| Konu: | Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 21.01.2016 |
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, tabii, Sayın Bakanın vermiş olduğu cevap AKP Hükûmetinin Parlamento iradesini ne kadar ciddiye aldığını da bir yönüyle ortaya koymuş oldu. Bir tek cümleyle, herhangi bir bilgiye, veriye dayanmadan, önümüzdeki dış politika perspektifinin ne olduğuyla ilgili tek bir cümle kurmadan vermiş olduğu bilgi; doğrusu iyi olmamıştır, yani hiç vermeseydi herhâlde bu Parlamentonun iradesine saygı açısından AKP Hükûmetinin karnesine bir negatif puan daha yazılmamış olacaktı.
Tabii, şu anda Orta Doğu'nun en önemli gündemlerinden birisi ve Orta Doğu denkleminin kilidi Suriye'de şekilleniyor. Suriye'de biz başından beri AKP Hükûmetinin yanlış politikalarda ısrar ettiğini, mezhepçi birtakım politikalar ekseninde, orada uluslararası meşruiyeti olmayan birtakım çete yapılarıyla iş tuttuğunu ve bunun ileride de Türkiye'ye ağır faturalar getirebileceğini ifade ettik ve bu konuda defalarca uyarılarda bulunduk. Türkiye'nin yapması gerekenin Suriye'deki savaşta fiilî bir taraf olmak değil, Suriye halklarının iradesini esas alarak gerek Suriye'de gerekse de Orta Doğu'da barışçıl diplomatik çabalarda bir öncülük rolü oynamak olduğunu ifade ettik. Ama buna rağmen AKP ısrarla oradaki vekâlet savaşlarının bir tarafı olmayı yeğledi. El Nusra çeteleriyle Serekaniye'de başlayan serüven, IŞİD çeteleriyle Kobani'de devam ettirildi. Bugünde yine Ahrar el Şam, El Nusra, işte birtakım yeni MİT eliyle oluşturulmuş olan tugaylar aracılığıyla Cerablus üzerinde hayata geçirilmek isteniyor. Bunlar son derece tehlikeli yaklaşımlar. Biz, başından beri Suriye'de Kürtlerle ve Rojava halkları başta olmak üzere, Suriye halklarıyla birlikte hareket edilmesi durumunda demokratik Suriye Cumhuriyeti'nin oluşumuna Türkiye'nin katkı sağlayabileceğini ifade etmiştik, bugün de aynı hususun altını çiziyoruz. Ancak, görebildiğimiz kadarıyla, kendi kafasında Esad rejimini ve Kürtleri bir düşman algısı olarak oturtan AKP, şimdi Esad rejimi üzerinde de bir esneme yarattı ancak Kürtlerle olan bu hasmane tutumunu devam ettiriyor ve bunu da daha çok uluslararası diplomaside PYD'nin terör örgütü olduğu iması üzerinden bir diplomatik çabayla sürdürmek istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Müsaade ederseniz toparlayayım.
BAŞKAN - Evet, tamamlamanız için buyurunuz Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Şu anda dünya ülkelerinden hiçbiri PYD'yi terör örgütü olarak görmüyor. Açık bir şekilde konuşmak gerekirse, Türkiye dışında hiç kimse PYD'yi terör örgütü olarak görmüyor; tam tersine, PYD'yi, IŞİD gibi bir terör örgütüne karşı insanlık onurunu kurtaran Rojava halklarının iradesi olarak görüyor. PYD bugüne kadar Türkiye'ye karşı tek bir düşmanca eylem ya da tutum içerisinde olmamıştır, Türkiye sınırlarına yönelik PYD eliyle tek bir fiilî saldırı olmamıştır. Suruç'ta, Ankara'da, Diyarbakır'da bomba patlatmamıştır; tam tersine, Süleyman Şah Türbesi'nin taşınması sırasında da görüldüğü üzere, Türk askerinin IŞİD barbar çeteleri tarafından katledilmesinin önüne geçmek için de o operasyonel süreçte kendi tarihî sorumluluğunu da yerine getirmiştir. Dolayısıyla, Türkiye'nin PYD'yle ilgili, Kürtlerle ilgili bir düşman algısı yaratmak yerine, Cenevre görüşmelerinde, Demokratik Suriye Güçleri ve PYD başta olmak üzere, muhatapları doğru tanımlayarak barışçıl diplomatik çabalara destek vermesi, bu konuda demokratik Suriye Cumhuriyeti'nin inşasına katkı sunması tek çıkış yoludur diye düşünüyoruz. Buradaki yapay düşmanlık algısının da hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu ve tarih önünde de mutlaka kaybetmeye mahkûm olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Hükûmet yetkililerine bir küçük tavsiyem var: Çok büyük cümleler kullanmayın, yakın bir gelecekte o cümlelerin tamamını geri çekmek zorunda kalırsınız. O nedenle, şimdilik bu uyarıyla yetineyim.
Sağ olun, teşekkür ederim.