| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 29.01.2016 |
AHMET EŞREF FAKIBABA (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; HDP önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
Bir güneydoğulu olarak özellikle size biraz da güneydoğudan bahsetmek istiyorum. Güneydoğu öyle bir bölge ki sadece Türkiye'de sulanabilir arazilerin yüzde 20'sini vermektedir. Suyun yüzde 28'i güneydoğudadır ve enerjide biz hep petrol üzerinde duruyoruz ama yarın, inşallah, enerjide, güneş enerjisi geliştiğinde Türkiye'de güneydoğu lider bir bölge olacaktır. Güneydoğu deyince Kürt'üyle, Türk'üyle, Arap'ıyla bir kültür cümbüşlüğü vardır. On yıl bu kardeşiniz orada belediye başkanlığı yapmıştır. Bir Kürtlerin düğününe gidersiniz rengarenk elbiseler, pırıl pırıl müzikler, farklı bir kültür; oradan bir Arap'ın düğününe gidersiniz, orada bir farklılık vardır; oradan Türklerin düğününe giderseniz, gerçekten çok farklıdır. Yani bir kardeşlik şehridir güneydoğu, Antep'iyle, Adıyaman'ıyla, Diyarbakır'ıyla, Mardin'iyle. Yani baktığınız zaman, hakikaten, kültürü, ekonomisi, her şeyiyle mükemmel bir şehir.
Bakın, Davos'ta üç gün sadece Göbeklitepe konuşuldu. Bir Antep'e gidiyorsunuz, Antep UNESCO'nun üyesi, Urfa üyesi, Mardin üyesi, Diyarbakır üyesi. Mardin, gerçekten, tarihî yapılarıyla bütün herkesin dikkatini çeken bir şehir. Yani şunu özetlemeye çalışıyorum: Ekonomik olarak mükemmel bir yer, insanları mükemmel ama nasıl oluyor da yani kardeşçe yaşayan insanlar, Türk'üyle, Arap'ıyla, Kürt'üyle birbirlerine bu kadar düşman hâle getiriliyorlar? Onu özellikle izah etmek istiyorum.
Şimdi, bana göre bu işin çok önemli 4 tane boyutu var. Birincisi, uluslararası boyutu. Bakın, çevremizde ateş başladığından beri bakıyorsunuz ki güneydoğuda ateş yükseldi. Suriye'deki, İran'daki, Irak'taki olaylar, Ukrayna'daki olaylar bile bizi etkiliyor. Niye? Biraz önce bahsettiğim gibi, gerçekten, güneydoğu sadece kendi bölgesini değil, Türkiye'yi besleyecek bir potansiyele sahip, bunu -samimi olarak- bütün insanlar görüyorlar. Bu bakımdan, uluslararası boyutunu hiçbir zaman göz ardı edemeyiz biz bu olayın. Uluslararası boyutlarında düşmanlarımız bellidir, güneydoğuda kullanılan silahların nereden geldiği, kimlerin bu işin içerisine girdiği çok çok aşikâr bir şekilde bellidir.
Yani, şimdi, güvenliğin olmadığı bir yerde siz sağlıktan, siz hastalıktan, siz mutluluktan bahsedebilir misiniz arkadaşlar? Onun için, güvenlik mutlak ve mutlak olması gereken bir şarttır. Ama güvenliği teröre karşı kullanan bir Hükûmetimiz var, bir partimiz var. Bir defa, güvenlik ve terör mutlaka birbirinden ayrılmaması gereken... Partimizin özellikle terör karşısında masum halkı koruması mutlaka ve mutlaka en önemli faaliyetlerinin başında gelmektedir.
Tabii ki orada problemlerimiz vardır, vallahi benim de vardır, Kürt kardeşlerimin de vardır, Arapların da vardır. Orada işsizlik de vardır. Ha, bu işsizliklerin, bu yoksullukların bir sebebi de yine terördür arkadaşlar.
Bakın, bunu buradan çok iyi belirtmek istiyorum: 1980'lerde güneydoğuda görülen araçların en azından yüzde 80'i dış ülkelerden gelen, dışarıdan gelen misafirlerimizle -güneydoğuyu gezmek, Mardin'e, Van'a, Diyarbakır'a, Urfa'ya gelmek için- ülkeyi ve güneydoğuyu zenginleştirmek isteyen turistlerle doluydu. Ama terör ne yaptı? 1980'den itibaren güneydoğuya elini attı ve insanlar gelmemeye başladı. Barış sürecine girdik, insanlar tekrar zenginleşmeye başladı ama bir terör daha vurdu... Biz hiçbir zaman bir IŞİD terörünü, bir PKK terörünü, bir DHKP-C terörünü ayırt etmiyoruz, "Bizim teröristimiz iyidir, sizinki kötüdür." demiyoruz. Terörün olduğu yerde insanlar yoktur, terörün olduğu yerde insanların mutluluğu yoktur. Bu bağlamda, bir defa, kesinlikle, devletimiz güvenlikle bu terörü önlemek zorundadır.
