| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 28.01.2016 |
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, 36'ncı maddeye geldik, torba yasanın sonuna geldik. Atalarımız ne demiş? "Laf olsun torba dolsun." Bizim de yaptığımız tam bu. Keşke bu yasaları uygulayabilsek. Birisi yarın çıkacak "Yasa masa tanımayın, torba morba tanımayın, mevzuat tanımayın." diyecek, her şey üstümüze kalacak arkadaşlar, bunu baştan belirteyim.
Yaşam hakkından daha öncelikli bir hak yoktur. İnsanların yaşam hakkı olmadan bağlı diğer temel hak ve hürriyetlerin kullanılmayacağı barizdir. Bir yerde yaşam hakkı ihlalleri varsa bu Meclisin birinci gündemi yaşam hakkı ve bu yaşam hakkı ihlallerini giderecek çözümler aramaktır, Meclisin birinci gündemi bu olmalıdır.
Yaşam hakkı ihlallerine gözünü kapatan bir yasama hangi düzenlemeyi getirirse getirsin, çözüm üreten değil bürokrasinin sıradan bir aracı olacaktır, teknik bir müesseseye dönüşecektir. Bu durum, egemenliğin asıl sahibi Meclisin itibarını her gün zedelemektedir. Ama biz bu kürsüye her çıktığımızda, yaşam hakkı ihlallerini gündeme getirdiğimizde sanki başka bir ülkede yaşıyormuşuz gibi, sanki başka hayalî bir dünya yaratıyormuşuz gibi, sanki abesle iştigal ediyormuşuz gibi tavır ve tutumla karşılaşıyoruz. Tam tersi, bir ülkede yaşam hakkı ihlali varsa o ülkede sosyal devletten, sigorta düzenlemelerinden bahsetmek insanın vicdanını yaralar ve insanların her gün öldüğü bir ülkede bunu gündeme getirmek, çözüm aramak abesle iştigaldir.
Onun için, yaşam hakkı ihlalleri devam ettiği müddetçe asgari bir insanlık onuru ve insan vicdanı gereği her gün bu hak ihlallerini gündeme getireceğiz.
Meclise torba yasalar getiriliyor, mevzuat değiştiriliyor, mevzuat yeniliyor. Biz bu yasayı niçin yapıyoruz? Tabii ki uygulanması için. Ancak, bakın, Cumhurbaşkanı kaymakamları topluyor "Mevzuatı bir kenara atabilirsiniz." diyor. Bu cümlenin hukuk devleti ilkesiyle nasıl bir tehlike olduğunu algılayabiliyor musunuz? Hukuk devletinde bütün organlar, bütün iş ve işlemler kaynağını yasadan, mevzuattan alır. Bu düşüncenin sonucu ne olur, biliyor musunuz? Bugün Mecliste kendimizi inkâr etmiş oluruz. Yasa yapma yetkisi Mecliste değil mi? Bütün idari iş ve işlemler bu yasaya uygun olmak zorunda değil mi? Yok, idari yasalardan yetki almayacaksak, herhangi bir makamın iki dudağı arasındaki kelimelerden alacaksak biz niye buradayız?
Ne yazık ki ülke öyle bir noktaya sürükleniyor ki yasa yapabilirsiniz ama yasanız uygulanmak zorunda değil. Bu ülkede yasama yetkisi Mecliste değil mi ki kaymakamlara "Mevzuatı bir kenara bırakın." deniyor? Kaymakamlar kaynağını Anayasa'dan, yasadan almayan bir yetki kullanımına doğru gidecekler ki bunun adı hukuk devleti olmaz. Meclis Başkanlığının bu konuda bir açıklama yapması gerekirdi. Bu ülkede hiçbir makam ve organ "Mevzuatı bir kenara bırakın." diyemez.
Ülke şu an fiilen muhtar, kaymakam ve valilerle yönetiliyor. Mevzuata bile uymaları gerekmiyormuş. Meclisin itibarı hiç bu kadar sarsılmamıştır. Biz bu idareyi hangi norma, hangi ölçüye göre denetleyeceğiz? İdare her gün hukuksuzluğu yapacak ama mevzuata tabi olmayacak. Bu nasıl bir aklın ifşasıdır? İşte demokratik rejimlerden böyle sapılır.
Her gün mücadele ettiğimiz, değişmesi için uğraş verdiğimiz bir darbe anayasasını bile size hatırlatmak zorunda bırakıyorsunuz. Bu darbe anayasasının bile 6'ncı maddesinde "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." diyor. Yine, 7'nci maddede "Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez." deniyor. 8'inci maddede "Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir." deniyor. Ama, Cumhurbaşkanı âdeta yeni bir düzen kurmuş gibi muhtarları, kaymakamları topluyor, "Yeri geldiği zaman mevzuatı bir kenara atın." diyor. Yeri geldiği zaman mevzuatı bir kenara bıraktığınız zaman ne olur biliyor musunuz? İşte bu ülkenin kırk yıllık tarihi ortada, yeni faili meçhuller olur, yeni infazlar olur, sadece bölgede olmaz, İstanbul'da olur, her tarafta olur bunlar. Bunun sağı, solu yok, en sağcısından en solcusuna kadar bu herkesin başına gelebilir. Kimse hukukun önüne geçemez. Devletin denetlenmesi bu mevzuata göre olmayacak mı? İşte mevzuatı bir kenara bıraktığınızda devlet hukuku olmaz, mafya devleti olur, herkes kendi mevzuatını uygular. Mevzuata saygıyı en başta idareciler uygulamak zorunda. Bir devletin idarecileri mevzuatı bir kenara bırakırsa vatandaş ne yapsın, vatandaş neye göre -mevzuata göre- hakkını arasın? Herkes kendi hukukunu, kendi mevzuatını yaratmaya çalışmaz mı?
Teşekkür ediyorum efendim. (HDP sıralarından alkışlar)