GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:28
Tarih:14.01.2016

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında burası yasama organı ve yasalar yapıyoruz. Hepimiz milletvekilliği andı içtik Anayasa üzerine, namusumuz ve şerefimiz üzerine, sadık kalacağımıza ant içtik. Yani, bu şu anlama geliyor: Anayasa'ya bağlı olarak çıkarılan bütün yasalara uygun davranacağımıza, sadık kalacağımıza, Anayasa'yı ihlal etmeyeceğimize yemin ettik ve en değerli şeyimiz olan namus ve şeref üzerine yemin ettik. Öyle ise sadece partilerimiz değil, Türkiye üzerinde yapılacak ve kanunlar üzerinde yapılacak yanlış değerlendirmeleri de hemen dikkate alıp itiraz etmemiz gerekir ve düzeltmemiz gerekir. Şimdi, ne Anayasa'da nede 5442 sayılı Mahalli İdareler Kanunu'nda yer almayan ifadelerin burada kullanılmış olması, bu namus ve şeref üzerine ettiğimiz yemine aykırı davranışlara ses çıkarmadığımız takdirde bunun muhakkak ki bizim üzerimizdeki sorumluluğu çok büyüktür. Bunu ciddiye almamız gerekir.

Diğer taraftan, burada konuşurken sadece Türkiye'de yaşayan belli bir grubu hedef alarak bunların çektikleri sıkıntılardan söz etmek de yine aynı şekilde Anayasa'ya aykırıdır. Eğer siz Kürt bebeklerin ölümünden sadece bahsediyorsanız, Türk bebeklerin ölümünden bahsetmiyorsanız ve eğer Türkiye'de, anayasal bir kurum olmamasına karşılık, terör örgütlerinden şikâyet etmiyorsanız, sadece devlet güçlerinin yaptığı acımasızlıktan bahsediyorsanız yine Anayasa'ya aykırı davranıyorsunuz demektir. Zira, Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru güçlerinin hiçbir zaman başka şehirlerde bir harekette bulunmadığını hepimiz gözlüyoruz. Neden Antalya'da aynı Sur'daki gibi bir hareketi yapmıyor Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenlik güçleri, neden başka bir ilimizde yapmıyor da Sur'da yapıyor, Cizre'de yapıyor, Silopi'de yapıyor? Burada acımasızca hareket ettiği söylenen güvenlik güçlerimize karşılık hangi sebeple bunları yaptığını neden dile getirmiyor kimse?

Eline silah almış, insanları zorla orada tutan, insanları öldüren, bebekleri öldürenlere ki uluslararası hukukta biliyorsunuz, hedef gözetmeksizin insanları öldürürseniz, bomba patlatırsanız bu insanlık suçudur. İnsanlık suçu işlenirken bunu işleyenlere lanet okumuyorsanız ve bunları bir şekilde kötülemiyorsanız ve sadece Türkiye'nin -sizin de yemin ettiğiniz Türkiye Cumhuriyeti'nin- güvenlik güçlerini suçluyorsanız o zaman burada bir yanlışlık vardır ve siz sadece Türkiye'de "Kürt illeri" diyorsanız veya "Kürt çocukları, bebekleri" diyorsanız, o zaman bir ayrımcılık yapıyorsunuz. Kim olursa olsun, Kürt olabilir, Türk olabilir veya herhangi bir şey olabilir, Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı olan kim olursa olsun, kim öldürülüyorsa, kim öldürüyorsa ona karşı çıkmamız gerekir.

Durup dururken eline silah alıp şehirleri işgal eden, hendekler kazanlara ses çıkarmayanların tutup orada meşru görevini yerine getirmelerine karşı çıkanlar herhâlde öbür taraftaki insanlara da, eline silah almış teröristlere de karşı çıkması gerekir.

Biz şunu özellikle ifade ediyoruz, diyoruz ki: Bizim derdimiz ve davamız Türkiye olarak hiçbir zaman Türkiye'deki masum vatandaşlarımız değildir, bunun ismi Kürt olsun veya Türk olsun. Bizim derdimiz PKK'dır, teröristlerdir ama kim ki gerilla olarak veya iç savaş gibi göstererek bunları ciddiye alıyorsa, taraf tutuyorsa herhâlde onların bu kademede sorumlulukları vardır. Tabii ki ölenlerin üzerindeki sorumlulukları da ayrıca belirtmek istiyorum. Çünkü valilere "Görmezden gelin." diyenler veya "Biz görüşürken silahlanmışlar ve bomba döşemişler." diyenlerin hiç suçu olmadığını söylemek de mümkün değildir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)