| Konu: | Hükümlülerin Nakline Dair Sözleşmeye Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 29.01.2016 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurulun sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, maalesef, parlamenter sistemin tartışıldığı bir dönemden geçiyor. Parlamenter sistem fiilî olarak Sayın Cumhurbaşkanı tarafından tek adam sistemine dönüştürülmüş durumda.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - O sayede burada konuşuyorsun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Şu anda parlamenter sistemin ayağı olan yargı tamamen etkisizleştirilmiş durumda, Sayın Cumhurbaşkanının "Bu tehlikelidir, bu olumlu değildir." dediği şeyler hemen dikkate alınarak söz konusu kim varsa onlarla ilgili hemen harekete geçilmektedir. Yargı tamamen kişiselleşmiş bir erke dönüşmüştür.
Yürütmeye geldiğimizde, zaten yürütme de aynı şekilde, AKP Hükûmeti döneminde, Sayın Cumhurbaşkanının şahsında, Sayın Cumhurbaşkanının tercih ettiği kişilerden oluşturulmuştur.
Yasamaya geldiğimizde, maalesef, yasama çoğulcu bir yasama değil; yasama Türkiye'nin sorunlarını, Türkiye'nin ihtiyaçlarını tartışan bir alan olmaktan çıkmış, sadece ve sadece AKP çoğunluğuna bağlı olarak tartışılan konular... Türkiye hangi sorunu yaşıyorsa yaşasın önemsenmemekte, sadece ve sadece çoğunluklarına güvenerek istediklerini istedikleri gibi çıkarmaktadırlar. Bakın, bu, torba yasalardan bu yana da görülüyor. Yasaların tartışılması engelleniyor, toplum tarafından kaliteli yasaların çıkarılması tamamen diskalifiye edilmeye çalışılıyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, birkaç örnek üzerinden yargının nasıl hemen bir kişi erkine dönüştürüldüğünü sadece son dönemde aydınlara yönelik şu anda rektörlerin, YÖK'ün, üniversitelerin... Aydınların -vicdanında- Türkiye'de yaşanan soruna "Biz bu durumu yaratanlara ortak olmayacağız." şeklinde bir bildiri imzalamaları şu anda maalesef Cumhurbaşkanının açıklamasından hemen sonra kriminalize edilmiş, hemen YÖK harekete geçmiş, hemen rektörler harekete geçmiş ve aydınlar, akademisyenler hakkında bir linç kampanyasıdır alıp gidiyor.
Değerli arkadaşlar, AKP Hükûmeti 2007 yılında iktidarı, YÖK'ü, rektörleri ele geçirinceye kadar, her zaman, YÖK'ün değiştirilmesi gerektiği ifade ediliyordu, "Biz YÖK'ü kaldıracağız." diyorlardı. Hatırlıyorsanız, AKP'nin birinci hükûmetinde, Sayın Erkan Mumcu döneminde bir YÖK değişiklik tasarısı da gündeme gelmişti. Ancak, 2007'de rektörlüklerin ele geçirilmesiyle beraber, aslında bu alanın ne kadar da önemli olduğu, bu alanın AKP'nin kendisini örgütlemesi için tam bir bakir alan olduğu ortaya çıktı ve YÖK değiştirilemez, tartışılamaz bir kuruma dönüştürüldü. Çünkü AKP "Her ile bir üniversite" diyerek bilimin temeline dinamit soktu, temel bilimler tüketildi; şu anda Türkiye'de teknolojiyi, bilimi üretecek olan temel bilimler maalesef en sonda yer almaktadır.
Bizim akademik yapımıza göre, bilim, fen fakülteleri tarafından yürütülür. "Bilim" dediğimizde de aklımıza temel bilimler gelir; fizik, kimya, matematik, biyoloji. Şu anda Türkiye'de Samsun'dan bir dikme indiğinizde Türkiye'nin doğu tarafındaki üniversitelerin tamamının fen fakülteleri kapatılmış durumda; kapatılmamış aslında ama fiilî bir kapatma durumu söz konusu çünkü öğrencilerin burayı tercih etmeleri bir şekilde engellendi. Önce "Her ile bir üniversite." dediler, sonra da rektörlere dediler ki: "Öğrencilerinizi artırın." Nasıl artıracağız? En fazla, önemli olan temel bilimlerin kontenjanları önce 2'ye çıkarıldı, her yere fen fakültesi açıldı ve bir anda ortalıkta fen fakültesi mezunlarının sayısı maalesef yüzde 100, belki yüzde 200 arttı. Ve sonunda bu arkadaşlarımızın hepsi işsiz kaldı -daha önceki konuşmalarımızda da dile getirdik- bunların büyük bir kısmı bunalıma girdi ve zorunlu olarak uzman erbaşlığı, polisliği seçip bugün kürdistandaki savaşta maalesef canlarını kaybediyorlar.
