Konu: | İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Değişiklik Getiren 15 Nolu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 35 |
Tarih: | 29.01.2016 |
HDP GRUBU ADINA NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, insan hakları ve ana hürriyetleri korumaya dair kanun tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Ama, bir şeyi de hatırlatarak başlamak istiyorum. Dün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Avrupa'ya, insan hakları konusunda hangi ülkelerin karneleri ne durumdadır, bir açıklaması oldu. Türkiye, Ukrayna ve Rusya'dan sonra 3'üncü sırada yer aldı. Özellikle, bu dönemde 2015-2016'nın bu kısa sürecinde, biz şu anda, birçok ilçemizde, ilimizde bile sorunlar yaşanırken şunu söylüyoruz, bir şey istiyoruz: Burada, insanların hayatlarının kurtarılması adına bütün mercileri devreye koymaya çalışıyoruz ama maalesef, burada bazı şeyleri geçemiyoruz, bazı yerlerde duruyoruz. Biz, şu anda, özellikle Cizre'de, ambulansı gönderebilmek için 112'yi arayamıyoruz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmak durumunda kalıyoruz. Gerçekten, eğer demin bütün arkadaşlarımızın da belirttiği gibi birlikte yaşayacaksak, bu Parlamento kendi iradesinin üzerinde irade olmadığını ortaya koyabilmeliydi, burada net duruşunu ortaya koyabilmeliydi.
Bu dosyalar, tekrar... 1990'larda nasıl yüzlerce, binlerce hatta on binlerce dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde kabul edildiyse aynı süreçle karşı karşıya kalacağız ve ben bu konunun es geçilmemesi gerektiğini düşünüyorum çünkü şu anda bile, bu Cizre'deki insanların akrabaları, kardeşleri bizi arıyorlar, "Burada kardeşim yaralıdır, bunun için siz ne yapıyorsunuz?" diye, Meral Vekilimiz de belirtti.
Doğrusu, biz buraya çıkarken arkadaşlarımız diyorlar ki: "Nasıl biz bu sürece geldik?" E, bakmak lazım değerli arkadaşlar. Bir taraftan kafa kesen insanların desteklendiği bir yerde, bir taraftan insanların kan ağladığı bir yerde... Biz oradan şunu söyledik: "Rojava'daki Kürtlerin Türkiye'ye ne zararı var? Sınır ihlali var mı? Türkiye'yi tehdit eden bir durum var mı?" Bunu söylediğimizde, siz...
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Recep Tayyip Erdoğan sayesinde Rojava Kürtleri...
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) - Evet, oradan lafınızı söyleyeceğinize, gelin, burada konuşun.
Değerli arkadaşlar, biz ısrarla şunu söyledik: Kürtlerin bugün Orta Doğu'da en iyi geçindikleri halk Türklerdir, bunlarla birlikte yaşamak istiyorlar. Ama, siz, hepimizin de bildiği, uluslararası camianın da söylediği, buradaki çeteleri destekleyerek...
Bakın, ben Antep'te kaldım. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Antep'teki hastaneleri... Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, o Suriye'den gelen ya da Suriye'ye gidenler... Sizin: "Tatile giden insanların önünü biz alamıyoruz, tatile gidiyorlar." Bir ülke düşünün, iç savaşa girmiş, oradan siz çıkıp diyeceksiniz ki: "Dışarıdan gelenler tatil yapmaya gidiyor." Oradan gelen o IŞİD'ci, El Nusra'cı kadar, diğer oradaki bu ülkenin vatandaşının değeri yoktu. Hastanelerde gördüğü ilgi, biz o ilgiyi göremedik. Ve orada siz çıkıp şunu söyleyeceksiniz: Kürtlerin kan ağladığı, birlikte... Burada hangi partiden hangi arkadaş çıkarsa çıksın fark etmiyor. Biz 1071'den bahsediyoruz, Çanakkale'den bahsediyoruz, hatta Kıbrıs Harekâtı'ndan bahsediyoruz. Kimlerle birlikte? İşte, o Suriyeliler de buranın vatandaşıydı, buradaki Kürtlerin akrabasıydı. Biz oradan çıkacağız, "Kobani düştü, düşecek." diyeceğiz, işte, oradaki Akçakale Sınır Kapısı'ndan o insanların geçişlerine izin vereceğiz, oraları şu anda da bombalayacağız. Biz şunu söylüyoruz: Peki, siz "kardeşim" dediğiniz, "birlikte yaşamak" dediğiniz, hatta bizim karşı olduğumuz etle tırnak... Tırnak uzadığında da kesildiğini hepimiz biliyoruz. Burada eğer birlikte yaşayacaksak -bu sınırlar, oradaki tanıdığınız bir yapı- içinizde akrabaları olan, sizlerle birlikte belki Çanakkale'de savaşmış olan Kürtleri siz niye düşmanlaştırdınız? Niye bu kadar PYD'nin...
