| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 19.01.2016 |
AYDIN ÜNAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
19 Ocak 2007'de kaybettik Hrant Dink'i. Kendisini, canice, alçakça bir suikastın ardından kaybettiğimiz bu yıl dönümünde bir kez daha saygıyla, minnetle, rahmetle yâd ediyorum.
Yine, bugün seçim bölgemde, Ankara Beypazarı'nda çok genç yaşta bir polis memurumuzu toprağa verdik, ebediyete uğurladık, Mahmut Bilgin. Ona da Rabb'imden rahmet niyaz ediyorum; yakınlarına, ailesine başsağlığı diliyorum. Rabb'im bu ölümleri hem Türkiye'den hem bütün Orta Doğu'dan, bütün İslam coğrafyasından, bütün insanlıktan uzak tutsun. Şairin dediği gibi her ölüm erken ölümdür. Erken ölümlerin olmadığı bir coğrafya arzumuz var, bütün mücadelemiz de bunun için.
Özellikle Hrant Dink gerçekten erken öldü. Çok güzel bir sözü vardı, Avrupa'daki bir konuşmasında şunları söylemişti: "Kim bizim doktorumuz? Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler de Ermenilerin doktoru. Bunun dışında doktor, hekim yok." Bunu söylemişti Hrant Dink. Gerçekten çok farklıydı. Genel kabul gören söylemlerin, statükonun söylemlerinin, hem Ermeni diasporası açısından hem Türkiye devleti açısından statükonun dilinin çok ötesinde, bize yerliliği öğreten, millîliği öğreten, bir Anadolu insanının nasıl olacağını öğreten bir yapısı vardı. Mertti, sözünü esirgemeyen bir yazardı. Türkiye adına gerçekten çok büyük bir kayıptı.
"Sarı Gelin" diye bir türkü vardır, hepiniz bilirsiniz. Sarı Gelin türküsü o kadar enteresan ki hem Azeriler sahip çıkarlar "Bu bizim türkümüzdür." derler hem Türkler sahip çıkarlar "Bu Erzurum türküsüdür." derler hem de Ermeniler sahip çıkarlar "Bu bir Ermeni türküsüdür." derler. Bir türkü üzerinde bu kadar tartışmanın olması aslında ayrıştırıcı değil, birleştirici bir unsur. Türkünün sözlerine bakıldığında, ezgisine bakıldığında, türkünün bu topraklarla olan o uyumuna bakıldığında aslında bu toprakların insanlarının ne kadar birbirine yakın, bu toprakların insanlarının kaderinin ne kadar ortak olduğunu bize anlatan bir türküdür.
Cumhuriyetin kurulmasından itibaren bu ülkede birçok etnik grup için, birçok inanç grubu için, birçok mezhep için zor bir süreç başladı. Daha doğrusu, cumhuriyetin kurulmasından bir müddet sonra, özellikle tek parti CHP döneminde -hani, diktatör tartışmaları filan yapılıyor ya- diktatörlüğün ne olduğunu aslında bu ülke çok yakından gördü, hissetti, yaşadı ve bizim milletimizin derin hafızasında da bu ülkede aslında kimin diktatör olduğuna dair çok net bir cevap vardır. O 1940'lı yıllarda sadece mescitlerin kapatılması, sadece ibadetlerin yasaklanması, ezanın Türkçe okunması değil, aynı zamanda birçok etnik gruba, birçok mezhebe karşı çok yoğun baskılar yapıldı, çok büyük zulümler yapıldı. Bundan zarar görenler, bu zulmü yaşayanlar sadece Müslümanlar, sadece dindarlar değildi; bundan zulüm görenler aynı zamanda Ermenilerdi, bundan zarar görenler aynı zamanda Kürtlerdi ve bu anlayış, işte, yaşadığımız darbelerle kesintiye... Adnan Menderes'in gelmesiyle Türkiye'de bir rahatlama oldu, Turgut Özal'ın gelmesiyle bir rahatlama oldu ama darbelerle âdeta statüko her seferinde yerine oturdu ve bu zulüm 2000'li yıllara kadar devam etti.
