GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:29
Tarih:19.01.2016

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, hepinizi...

BAŞKAN - Sayın Baydemir, bir saniye lütfen.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda çok uğultu var. Sayın hatibi kürsüye davet ettim, lütfen dinleyelim.

Buyurun Sayın Baydemir.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bir kez daha teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.

Doğrusunu ifade etmek gerekirse bugün grubumun sunmuş olduğu önergesini adaletin tecellisi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve bir kez daha ama bir kez daha, birlikte yaşam duygusunun perçinleşmesinin bir adımı olarak ele almak, bir adımı olarak okumak gerekiyor. Maalesef, cumhuriyet tarihi, aynı zamanda faili meçhul cinayetler tarihidir; maalesef, cumhuriyet tarihi, aynı zamanda hak arayışının, adalet arayışının bir boyutuyla yine devletin erkleri tarafından engellendiği, ortadan kaldırıldığı tarihtir. Bu itibarla da bugün bir kez daha barışın, özgürlüğün, kardeşliğin; bir arada eşitçe, özgürce yaşama arzusunun sembollerinden olan Hrant Dink'i saygıyla, sevgiyle ve hürmetle anıyorum burada. Müsaadeniz olursa bugün burada Sayın Başkan, bir kez daha hem Hrant Dink'in ama aynı zamanda yakın bir geçmişte yitirmiş olduğumuz, canına kastedilen Tahir Elçi'nin sesini de bu Parlamentoya getirmek istiyorum, sesini de bu Parlamentonun çatısı altında bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ne diyordu Hrant Dink: "Muhtemelen 2007 benim açımdan daha zor bir yıl olacak. Yargılamalar sürecek, yenileri başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım. Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım: Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içerisinde görebilirim ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler." Maalesef, bu ülkede bir kez daha devlet adına, bir kez daha devlet adına o karanlık dehlizlerden çıkan algı bu ülkenin aydınlık bir yüzüne, bu ülkenin bir güvercininin canına kastetti ve sadece bu kasıt onunla da sınırlı kalmadı, bu kasıtlar devam etti.

Yine, Tahir Elçi bu ülkenin, bu coğrafyanın, kürdistan halkının âdeta barış elçisi olan Tahir Elçi. Ne diyordu Tahir Elçi, dört ayaklı minarenin o manevi huzurunda nasıl hitap ediyordu: "Bu tarihî bölgede, birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak dursun." Ama maalesef bir kez daha tam da aydınlıktan, tam da barıştan tam da birlikte yaşamdan korkanlar, kaosu derinleştirmek isteyenler hedeflerine aydınlık yüzü, barışın dilini, barışın sembolünü koydular ve faili meçhul cinayete bir cinayet daha eklediler.

Doğrusunu ifade etmek gerekirse toprağa düşen, yere düşürülen sadece Hrant Dink'in bedeni değil, sadece Tahir Elçi'nin bedeni değildir; bu toplumun haysiyetidir, bu toplumun onurudur ve bu toplumun birlikte yaşama arzusunun ta kendisidir. Bu itibarla da hiç kimse kalkıp "Hrant Dink'in katilleri bulundu." demesin. Bulunanlar sadece maddi tetikçilerdir. Esas filler, esas vezirler yeni katliam planlarını, yeni cinayet planlarını maalesef sürdürmeye de devam ediyorlar ve öyle bir şekilde devam ediyorlar ki, bir kez daha o katiller, bir kez daha o filler, bir kez daha o vezirler üçüncü sınıf mafyaya "Oluk oluk kan akacak!" dedirtiyor, dedirtebiliyorlar. Gerçek manada bir yüzleşme için, mutlak suretle ama mutlak suretle, hakikati araştırma komisyonunu bu Meclis bünyesine almalıdır; bu Meclis, bünyesinden hakikati araştırma komisyonunu çıkarmalıdır.

Bugün burada, bu Parlamentoda adına konuşma yapmış olduğum HDP, CHP ve AKP sıralarından Hrant Dink cinayetine yönelik eleştiriler ve bu cinayetin kabul edilemeyeceğine dair kınamaları dinledim büyük bir memnuniyetle. O hâlde gelin, eğer gerçekten bu cinayetin arkasındaki güç odaklarını açığa çıkarırsak o zaman samimiyet testinden hep birlikte geçmiş oluruz ve gerçekten, karanlığın üzerinden, o karanlık odakların bu topluma dayatmak istediği korku imparatorluğu üzerinden perdeyi de açmış oluruz, toplumun gerçeklerle yüzleşmesine de bu vesileyle vesile olmuş oluruz.