Bakın, PYD'nin Cenevre görüşmelerine katılmaması için elinizden geleni yapmaya çalıştınız, bunu başarı da saydınız. Bu, gerçekten...
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Nerede konuşuyorsun ya Allah'ını seversen!
METİN GÜNDOĞDU (Düzce) - PYD'den sana ne?
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) - Bunu niye söylüyoruz? İşte, bugün, bakın, şunu da söylemek isteriz: İşte çözüm sürecinin bittiği noktayı söylüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı aynen şunu söylüyor, diyor ki: "Biz kuzey Suriye'ye izin vermeyeceğiz." Peki, kiminle birlikte oluşturacaksınız? "Suriye muhalifleri" dediğiniz kim, bir söyleyin? Buharlaştı gitti. Orada şu anda kim var, bir izah edin; El Nusra var, IŞİD var.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Rejime kim muhalifse o.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - PYD, PKK hariç herkes orada kardeşimiz.
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) - Diğer taraftan, bakın, bütün inançların, bütün dillerin ve bütün renklerin şu anda kendisini ifade ettiği bir yapı var orada. Bu yapıyı biz eleştirmeliyiz. Orada eksiklikler varsa, orada sizin de itirazlarınız varsa yapacaksınız ama onları düşman görmenize gerek yok çünkü oranın asli unsurlarıdırlar, dışarıdan taşınmış bir toplum değildir. Afganistan'dan, Pakistan'dan, Bangladeş'ten ya da Afrika'nın herhangi bir ülkesinden gelen insanlar yok orada. Gelip buradan diyeceksiniz ki: "Biz böyle bir yapıya izin vermeyeceğiz, bu kırmızı çizgimizdir." Oradaki insanları siz böyle düşmanlaştırırsanız... Oradaki insanları, yüz yıldır kendi kimliğinden yoksun bırakılmış, dili yasaklanmış, kültürü yasaklanmış bir toplumdan, bugün, kendini ifade etmeye çalışan bir toplumu siz niye düşman göreceksiniz? İşte bugün o siyaset Türkiye'de de işliyor. Bakın, şunu söyleyeyim: Türkiye'deki siyaseti bugün bu konuma getiren neydi?
1) Oradaki kantonlar sistemiydi.
2) Bu Akçakale'nin karşısının alınmasıydı.
Ve siz bundan korktunuz, "Bu sınırlar bunların eline geçiyor." Ama tanıdığınız yapılar, tanıdığınız insanlar. Siz demokratik bir yapıdan çekindiniz, "Bunlar Türkiye'yi etkileyecek." Biz şunu söylüyoruz: Eğer Kerkük, Musul Misakımillî'nin içerisindeyse bu Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı, yaşadıkları yerlerin hepsini içine almıyor muydu? O zaman biz niye bu konuya böyle yaklaşıyoruz? Dolayısıyla, bugün işte çözüm sürecini bitiren, kırmızı çizgi gördüğünüz Rojava siyaseti ve burası yanlıştır. Oradan biz ısrarla söylüyoruz. Bugüne kadar, ta Kamışlı'dan Afrin'e kadar Kürtlerin yaşadığı yerden, herhangi bir yerden Türkiye'ye karşı bir saldırı oldu mu, bir tehlike yarattı mı? Değil. Kaygılarımızla yaşıyoruz, korkuyoruz. Bunu atlatmak zorundayız. Eğer, birlikte yaşayacaksak, birlikte yaşamdan bahsedeceksek biz onları da kabul edeceğiz, çözüm sürecine de yeniden daha çok insan hayatını kaybetmeden tekrardan geri döneceğiz, diyeceğiz ki: "Dün biz aslında bu işi başarabilirdik ama kaygılarımızdan başaramadık, bugün başarabiliriz."
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)