Bakın, Cumhurbaşkanımızı, kurucu Genel Başkanımızı, Recep Tayyip Erdoğan'ı -burada da ifade edildi- eleştirebilirsiniz, onu sevmeyebilirsiniz ama 2001 yılında AK PARTİ'yi kurdu ve AK PARTİ'nin programından başlayarak hem söylem olarak hem dil olarak hem de icraat olarak Başbakanlığı süresince ve Cumhurbaşkanlığı süresince çok büyük sessiz devrimlere imza attı. Bu devrimlerden en önemlisi de -kendisi "yeni Türkiye" olarak ifade etmiştir- 23 Nisan 1920'deki o Meclis ruhunu, o millet ve milliyet ruhunu sürekli dile getirmesi ve bunun arkasında durarak bununla ilgili sessiz devrimleri gerçekleştirmesi, en önemli icraatı belki de budur. Ret, inkâr ve asimilasyona son verdiğini ifade etmiştir, bunun da gereğini yapmıştır. Dersim katliamını kabul etmiştir, "Bundan dolayı eğer özür dilemek gerekiyorsa özür diliyorum." demiştir; devlet adına, Hükûmet adına özür dilemiştir ve Dersim'i en cesur şekilde dile getiren lider olmuştur. Kürt meselesinde neler yaptığını çok çok iyi biliyoruz. 2005 yılında "Kürt meselesi benim meselemdir." dedi. O vesayetin baskılarına rağmen, darbe tehditlerine rağmen, o üzerine gelen baskılara, suikastlara rağmen, suikast tehditlerine rağmen 2009 yılına kadar bu konuda önemli adımlar attı, 2009 yılında Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni başlattı, 2009 yılından itibaren de gerçekten Türkiye'de sadece Kürtlerin değil bütün Türkiye'nin hayalini dahi göremediği devrimleri gerçekleştirdi.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Şimdi ne oldu?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Tek bir amacı vardı -ki bugün de tek bir amacı var- 78 milyonun 23 Nisan 1920'de olduğu gibi tek bir çatı altında, tek bir kimlik altında, kardeşçe yaşayabilmesi, tek bir millet olabilmesi ve ortak hedefler doğrultusunda geleceğe bakabilmesi. Recep Tayyip Erdoğan bunun mücadelesini verdi.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Vay be! Devrimci Recep!
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Ki sözde Ermeni soykırımıyla ilgili iddiaların çok yoğun olduğu ve 100'üncü yıla yaklaşıldığı bir dönemde yayınladığı "Acılarınızı paylaşıyoruz." mektubu da Ermeni meselesi bağlamında gerçekten tarihî bir adım olmuştu hem Sayın Cumhurbaşkanımızın hem Sayın Başbakanımızın.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 2007 yılında merhum Hrant Dink'i kaybettik. Hemen ardından, biliyorsunuz, emniyet güçlerimiz katilleri, tetiği çekenleri çok kısa bir süre içinde yakaladılar.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Onlarla beraber fotoğraf çektirdiler, fotoğraf çekmek için aldılar zaten.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Çok kısa bir süre içinde katiller yakalandı, adalete teslim edildi ama tetiği çekenlerin bu işin tek sorumluları olmadığı herkes tarafından biliniyordu.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Dokuz yıldır ne oldu? Dokuz yıl geçti.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Tetiği çekenlerin, onları azmettirenlerin, o arkadaki çetenin bulunabilmesi için çok yoğun bir gayret sarf edildi. Şimdi, bakın, Fethullah Gülen terör örgütü bu katliamın arkasındadır. Fethullah Gülen terör örgütünü kollayarak, Fethullah Gülen terör örgütüyle kol kola girerek, onlarla birlikte yol yürüyerek Hrant Dink cinayetinin aydınlatılabilmesi mümkün değildir.
TUFAN KÖSE (Çorum) - Yahu ortaktınız ya, kol kola siz yürüyordunuz. Allah'tan kork ya!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Onlarla siz kol kolaydınız yahu! Yanlış mı biliyoruz?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Siz kol kolaydınız, siz!
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Şimdi, bize sürekli şu eleştiriyi getiriyorlar: "Fethullah Gülen örgütüyle siz birlikte yürüdünüz." diyorlar.
TUFAN KÖSE (Çorum) - Allah yolunda ortaklık yapıyordunuz ya Fethullah'la!
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Evet, AK PARTİ yüzde 50'nin oyunu alan, her 2 kişiden 1'inin oyunu alan bir partidir. AK PARTİ çeşitli cemiyetlerle, cemaatlerle, derneklerle, vakıflarla iş birliği yapmıştır.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Yapmıştır, tabii, tabii!
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Ortak bir hedef doğrultusunda, Türkiye'yi büyütmek için birçok kesimle bir araya gelmiştir ama yollar, istikametler, hedefler ayrıldığı zaman da AK PARTİ hiç tereddüt etmeden bunlarla yolunu ayırmış, başka niyetleri, başka hesapları varsa, başka işlerin içine girmişlerse bunlarla yollarını ayırmıştır.
