| Konu: | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 13.01.2016 |
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güvenlik sektörüyle ilgili, askerlikle ilgili yasa yapım süreçlerinin sivil katılıma açık olması aslında uluslararası kamuoyunda yaklaşık kırk yıldır tartışılıyor ve buna dair de mekanizmalar var. Ama ne yazık ki ülkemizde, değil yasa yapım süreçlerine katılım, neredeyse fiilî uygulamayı sivil denetimin bile imkânı yok. Bu mekanizmalar Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelerde de aslında zorunlu kılınmış olmasına rağmen, ne yazık ki hem bu sorumluluklar yerine getirilmiyor hem de diğer denetim mekanizmalarının hayata geçirilmesi imkânsızlaştırılıyor.
Yasa yapım süreçlerine sivil katılımın sağlanması aslında demokrasinin de olmazsa olmazlarındandır. Tabii, askerlikle ilgili işlerin teknik ya da uzmanlık gerektiren boyutları olmakla birlikte, esas itibarıyla eğer toplum yararı yasa yapım sürecinin olmazsa olmazı ise bu durumda bu sürece toplumun nasıl baktığının, nasıl yaklaştığının ölçülmesi de siyaset kurumu açısından bir zorunluluktur. Bugün tartıştığımız konularla ilgili toplumun nasıl yaklaştığını yani zorunlu askerlik konusuna toplumun nasıl baktığını, askerde sivil şüpheli ölümlerle ilgili toplumun kaygılarının, korkularının neler olduğunu ölçmeye, öğrenmeye bile ne yazık ki cesaretimiz yok ve bunu da savunurken kurumları yıpratmama adına iddia edebiliyoruz, ifade edebiliyoruz. Oysa tam tersine, bu kurumların topluma hizmet etmesi tam da varlık sebeplerinin gereğidir. Dünyada buna dair çok ciddi kurumlar var, uygulamayı izlemeye dair kurumlar var. Mesela, Amerika Birleşik Devletleri'nde polis izlemeye dair mekanizmalar var. İsrail'de kontrol noktalarını takibe dair sivil izleme mekanizmaları var. Liberya'da, Arjantin'de, Malezya'da, dünyanın birçok ülkesinde buna dair ciddi çalışmalar, yasal haklar, sivil toplum örgütlerine tanınmış yasal haklar ve hatta askerî bürokrasiyi denetleyen, izleyen, polisi, iç güvenlik birimlerini denetleyen sivil kurumlara tanınmış ciddi bir statü var. Tabii, eğer, bunu bir güvenlik zafiyeti gibi algılayan bir siyaset aklına sahipseniz, böyle bir yönetim kültürüne sahipseniz, bu durumda bunları tartışmaya, bunları konuşmaya henüz cesaret edemezsiniz. Oysa tam tersine, eğer Türkiye, askerî bürokrasinin iç güvenlikle ilgili uygulamalarını ya da iç güvenlik birimlerinin fiilî uygulamalarını sivil denetime açmayı başarabilse, bununla ilgili doğrudan yasa yapma kanallarını açabilse, bununla ilgili sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına imkân verse, izin verse galiba, bu ülkede hem insan güvenliğiyle ilgili hem de özgürlüklerle, barışla ilgili daha ciddi kazanımlar elde edeceğiz ama ne yazık ki Türkiye'de hâlâ güvenlik ve özgürlük kavramlarının dengesinden bahsedenler, dengesinden söz edenler bu iki kavramı birbirinin alternatifi gibi görüyorlar, birbirinin zıttı gibi görüyorlar. Oysa, artık güvenlik kavramı, dünyada devlet güvenliği bağlamında ele alınmıyor. Bu çok eski bir zihniyeti, 1930'ların, 1940'ların devlet zihniyetini yansıtıyor. Artık güvenlik kavramı, dünyada insan güvenliği, toplum güvenliği bağlamında ele alınıyor. Eğer insan güvenliği ve toplum güvenliğini esas alıyorsanız da toplumun kendi güvenliğini denetleyebilecek yetkinlikte olduğuna inanmak zorundasınız, demokrasinin asgari şartı budur. Türkiye'de de bu konuda, geçtiğimiz yıllarda, İçişleri Bakanlığı çatısı altında 3,5 milyon avroluk bir proje yapıldı ama şimdi, bırakın bu projenin gereğini yapmak, milletvekillerinin bile -sivil toplum örgütlerini, insan hakları örgütlerini bir tarafa bırakıyoruz- bu denetim işlevini, rolünü görmesine imkân vermeyen bir ortamdan geçiyoruz. Gerek Cenevre sözleşmeleri gerekse Türkiye'nin taraf olduğu diğer sözleşmeler, Anayasa'nın 90'ıncı maddesi dolayısıyla güvenlik bürokrasisini doğrudan bağlıyor. Bugün, güvenlik bürokrasisinin yaptıklarından dolayı iç hukukta yargılanma yolu kapalı da olsa bir gün uluslararası hukuk önünde yargılanmanın bu kurumları daha çok yıpratacağını umarım bu Meclis erken fark eder.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)