GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:28
Tarih:14.01.2016

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, bu kanunlarla ilgili birkaç hususta değerlendirme yapma ihtiyacımız var diğer arkadaşlarımızın yaptığı konuşmalara ek olarak ama bugünkü birleşimde büyük bir şaşkınlıkla, dehşetle konuşmaları izlediğimi ifade etmek istiyorum. Akademisyenlere ilişkin yapılan saldırılara, yürütülen linç kampanyasına Parlamentonun da, milletvekillerinin de dâhil olması gerçekten büyük bir ayıp ülkemiz açısından. Bunu öncelikle ifade etmek istiyorum.

Deminden beri hangi konuyla ilgili konuşulursa konuşulsun, mutlaka, barış için imza veren akademisyenlere yönelik farklı tespitler ve açıklamalar yapıldı. İşte, toplumdan soyut oldukları, toplum dışına itildikleri, sırça köşklerde yaşadıkları, ne bileyim, yani o kadar çok değerlendirme yapıldı ki, bu da bu barış istemine ne kadar büyük bir tahammülsüzlük olduğunu ortaya koyuyor.

Gerçekten akademisyenler ne istediler? Akademisyenler sokağa çıkma yasağının kaldırılmasını talep ettiler. Akademisyenler tekrar çözüm ve müzakere sürecinin devam etmesini istediler. Akademisyenler bu ülkede barışın sesi olmayı tercih ettiler ve barış talebini, ölümlerin son bulmasını... Hiçbir ölüm arasında ayrım yapmadan şu anda Karadeniz'de de, doğuda da, batıda da, nerede olursa olsun annelerin tabutlara sarılmasına "hayır" dediler. Akademisyenler ne yaptı da bu kadar büyük bir linç kampanyasının hedefi oldular ve Parlamento da bugün akademisyenlere yönelik bu kampanyanın bir yerinden tutuyor?

Bir kere her şeyden önce Türkiye'de ifade özgürlüğünün ne kadar sıkıntılı bir alan olduğu, ifade özgürlüğünün özgürlüğü kimin kullandığına bağlı olarak değiştiği bir sır değil. Birileri için sınırsız bir ifade özgürlüğü var, suç işleme özgürlüğü var, cezadan bağışık olma hakkı var ama birileri için hiçbir şekilde hiçbir konuda düşüncelerini söyleyememe gibi bir kısıtlama var.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Kendinizden bahsediyorsunuz herhâlde!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Yani bu konuda bizim kendi düşüncelerimizi açıkladığımızı herkes biliyor. Sizin bu tehditlerinizden de korkmadığımızı, hele hele bu sıralardan bu tehditle cevap vermenizi büyük bir esefle karşıladığımı ifade etmek isterim.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye'nin aleyhine verdiği yüzlerce ifade özgürlüğü davasını sadece hatırlatıyorum. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından ...

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne kararı vermiş?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'ye ciddi bir uyarı kararı verdi; dedi ki: "Ben sizi yakın takibe alıyorum." Siz günlerce, haftalarca Hükûmet olarak, kapalı kapılar ardında nasıl bir savunma yapacağınızı düşündünüz, büyük destanlar yazdınız ama bu suçları örtemeyeceksiniz.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Siz çukurlarla ilgili düşüncelerinizi söyleyin, çukurlarla ilgili!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Gerçekten Türkiye'de ifade özgürlüğü bakışı eğer Sedat Peker bakışıysa, Sedat Peker'e gösterilen ayrıcalık akademisyenlere, profesörlere, bu ülkenin bilim insanlarına verilmiyorsa burada durup düşünelim.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Sadece Sedat Peker değil... Başka hiç kimseyi dinlemiyorsunuz sadece Sedat Peker'i mi dinliyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bir ülkede ifade özgürlüğü eğer şu aşamaya gelmişse, bizzat çıkıp "Ben kan banyosu yapacağım sizin kanınızla." diyorsa ve savcıların kılı kıpırdamıyor ama bu ülkenin Cumhurbaşkanı çıkıp on dakika, IŞİD dehşetinin yaşandığı saatlerde, onlarca insanın IŞİD saldırısı sonucu Sultanahmet'te katledildiği bir zaman diliminde akademisyenlere on dakika saldırı üzerine konuşması büyük bir resmin parçasını çok açıkça gösteriyor. Çünkü savaşı savunanların, haksızlığı ve hukuksuzluğu savunanların, eşitsizliği savunanların...

ALİM TUNÇ (Uşak) - Birbirinizin dilinden iyi anlıyorsunuz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - ...ölüm olmamasını savunanlar karşısında -bu diğer taraf- savaşı ve çatışmaları savunanların duruşudur bu.

Niye rahatsız olunuyor? Bu sözünü ettiğiniz akademisyenler öylesine insanlar -ya hiç kimse öylesine değildir de ben sadece akademik kariyer ve yaptıkları çalışmalar açısından söylüyorum- Türkiye'yi yurt dışında on yıllarca temsil eden insanlar var içinde, Akil İnsanlar Heyeti içinde olanlar var. Bu ülkede bizim çocuklarımıza eğitim veren üniversite öğretim elemanları bunlar. Bunlar Kürt sorunu, çatışma çözümleri, dünya deneyimleri, barış meselesinde yüzlerce kitap yazmış insanlar, bu meseleyi biliyorlar. Bu kadar rahat harcamayalım. Kendi ülkemizin bilim insanlarına karşı en üst düzeyde başlatılan linç kampanyasına Sedat Peker'in dâhil olmasından sonra Parlamentodan da bu şekilde aleyhe bir kampanyanın yapılması bizim açımızdan esef vericidir ve büyük bir utançtır.