Bundan dokuz yıl önce Hrant Dink'i katledenler ve zihniyet, bundan dört yıl önce Roboski katliamını gerçekleştirdi ama aynı zihniyet, aynı şekilde Suruç'u, Ankara katliamını, Diyarbakır katliamını gerçekleştirdi ve Tahir Elçi suikastı, bunlar aydınlatılmış olsaydı gerçekleşmeyecekti.

Bir kez daha ifade etmek isteriz ki, karanlıkta bırakılan, üstü örtülen her cinayet mutlak suretle yeni cinayetlerin de habercisidir, yeni cinayetlerin de zemin hazırlayıcısıdır.

Bir kez daha dikkatinizi bir konuya daha çekmek istiyorum, o da şu ki: Bir toplumu toplum yapan ve bir arada tutan, adalet duygusudur. Adaleti şaşmış olan bir toplum, adaleti şaşmış olan bir devlet okyanusun ortasında âdeta pusulasını yitirmiş bir gemiye benzer ve şu anda, maalesef, bu ülke, 78 milyon insanıyla, okyanusun tam ortasında pusulasını şaşırmış bir geminin içerisinde yol alıyor. Yapacağımız tek bir şey var: Bir an önce bu girdaptan çıkmanın yol ve yöntemlerini aramak, yol ve yöntemlerini açığa çıkarmaktır.

Bu vesileyle, bugünkü önergemize verilecek her bir "evet" oyu, emin olun ki Berfo anaların, Roboskili anaların, Rakel Dink'in ve ama aynı zamanda Türkan Elçi'nin ahını almamak anlamına geliyor ve ama aynı zamanda Cizre'de, Silopi'de, Sur'da ve Çınar'da katledilen bebelerimizin, çocuklarımızın ahının hesabının sorulması anlamına geliyor.

Gelin, bugün burada her birimiz bir ilke, bir adıma, her birimiz vicdanımızın sesine kulak verelim ve bu gerçeğin karanlıkta kalmaması konusunda bir çabanın parçası olalım.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla ve sevgiyle ve hürmetle selamlarken Rakel Dink'in sözüyle bitirmek istiyorum konuşmamı: "Yaş kaç olursa olsun bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapamayız kardeşlerim." demişti Rakel Dink.

Gelin, birlikte karanlığın üzerinde ışık tutalım. Gelin, birlikte bu hukuk dışı örgütlenmelerin tüm açıklığıyla açığa çıkabileceği, yargının karşısına çıkarılabileceği bir zemini oluşturalım. Bu zemini oluşturacak olan emin olun ki kriminal laboratuvarlar değil, bu zemini oluşturacak olan milletin iradesidir ve milletin iradesinin en üst mekanizması bu Parlamentonun ta kendisidir. Eğer bu Parlamento faili meçhul cinayetleri gündemine almayıp, araştırmayıp, faillerini açığa çıkarmayacaksa, o zaman her birimiz vermiş olduğumuz oyda şunu ifade etmiş olacağız topluma: Ben araştırmak istemiyorum. Ben gerçeklerin açığa çıkmasını istemiyorum. Ben gerçek faillerin, gerçek sorumluların gün yüzüne çıkmasını istemiyorum demek olacaktır. Bunun vebali de çok ama çok büyük olacaktır. Unutmayın ki mensubu olduğumuz inanç, sadece ve sadece yaptıklarımızdan değil, yapma imkânına sahip olup yapmaktan imtina ettiklerimizden de mesul olacağız.

Bu itibarla, bugün her birimizin bu cinayet ve cinayetler karanlıkta kalmasın diye bir rey hakkımız var. Gelin, her birimiz kendimiz olalım, her birimiz vicdanımız olalım ve bu araştırma önergesini oylayalım. Belki bu önerge bir hayır kapısını açar, belki bu önerge, belki bu kabul yeni bir toplumsal sözleşmenin inşasının da kapısını aralamış olur.

Bu duygularla hepinizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)