| Konu: | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 14.01.2016 |
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada özellikle askerliğin yoğun olarak ele alındığı, daha çok da özlük hakları ve dövizli askerlikle ilgili düzenlemelerin yapıldığı bir torba kanun görüşüyoruz. Aslında, arkadaşlarımız zaman zaman dile getirdiler, keşke bu Parlamento bugün Türkiye'nin en temel sorunu olan barışla ilgili bir gündemle burada belli şeyleri başarmış olarak bu kanunları görüşmüş olsaydı ama maalesef, bırakın barışla ilgili herhangi bir gündemi burada tartışmayı, tam tersine savaş uygulamalarını teşvik edici torba yasaları görüşüyoruz. Bu, son derece tabii talihsiz ve tarihe de kötü geçecek bir mesaidir.
Biz şunu biliyoruz: Yani bu ülkede temel meseleleri Parlamentoda sağlıklı bir şekilde tartışmadan, diyalog kanallarını açmadan, siyaseti bir çözüm unsuru olarak ortaya koymadan istediğimiz kadar askerlikle ilgili, güvenlikle ilgili işte birtakım düzenlemeler yapalım, bu meseleleri çözme şansına sahip değiliz. Bu bizim bildiğimizi aslında bu sıralarda oturan, iktidar partisi sıralarında oturan birçok milletvekili de biliyor, bugün Hükûmetin başında olan Sayın Başbakan da biliyor ama Sayın Başbakan bugün maalesef yetkisi elinden alınmış, inisiyatifi elinden alınmış bir pozisyonda olduğu için Başbakan olmadan önceki görüşlerine tam ters uygulamalar ve politikaların altına imza atıyor. Biz, Başbakan olmadan önce defalarca kendisiyle görüştük. Sayın Davutoğlu Rojava'daki halkların Türkiye'nin düşmanı olmadığını defalarca söylemiş biridir; içeride Kürt meselesinin askeriye tedbirlerle çözülmeyeceğini defalarca söylemiş birisidir; Kürtlere karşı devletin yapmış olduğu yanlışları sayısız defa dile getirmiş ve bu konuda bir yüzleşmeye gidilmesi gerektiğini söylemiş birisidir. Ancak ne oluyorsa işte Başbakan olarak yetkiyi eline aldıktan sonra birdenbire tamamen ters olan bir yörüngede politikalar devreye koyuyor. Çünkü yetkisi yok yani sorumluluk kendisinde ama yetkiyi kullanamıyor. Bir akademisyen, vicdanlı bir hoca olarak tanıdığımız, bu konuda da Başbakan seçildiğinde bütün Türkiye'de "Acaba farklı bir siyasetçi başbakan profili olabilir mi?" diye herkeste beklenti yaratan bir hoca. Bir bakıyoruz, masaya yumruğunu vurarak kötü bir taklitle sertlik yanlısı, savaş yanlısı politikaları sahaya süren bir politikacıya dönüşüyor. Niye öyle oluyor? Çünkü yetki başka yerde. Yetki başka yerde olduğu için de maalesef bu ülke her gün felakete doğru sürükleniyor.
Bakın, 17 gün önce Sayın Davutoğlu'nun bir konuşmasından bahsedeyim, hani akademisyenler meselesi çok konuşuluyor ya. 17 gün önce yurt dışında Türkiyeli bilim adamlarına sesleniyor: "Türkiye'de fikir özgürlüğü mutlak anlamda hayata geçirilecektir. Bizim dönemde büyük ölçüde geçirildi ama fikir özgürlüğü anlamında karşılaşacağınız herhangi bir zorluk olursa bunun siyasi sorumluluğu bizim üzerimizdedir. Ben yüzde 49,5 oy almış bir Başbakan olarak söylüyorum, bizim huzurumuzda el pençe duracak bir bilim adamı istemiyoruz. Yine bir meslektaş olarak söylüyorum, ne şart olursa olsun ben kimsenin önünde el pençe durmadım, fikrimi teslim etmedim, sizler de en aykırı fikir olsa bile teslim etmeyin." diyor. Ama bugün bakıyoruz, 17 gün önce bunu söyleyen akademisyen Başbakan, maalesef ne oluyorsa ilk günler suskun, ondan sonra "Ey aydın müsveddeleri, hepiniz karanlıksınız." noktasına gelmek zorunda kalıyor.
Burada size önemli görev düşüyor arkadaşlar. Sayın Davutoğlu'na yüzde 49,5 oy alan bir Başbakan olduğunu hatırlatın, yetkisini kullansın, inisiyatifini kullansın, doğruları hayata geçirsin. Bu ülkede Cumhurbaşkanı çıkıp "Ben rejim değişikliği yaptım, kabul etseniz de etmeseniz de fiilî olarak değişmiştir." dediği zaman, bunun en çok Başbakanı çiğnemek olduğunu aslında sizlerin söylemesi gerekiyor. Söylemediğiniz için, böyle, maalesef yetkiyi başka yerde arayan, talimatı başka yerden alan, dolayısıyla da çözümsüz politikalarla karşımıza çıkan bir Hükûmet ve iktidar partisi pozisyonuna düşüyorsunuz. O nedenle de sorunlarımız derinleşiyor. Bir an önce bu yoldan vazgeçmenizi temenni ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)