklaşık altı saat beklemişlerdir. Tarif edilen bodrum katının önünde 3 mayınla tuzaklanmış barikatlar nedeniyle ambulansın bölgeye ulaşması engellenmiştir. Bu durum da yine HDP'li milletvekili arkadaşlarımızın bilgisi dâhilindedir.
HDP'li milletvekili arkadaşlarımız bodrum katında göçük olduğu iddiasıyla, Cizre Belediyesinden 2 görevlinin olay yerine gidip tespit yapmaları ve yardım etmelerini istemiştir. Cizre Belediyesinin görevlendirdiği 2 görevlinin ve onların yanında SES Sendikası üyesi 2 sağlık personelinin -kendilerinin gönüllü olmasına istinaden- tarif edilen adrese gitmelerine müsaade edilmiştir. Bu kişilere gidilecek yolun güvenli olmadığına ilişkin bilgilendirme yapıldıktan sonra eve gidip gitmeyecekleriyle ilgili karar için yaklaşık bir saat beklenmiştir. Kendi istekleriyle, olay yerinin güvenli olmaması kaygısıyla gitmeme kararı vermeleri üzerine bu süreçten vazgeçilmiştir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Zaten uyardıktan sonra olay yerine...
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Bunun üzerine, HDP milletvekilleri 3'üncü talep olarak 5 yaralının annesinin iddia edilen adrese gönderilmesini istemiştir. Bu kişilerin profesyonel sağlık hizmeti veya kurtarma hizmeti vermesinin mümkün olmayacağı açık olduğundan müsaade edilmemiştir.
Bu yönetilen tüm süreçte, var olduğu iddia edilen yaralıların tahliyesinin yapılması için devlet olarak tüm çabalar bütün şeffaflıkla gösterilmiştir. HDP milletvekillerine, ağır yaralılar gelmiyor ise hafif yaralılar veya sağlam oldukları söylenen kişilerin tahliye edilmesi önerilmiştir fakat onunla ilgili bir gelişme olmamıştır. Yaralı olduğu iddia edilen yerde verilen bilgilerin doğruluğundan emin olunmasa da bu kavşakta şu anda bir ambulans bekletilmektedir.
Sokağa çıkma yasağının başladığı 14 Aralık 2015 tarihinden itibaren Şırnak ilinde hasta hizmetleri, hastane hizmetleri büyük bir özveriyle gerçekleşmektedir ve bu konuda da sağlık hizmetlerini -bütün can güvenliklerine rağmen- yürüten bütün sağlık hizmet çalışanlarını, meslektaşlarımı tebrik ediyorum.
Şimdi, arkadaşlar, şunu söylemek lazım: Dünyanın neresinde acaba zırhlı ambulans vardır, bunu soruyorum. Dünyanın neresinde zırhlı ambulans yapma ihtiyacı doğar? Eğer bir ambulansa, sağlık çalışanlarına ateş ediliyorsa, o arkadaşlara roket atılıyorsa, evet, o insanları oradan çıkarmak adına devlet zırhlı ambulans yapar.
İkincisi: Arkadaşlar, şimdi siyaseti bir tarafa bırakalım; kaybedilen canlar hepimizin canları. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın dağınıklığı, bölünmüşlüğü ve parçalanmış durumda olduğu bir dönemde hakikaten ülkemiz tarihî bir süreçten geçiyor. Adı konulmamış bir savaş hâli var bu coğrafyada. "Üçüncü dünya harbi" denilebilecek kadar geniş bir coğrafyada cereyan eden bu savaş hepimizi etkilemektedir. Birinci Dünya Savaşı'nda birbiriyle savaşanların tamamı bugün aynı cephede ancak bu sefer cephenin gerisinde savaşıyorlar. Tek düşmanları var, İslam coğrafyası. Savaş taktiklerini değiştirdiler; bir Anadolu deyimiyle, çayın taşıyla çayın kuşunu vurmaya çalışıyorlar.