TUFAN KÖSE (Çorum) - Millî orduyu tasfiye ettikten sonra mı, millî savunmayı tasfiye ettikten sonra mı?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bütün kirli işler yaptırılıp sonra yollar ayrıldı.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Bu tarihimizde ilk defa olan bir şey de değil. Bakın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile İsmet İnönü birlikte yol yürümüş 2 tane liderdir ama...
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Fethullah Gülen lider mi?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - ...aralarının nasıl bozulduğunu ve 1938'den itibaren İsmet İnönü -ki diktatör tartışmalarında aslında bakılması, incelenmesi gereken de İsmet İnönü'nün bizzat kendisidir- paraların üstünden Atatürk resimlerini kaldırarak...
TUFAN KÖSE (Çorum) - Yahu, paralardan senin haberin yok o zaman; o paralar gemide battı, gelirken battı, o yüzden oldu onlar.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - ...ve Atatürk'ün bütün izini silmeye çalışarak Türkiye'de bir istibdat rejimini kurmaya çalışmıştır.
TUFAN KÖSE (Çorum) - İsmet Paşa kadar taş düşsün başına.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Birlikte yol yürüyenler bir müddet sonra yollarını ayırabilmiştir.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Birbirlerini yok ederek.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Aynı şekilde, Celal Bayar, Adnan Menderes kendileri birer CHP milletvekiliydi ama 1946'dan itibaren yollarını ayırmışlardır. AK PARTİ de aynı şekilde Fethullah Gülen terör örgütünün bir terör örgütü olduğunu anladığı andan itibaren yolunu ayırmıştır ve suçları, bütün o karanlık noktaları ortaya çıkarmak için de elinden geleni yapmıştır.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Ne yapmıştır mesela?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - İlk defa kürsüye çıkıyorum, zamanı dengeli kullanamadım maalesef ama Sayın Başkan bir dakika kadar müsaade verirseniz, izin verirseniz...
Şimdi, bu cinayetin, Hrant Dink cinayetinin arkasında Fethullah Gülen terör örgütünün olduğu artık çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Tamam araştıralım, kim varsa bulalım, sonra altından siz çıkmayasınız yine!
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Son hazırlanan iddianame Fethullah Gülen terör örgütünün yani yol arkadaşlarınızın... Diyarbakır'da nasıl görüştüğünüzü, nasıl kolladığınızı, koruduğunuzu biliyoruz ki şu anda da bedelini ödüyorlar zaten. (HDP sıralarından gülüşmeler)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yalandan kim ölmüş?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - PKK terör örgütünü ve onun saldırılarını çok güçlü şekilde destekleyerek Zaman gazetesinden, diğer mecralardan onlar da bu bedeli ödüyorlar, karşılığını veriyorlar.
TUFAN KÖSE (Çorum) - Zeytinyağı gibisiniz, zeytinyağı.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Fethullah Gülen terör örgütüyle araya mesafe koymadan bu olayın aydınlatılma imkânı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Koymadınız mı mesafeyi ya?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Araç suç tanımı vardır.
BAŞKAN - Sayın Ünal, toparlamanız için bir dakika ek süre veriyorum.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Yeni iddianamede araç suçtan bahsedilmektedir. Fethullah Gülen terör örgütü İstanbul'da, özellikle Ergenekon, Balyoz gibi operasyonları başlatabilmek için bu cinayeti işlemiştir.
TUFAN KÖSE (Çorum) - Başsavcısı kimdi o davaların; savcısı kim, savcısı?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Arkasından da İstanbul'da bir yapılanmaya gidilmiştir ve Ergenekon, Balyoz gibi hukuk işlemleri başlatılmıştır, operasyonları başlatılmıştır.
Burada, Sayın Başkan da bahsetti, kürsüye gelen arkadaşlar da bahsettiler, Tahir Elçi cinayetini -ki, hukuk da güvenlik güçlerimiz de bunun üstüne gidiyorlar- bütün boyutlarıyla aydınlatmak için PKK'yı eleştirmek, PKK'yı sorgulamak zorundasınız. Aynı şekilde, Hrant Dink cinayetinin aydınlanmasını istiyorsanız Fethullah Gülen terör örgütüyle de aranıza mesafe koymak zorundasınız. Siz koymasanız bile AK PARTİ iktidarı bu konuda üzerine düşen ne varsa yapıyor, yapacak ve kime dokunursa dokunsun bu meseleyi mutlaka ve mutlaka aydınlatacaktır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Komisyonu kuralım o zaman. Korkunuz niye, korkunuz?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Bundan da hiç kimsenin endişesi, şüphesi olmasın.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)