GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:33
Tarih:27.01.2016

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan yasa tasarısı üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.

Yalnız, öncelikle şunu söyleyeyim arkadaşlar: Yaralılara ambulans istemek için insanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruyorsa, milletvekilleri açlık grevine gidiyorsa sözün bittiği yerdeyiz.

Az önce Sağlık Bakanıyla görüştüm, kendisine yanlış bilgilerin verildiğini aktardım. Kendisine, gerekirse bir heyet göndermeyi, buradaki 45 doktor arkadaşın içinde gönüllü olarak gitmeyi, kendimi de önerdim. İnşallah vekil doktor arkadaşlardan bir heyet oluştururuz, her şeyi gidip yerinde inceler görürüz diye kendisine öyle bir teklifim oldu. İnşallah bunu dikkate alır diye düşünüyorum.

Şimdi, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." çok güzel bir söz. Evet, dikkat edin, öncelik insan. İnsan iyi yaşayacak ki devlet iyi yaşasın, insan özgürleşecek ki devlet özgürleşsin, insan zenginleşecek ki devlet zenginleşsin. Buna hiçbirimizin itiraz edeceğini sanmıyorum. Sosyal devletin temel görevlerinin başında vatandaşın tüm yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesi için gerekli tedbirleri alması gerekir. Bunun için uzun uzun maddelerle kanun tasarısı yapmamıza gerek yok diye düşünüyorum.

Son zamanlarda, zaten zor durumda olan devlet hastanelerinin iş yükü daha da artmış bulunmaktadır. Yaşlılık raporu, engelli raporu, evde bakım için heyet raporu almak için hastanelerin yoğunluğu daha da artmaktadır. Meslektaşlarım bu konuda büyük sıkıntı çekmektedir. Heyet raporu alabilmek için, hekim arkadaşlarımız yoğun baskılarla karşılaşmakta. Bence bunlara hiç gerek yok. Devlet, ihtiyacı olan herkese bakmakla yükümlüdür. Vatandaşın, hayatını devam ettirmesi için, başta sağlık olmak üzere tüm yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamalı, ihtiyacı olan kesimler aylarca süren bu prosedürlerle uğraşmamalı, vatandaşın beyanı esas alınmalı.

Yine, ilgili tasarı üniversite mezunlarını da yakından ilgilendiriyor. Vatandaş çocuğunu okutmak için, "İstikbali kurtulsun, kimseye muhtaç olmasın, ileride belki bize bakar." düşüncesiyle işinden, aşından, dişinden artırarak çocuğunu okula gönderiyor ama devlet ne yapıyor? Şu anda bölgede devam eden çatışmalı ortamın durması, kardeş kanı dökülmemesi adına barış istemiş, basın açıklaması ya da yürüyüşe katılmış diye okulla ilişkisi kesiliyor.

Son örnek, Malatya İnönü Üniversitesinden. Rektörün keyfî uygulamalarıyla, barış isteyen bu öğrencilerden 92 kişinin okulla ilişkisi altı ay süreyle kesilmiş, öğrenimleri âdeta engellenmiştir. Yetmedi, ev baskınlarıyla başka bir öğrenci grubundan -yine aynı üniversiteden bahsediyorum- 19 kişi gözaltına alınmış; bunlardan 14 kişi tutuklanmış, 5'i denetimli serbestlikle salıverilmiştir. Ki bu çocukların çoğu fakir aile çocukları. Kimi dönem, kimisi sene kaybedecek, kiminin yurtlarla ilişkisi kesilecek, kiminin öğrenci bursu kesilecek. Diyeceksiniz ki: "Barış isteyen akademisyenleri üniversitelerden uzaklaştırıyoruz, öğrenciyi uzaklaştırmışız, çok mu?" Evet, siz de haklısınız, maalesef durum böyle. Üniversiteler bir ülkenin geleceğidir, geleceğimizi karartmayalım; akademisyenlerimize, öğrencilerimize sahip çıkalım, özgürce düşüncelerini açıklasınlar. Herkesi cezalandırırsak ülkede demokrasiden bahsedilemez. Yine de bütün bu olumsuzluklara rağmen bir şansımız var arkadaşlar. Amaçları sadece barışı savunmak olan bu öğrencilerin bir an önce okullara dönmeleri için başta Malatya milletvekilleri olmak üzere her kesimi duyarlı olmaya çağırıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)