Bugün Kürtlerle Türklere, Alevilerle Sünnilere, bütün bu emperyalist emelleri bertaraf etmek için çok tarihî bir görev düşüyor. Barışı, kardeşliği bir daha bu topraklardan ayırmamak üzere koruma altına alma zamanı gelmiştir. Dün Malazgirt'te, Kudüs'te, Çaldıran'da, Çanakkale'de, Maraş'ta, Antep'te, Urfa'da, Sakarya'da kardeşlik destanı yazan bu halkların torunlarına ayrılık şarkılarını kim yazdırabilir, bu mümkün mü?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Bu savaş politikalarınızla siz yazdırırsınız.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Biz, bizi bölmek isteyen, çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz; ayrıştırmak isteyenlere karşı inatla birleşeceğiz. Yine Cumhurbaşkanımızın sözü: "Bizi birbirimizden ayırmak kimin haddine? Bizim kardeşliğimize kastetmek kimin haddine? Bizi birbirimize düşürmek, düşman eylemek kimin haddine?" Terörü, savaşı, ölümü kutsayanlara karşı biz inatla barışı, kardeşliği, birliği, beraberliği, insanı yaşatmayı savunacağız. "Bayrak şairimiz" Arif Nihat Asya'nın dediği gibi, bu ülkedeki kavga Türk ile Kürt'ün kavgası değil, hilal ile haçın kavgasıdır. Hilalin altında toplanalım, haçın altında değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tarih bizlere Fatih'in torunlarıyla Selahaddin'in torunları olma dışında bir rol biçmemiştir. Bunun dışında bizlere rol biçmek isteyenleri hep beraber elimizin tersiyle itmedikçe bu topraklara barış ve huzur gelmeyecektir.
Dün büyük düşünerek üç kıtaya hükmedenlerin torunları bugün küçük meselelere takılıp gölgesinden korkan bir kadere mahkûm olamazlar. Bu topraklar üzerinde, evet, Türk vardır, Kürt de vardır, Arap da vardır, Çerkez de vardır ancak altında toplandıkları çatının adı Türkiye'dir; bu topraklar üzerinde Sünni vardır, Alevi vardır ancak altında toplandığımız çatının adı İslam'dır.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Girme mezhep işine.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Evet arkadaşlar, son olarak şunu söylemek istiyorum: ABD, Rusya, Batı, bu coğrafyada gidicidir, kalıcı olan bizleriz. Sonunda bölgenin halkları kalacak, bizler baş başa kalacağız. Geçmişte Saddam'dan, Kaddafi'den ve diğerlerinden ders almamız lazım. Kime güvenip hesap yaptılarsa ölümleri de onlardan oldu.
Evet, güzel bir atasözümüz var: "Su gider, kum kalır." Biz baş başa kalacağız.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Bizce de ders alın, Saddam'dan, Kaddafi'den ders alın.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - İhtiyacınız var, siz alın, evet.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Şimdi, şunu da söyleyelim: Biz hakikaten siyaset yapabiliriz, AK PARTİ'yi eleştirebiliriz, doğrudur ama insanlarımızı devlete düşman etmeyelim. Bu devlet hepimizin devleti. Bir devlet olmadığı zaman insanın başına ne gelecekse... Kürtleri hepimiz görüyoruz, Suriye'deki durum ortada; Kürt olmak, Türk olmak, Arap olmak, Sünni olmak, Şii olmak bir anlam ifade ediyor mu? Yani, güzelliklerimizi kaybetmeden aklımızı başımıza almayacak mıyız?
Ben şunu da söyleyeyim: Evet, Kürtlerin haklarını savunuyoruz. Şimdi, Kürtlerin evini yok edenler, hastanesini yıkanlar, okulunu bombalayanlar, evini gasbedenler, malını talan edenler, sanatçısını linç edenler, bunları da görüyoruz; düşünürünü hain ilan edenler, iş adamlarını haraca bağlayanlar, kızlarını dağa kaldıranlar, çocuklarını uyuşturucu madde bağımlısı hâline getirenler sonradan çıkıp da "Biz Kürtleri seviyoruz..." Ya, Allah aşkına, eğer sevmek böyleyse Kürtlerden nefret etseydiniz ne olurdu acaba? Soruyorum size: Gerçekten, ne olurdu acaba?
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) - Bu iş altı ayda mı oldu ya? Son altı ayda mı oldu bu dediklerin.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - On senedir böyle konuşuyordunuz.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Onun için arkadaşlar, şimdi uzatmayacağım.
Sizleri büyük üstat Nuri Pakdil'in söylemiyle selamlıyorum: Bizler antisavaş, antiterör, antibölünmeye karşı; barış, kardeşlik, birlik ve beraberlik ruhuyla dolu... Sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)