Üçüncü olarak, siyasi kimlik. Kürt kardeşlerimiz haklıdır, siyasi kimlik için bakın önümüzde fırsatlarımız vardır. Yeni bir anayasa yapalım. Biraz önce arkadaşımız konuştu, biz başkanlığı bir tek Sayın Cumhurbaşkanımız için değil, biz başkanlığı ülkemiz için istiyoruz. Bundan önceki arkadaşlarımız da, lütfen... Bakın, rahmetli Özal da, Demirel de, Türkeş de, Erbakan Hocamız da bunların hepsi başkanlık sistemini ilerleyen bir Türkiye, bölgede önemli bir ülke olmak isteyen bir Türkiye için istemişlerdir. Bunlar açıkça bellidir arkadaşlar. Onun için, başkanlık sistemi AK PARTİ'nin kendisi için istediği bir sistem değildir, hele hele Cumhurbaşkanımız için hiç istenilen bir sistem değildir.
Güneydoğunun dördüncü problemi sosyoekonomik problemdir. Bu doğrudur ama 2002 ilâ 2016'ya baktığınız zaman, Allah aşkına, bakın hastanelere, bakın üniversitelere, bakın hava yollarına, bakın duble yollara, bunlar yalan mı arkadaşlar ya? Bunlar, ciddi ve samimi bir şekilde AK PARTİ'nin yapmış olduğu... Her şehrimizde havaalanı var, her şehrimizde üniversitemiz var, duble yollarımız var. Ama terör olmamış olsaydı güneydoğu çok daha farklı bir marka olacaktı. Yani, bugün, Seyhan Barajı yapılmış olsaydı, teröristler ona engel olmamış olsaydı, teröristler iş makinesini yakmamış olsaydı, bakın, orada ne kadar alan sulanmış olacaktı, ne kadar Kürt kardeşimiz bundan faydalanmış olacaktı. Onun için, ben her zaman şunu söylüyorum: Terörist teröristtir ama Kürtler bizim canımızdır. Kürtlerle bizim ayrılmamız mümkün değildir, Allah'tan başka kimse de bizi ayıramaz.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Kürtlerin haklarına gelince bir şey yok ama.
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) - Ne yapalım diye düşünüyorum. Ne yapalım? Teröre karşı burada 550'miz hep beraber olalım, teröriste "terörist" diyelim arkadaşlar. Terörist ile demokrasi bir arada olmaz; silahla terörle bir arada olmaz. Onun için, terörist elindeki silahı bırakıp derhâl yerine çekilmeli ve biz burada 550 arkadaş el ele verip yeni bir anayasa yapmak zorundayız diye düşünüyorum.
Şimdi, "demokrasi" diyoruz değil mi arkadaşlar? "Demokrasi" derken elimizde imkânlar var. Bakın, inşallah, 2016'nın sonunda Avrupa'ya vizesiz gidişimiz söz konusu. Peki, bunun için...
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Parasıyla gidecek.
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) - Sayın Vekilim, olabilir, siz öyle düşünebilirsiniz, ben böyle düşünüyorum.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Canıgönülden istiyoruz.
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) - Ama, çalışmamız lazım, el ele vermemiz lazım bunun için yani yasaları çıkarmamız lazım. Yasalar çıktığı zaman niye olmasın? AK PARTİ eğer samimi olmamış olsa idi... Avrupa Birliği üyeliği için bu zamana kadar rahmetli Özal'dan başka hangi parti bu kadar ciddi yol almıştı? Bizim, inşallah, el ele verip ciddi yollar alacağımıza şahsen ben inanıyorum arkadaşlar.
Yani, bir defa, okullarımızı yakmamamız lazım, hastanelerimizi yakmamamız lazım. Çok hastaneler yaptık, çok okullar yaptık ama maalesef ve maalesef oradaki çocuklarımızın eğitim alanları, oradaki hastalarımızın... Özellikle tabii, bütün hastalara, bir hekim olarak en başta hastalıklarına saygı duyan bir kardeşinizim. Ama, önce hastanedeki yatan hastalara sahip çıkmamız lazım. Önce hastanelerdeki diyaliz servislerindeki insanlarımıza saygı duymamız lazım.
Onun için, ben inanıyorum ki şayet el ele verdiğimizde biz güneydoğudaki insanları mutlu edebiliriz. Burada önümüzde önemli bir fırsat var. Bu fırsatın en büyük çaresi Türkiye Büyük Millet Meclisidir, en büyük çaresi bizleriz arkadaşlar. El ele verdiğimizde, teröriste terörist dediğimizde, demokrasinin silahla olmayacağını, silahla hiçbir yere gidilmeyeceğini kabul ettiğimizde, 550'miz bir araya geldiğimizde inanıyorum ki bu halk bizi hem alkışlayacaktır hem bütün partileriyle alkışlayacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)