Temel bilimler, sadece doğu tarafında yani Samsun'dan dikme indiğiniz yerlerde mi böyle? Hayır, Türkiye'nin batısında da şu anda maalesef temel bilim diye bir şey yok. Şu anda sadece belli başlı üniversitelerin fen bölümleri açık, diğer bölümler maalesef kapalı. Peki, niye fen bilimleri, niye pozitif bilim hedef seçilmiştir AKP döneminde? Çünkü, AKP aydınlıktan korkan bir partidir. AKP aydınlanmayı bir tehdit olarak algılıyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Onun için mi üniversite sayısını artırdık?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Çünkü, AKP hilafete dönmek istiyor, Sayın Cumhurbaşkanımız da halife olarak kendisini ilan etmek istiyor. Bugün Orta Doğu'da, daha önce Esad'la al gülüm ver gülüm, Parlamento düzeyinde, Bakanlar Kurulu düzeyinde toplantılar yaparken, beraber tatillere giderken, maalesef, Esad'ın Cumhurbaşkanının halifeliğini kabul etmemesinden dolayı tam kanlı bıçaklı hâle geldiler.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Nasıl bir hikâye yazıyorsun ya? Nasıl bir hikâye bu?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Şu anda Suriye politikasının temelinde Esad'ın Sayın Cumhurbaşkanının halifeliğini kabul etmemesi yatmakta. "Sen misin bana bunu yapan?" diyerek Esad'ın ülkesi olan Suriye'yi bu hâle getirdiler ve şu anda ülkemizde sayısı 2-2,5 milyona ulaşmış bir göçmen kitlesi yarattılar: Suriyeli göçmenler. Ve bunların büyük bir kısmı kendi hâlinde şehirlere dağılmış durumda, bir kısmı AFAD kamplarında kalmaktadır.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Niye? Türkiye'ye geldikleri için rahatsız mı oldunuz? Esad da öldürecek adam bulamadı.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - AFAD kampları tam bir rezillikhanedir. AFAD kamplarında IŞİD örgütleniyor, IŞİD örgütlenip gidip Suriye'de savaşıyor, geri dönüp Türkiye'de, orada, burada, dünyanın farklı bölgelerinde kendilerini patlatıyorlar. Yine AFAD kamplarında, Karkamış'taki AFAD kampında 31 muhtarın bir araya gelerek bir fuhuş çetesi kurduğu ve bu fuhuş çetesinin gündüzleri kadınları belli bir saatte, çocukları belli bir saatte çıkarıp fuhuşta kullandığı ve sonrasında tekrar dönerek belli bir saatte kampa getirdiği gündeme geldi. Bununla ilgili soru önergeleri veriyoruz, IŞİD'le ilgili soru önergeleri veriyoruz. Özellikle Antep bölgesinde IŞİD'in her türlü yaşamı tehdit ettiğini, uyuyan hücreleri olduğunu, günlük yaşamda bile artık görünür olduklarını ve herkesin kaygı duyduğunu bildiğiniz hâlde, maalesef, Hükûmet sorduğumuz sorulara tek satır cevap vermiyor.
Peki, "Bu gidiş, gidiş değil." diyorsak niye kulaklarınızı tıkıyorsunuz değerli arkadaşlar? Antep Peşaverleşme tehlikesiyle karşı karşıya. Peşaver'de yaşanan durumun aynısını, şu anda aynı tehlikeyi Antep bekliyor. Nedir peki Peşaver? Aynen Türkiye Cumhuriyeti AKP Hükûmetinin IŞİD'e destek verdiği gibi, zamanında Afganistan'da savaşan El Kaide çetelerine Pakistan hükûmeti destek veriyordu ve günün birinde desteğini çekmek zorunda kaldığında, işte, o El Kaide çeteleri döndüler, Pakistan'ı vurmaya başladılar. Pakistan'da bir askerî okulu basıp 150 çocuk yaşta askerî okul öğrencisini vurdular. Daha geçenlerde yine 20 kişinin ölümüne sebep oldular. Yarın bu tehlike Antep'in kapısında da kendisini bekletiyor. Çünkü, şu anda Antep'te herkes, bir DAİŞ çetesiyle beraber aynı binada yaşadığı kaygısını taşıyor. Çünkü, Antep'te hastanelerde tedavi ediliyorlar, Antep'te korunuyorlar, kollanıyorlar ve devletin hiçbir yetkilisi DAİŞ'i bir terör örgütü gibi algılamıyor. Biz bunları yerel yetkililere duyurduğumuzda, yerel yetkililere ulaştırdığımızda, onlarla paylaştığımızda maalesef gerekli tepkiyi alamıyoruz. Çünkü, dediğim gibi, balık baştan kokar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Tayyip Erdoğan Suriye'deki bu savaşın sürmesi gerektiğine inanıyor. Bunun için DAİŞ'e ihtiyaç duyuyor ve DAİŞ'le iş tutmaya devam ediyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)