Bu nedenle akademisyenlere yapılan saldırı, ifade özgürlüğüne yapılan bir saldırıdır, bilim özgürlüğüne yapılan bir saldırıdır, herkesin düşünce ve ifade hürriyetini kullanabilmesine yönelik bir saldırıdır ve bu saldırıların hepsinin kökeninde siyasi bakış açısı vardır; iktidarın dayatması vardır, iktidarın "Benden yana değilseniz karşımdasınız, benim düşündüklerimi savunmuyorsanız, siz düşmansınız, benim istediklerimi yerine getirmiyorsanız hiçbir yerde sizi barındırmam." anlayışının bir neticesidir. Yani şöyle bir durum olabilir mi: Cumhurbaşkanından sonra YÖK olağanüstü toplanıyor, alelacele kararlar veriyor, farklı üniversitelerden, talimatlarla soruşturmalar başlatılıyor, savcılar harekete geçiyor. Nerede hukukun üstünlüğü? Nerede hukuk devleti ilkeleri? Nerede suç ve cezaların şahsiliği ilkesi? Nerede masumiyet karinesi? Bütün bunlar şu anda yerle bir. Gerçekten hukuktan söz etmek bir hukukçu olarak artık çok anlamlı gelmiyor bana. Bu kürsüye her geldiğimde buna vurgu yapacağım.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Ne yapabilirsin? Çukurlara bir şey demedikten sonra hiçbir şey yapamazsın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Çünkü bu ülkede, şu anda, Anayasa başta olmak üzere altına imza attığımız bütün uluslararası sözleşmeleri adım adım ihlal ediyoruz, gerçekten inanılmaz derecede, hiçbir şeyin anlamı kalmadı. Yani gittiğiniz her yerde karşınıza bir hukuksuzluk çıkıyor. Daha da vahimi hukuk önünde eşit değiliz; birileri sınırsız bir şekilde hukuku ihlal ederken, çiğnerken birileri düşünce ve ifade özgürlüğünü dar sınırlar içinde bile kullanamıyor. Bu nedenle biz, bu kesinlikle Türkiye kamuoyu, Türkiye yurttaşları tarafından dikkatle izleniyor ve bunun yanıtlarının verileceğine hiçbir kuşku duymuyoruz.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Kesinlikle kuşku duymuyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Hiçbir baskı ilelebet devam ettirilemez.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - İki ay önce verdiler o cevabı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Hiçbir baskı yöntemiyle ve şiddet yöntemiyle, cinayetlerle, sokağa çıkma yasaklarıyla, ifade özgürlüğünü engellemekle hiçbir iktidar kendi iktidarının devamını tahkim edemez. Eninde sonunda muhalefet ve direnenler son sözü söylerler çünkü haktan ve hukuktan yana olmak, hukukun üstünlüğünü savunmak herkes için amasız, fakatsız hakların eşitliğini savunmak demektir.

Bu ülkede iki gün önce -onu anlatacaktım ama maalesef zaman kalmadı- Şırnak'a kendi parti meclisi üyemizin cenaze törenine gidişimiz engellendi. Midyat'ta hendek yok, sokağa çıkma yasağı yok, güvenlik bölgesi yok, Siirt'te de bunların hiçbiri yok, biz 8 milletvekili olarak 2 ile sokulmadık. Bize dediler ki: "İçişleri Bakanlığının kararı var." Kararı istedik, karar yok. "Valiliğin kararı var." Kararı istedik, karar yok. Sözlü talimat gereği orada binlerce insan -başta bizde önde vekiller olarak- o illere alınmadık. Burada kimse hukuktan söz etmesin.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Sizi alıyorlardı, siz kendiniz gitmediniz. Polis size geçin, gidin, dedi. Hepimizin yanında yalan söylüyorsun.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Siz silah götürmüşsünüzdür oraya belki onun için almamışlardır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Yirmi gün otuz gün cenazeler yerde bekletiliyorsa kimse hukuktan ve adaletten söz etmesin.

CHP'ye de bir çift lafım var, gerçekten kararlarını versinler, her gün zikzak yaparak...

ALİM TUNÇ (Uşak) - Arabanızda silah mı taşıyorsunuz yoksa?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - ...sağa sola bir konuda farklı onlarca görüş sergileyerek demokrasiden haktan, hukuktan ve insan haklarından yana olunmaz. Bazı konularda dik durmak lazım, ilkeli olmak lazım.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Evet, kesinlikle dik durmak lazım!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Gerçekten Kürt sorununun çözümünde önerilerimiz nedir? Savaş mı barış mı?

ALİM TUNÇ (Uşak) - Siz o treni kaçırdınız.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Onu öbür tarafa söyle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Müzakere mi diyalog mu yoksa ağır insan hakları ihlalleri ve katliam politikası mı? Bu konuda artık karar vermemiz lazım, aksi hâlde her gün çocuklarımızı -dün Çınar'da da son bebeleri kaybettik- bebelerimizi koruyamıyoruz ve bu büyük bir acı veriyor.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Kim kaybettirdi, onu söylesene.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Nerede resimler?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

ALİM TUNÇ (Uşak) - Nerede o çocukların resimleri?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Şu anda hepimizin sorumluluğu bunları önlemek için burada çalışmaktır. Yani burada itiraz etmek yerine dinlemeyi tercih etseniz, emin olun, birbirimizden anlayacağımız çok şey var.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Nerede, o çocukların resimleri nerede?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ben son cümle olarak şunu söyleyeyim: Gerçekten, "Bugünlerin talihsizliği delilerin körleri yönetmesidir." demiş Eduardo Galeano. Ya deliler akıllanacak ya da gözlerimiz açılacak. Artık gözler açıldı, hiç kimse boşuna hikâye anlatmasın.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)