GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul Milletvekili Garo Paylan'ın 60 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:1
Birleşim:27
Tarih:13.01.2016

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Paylan'ın "soykırım" ifadesini reddediyorum.

"Soykırım" kavramı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Yahudilere yönelik uygulamaları neticesinde gündeme gelmiş ve hukukileşmiş bir kavram olarak ortaya çıkmıştır. "Jenosit" yahut da "holokost" olarak kullanılır, "nihai çözüm" anlamında.

Esasen, Ermeni soykırımı iddiaları, bu hukuki kavramın teşekkülünden sonra bir politik spekülasyon olarak dile getirilmiştir, geçmişi de vardır muhakkak. Hukuki olarak jenositin Nazilerin uygulamasından kabulünden sonra, politik spekülasyona konu edilen başka kesimler de olmuştur. Buradan bir tür güç çıkartarak yeni bir konum ve siyasal güç elde etmek isteyen çevreler bu kavrama müracaat etmişlerdir. Ermeni soykırımından bahsedenler, tarihçilerin ilgilerinden ve çalışmalarından ziyade, siyasetin gücüyle ve kimi parlamentolardan, tarihte neler yaşandığından çok da haberi olmayan ama güçler ilişkisindeki vaziyete göre pozisyon alan birtakım parlamentolardan kararlar çıkarmaya çalışarak buna bir meşruiyet kılıfı aramışlardır.

Türkiye'nin yakın geçmişinde Sayın Paylan'ın kendisini boyalı kuş gibi hissettiği olaylar yaşanmış mıdır? Mümkündür, mümkündür. Varlık vergisi doğrudur, çok da eleştirilmiştir varlık vergisi romanlarda, tarihî kitaplarda. Yine "Atatürk'ün Selanik'teki evi yakıldı." kışkırtmasıyla insanların İstanbul'da sokağa dökülmesi ve bunun birtakım gizli devlet yapılanmaları marifetiyle manipüle edildiği meselesi de çok tartışılmıştır. Eksik kalan kısmını tamamlayayım: 1930'lu yıllarda Trakya'da da Yahudilere yönelik benzeri bir vergilendirme işi olmuştur. Evet, bunlar yakın tarihimizde yaşanmış acı örneklerdir ve bunlar o tarihten sonra çok çeşitli kereler eleştirilmiştir.

Kaldı ki tarihe baktığımızda "Benim tarihim tertemiz." diyebilecek herhangi bir toplumsal kesim, siyasal toplum yoktur. Esasen bugün Sayın Paylan'ın soy olarak mensup olduğu kesimin de hemen aklımıza gelen örneklerinden birisi Karabağ'da yaşanan Hocalı katliamıdır. Orada, maalesef, çok dramatik bir katliam yaşanmıştır.

Mesele şudur: Türkiye için, biz, evet, geçmişte neler yaşandığına ilişkin konuşalım, tartışalım. Sadece Sayın Paylan bunu dile getirmiyor, başka çok çeşitli çevreler bir tarihçilik namusuyla, demokratik Türkiye'nin kurulması doğrultusundaki o büyük rüya dolayısıyla yakın tarihe ilişkin bu analizleri yapıyor ve Türkiye'nin önüne bir gelecek koyuyor. Biz, tabii, Sayın Paylan'dan da -bir vekil olarak gelmiş, burada son derece onurlu bir vazife yerine getiriyor- demokratik Türkiye'nin inşasında rol almasını, geçmişe ilişkin eleştirileri dile getirirken bunların yanına muhakkak o olumlu, makul, ortaklığı esas alan, özgürlükçü ve demokratik Türkiye için neler yapıldığına dair de üç beş kelam etmesini bekleriz. Çünkü böylesine olumlu değerlendirmeler de aynı zamanda Türkiye'nin geleceğe doğru yürüyüşünde insanların ortaklığını, birliğini -soyu ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun- tahkim eden bir retorik görevi yapacaktır. Sayın Paylan'dan ben esasen bu tür değerlendirmeleri duymuş değilim, eleştirileri dinliyorum ama olumlu sözlere ilişkin herhangi bir şey dinlemiyorum. Esasen kendisinin buradaki varlığının dahi başlı başına demokratik Türkiye için bir olumluluk sayılması gerekir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

O yüzden, bu değerlendirmeleri yaparken insaflı olmak, vicdanlı olmak, dünyadaki çok çeşitli ülkelerin tarihsel hikâyelerini dikkate almak, belki mukayeseli bir analiz yapmak -bütün bunlar burada yapılmayabilir ama insanın zihninde vardır bunlar- ve bunun üzerine konuşmak daha doğru olur kanaatindeyim.

Saygılarımı sunuyorum.