| Konu: | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 13.01.2016 |
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Saygıdeğer Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; ilgili maddeye verdiğimiz önerge nezdinde bir konuşma yapmak üzere huzurlarınıza geldim. Öncelikle bütün hazırunu saygıyla selamlıyorum.
Efendim, bütün siyasi icraatlarda olduğu gibi Hükûmetin millî savunma gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi çok ciddi bir yapıyla ilgili ikircikli politikalardan uzak durmasını özellikle tavsiye ediyoruz. "Yurt içi ya da yurt dışı bedelli askerlik" kavramının içeriği, tanımı, hatta bedeli dahi birtakım siyasi mülahazalarla, zaman zaman değişkenlik arz etmiştir. Yani, daha önceleri "Efendim, herkes parasını verecek. Mehmet'imin günahı ne? Mehmet neyi verecek?"ten çark edip "Bedelli askerliği nasıl yapıyoruz? Kaç yapalım, 20 mi olsun, 15 mi olsun?" noktasına geldik. Düne kadar, yine, yetkili ağızlardan hep duyduğumuz bu yapıyı zedeleyici birtakım ifadelerden çark edildiğini fark ediyoruz. Ne idi? Bağırsaklarını temizleyen bir Türk Silahlı Kuvvetlerinden, "karton ordu" ifadelerinden, "Orası yan gelip yatma yeri değil." denen aşağılayıcı ifadelerden bugün millî ve yerli noktasına geldik.
Gelenekten geleceğe demeye çalışıyoruz. Evet, bunu demek için Milliyetçi Hareket Partisinin kırk altı yıllık mazisine bir bakın, söylemleri ile eylemleri arasında büyük bir tutarlılık vardır. Çünkü, her zaman önce ülke ve millet çıkarlarını ön plana almış bir harekettir; günübirlik, konjonktürel değildir.
Şimdi, özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin millî ve yerli platforma oturtulmasının mazisi çok eskidir. Adını dahi telaffuz edemediğiniz Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig'ine bakarsanız devlet büyüklerine birtakım tavsiyeler vardır. Burada da ordunun, silahlı gücün, aynen yıllar sonra, asırlar sonra Mustafa Kemal'in "Yurtta sulh, cihanda sulh!" özdeyişinin çok detaylı bir anlatımı vardır. Dolayısıyla, bugün ricamız bu bağlamdadır. Tekrar içeride ve dışarıda barışı, huzuru, güvenliği önceleyen bir yapıya kavuşmayı istiyoruz.
Bunları söyledikten sonra, bir iki de hepimize gelen birtakım sıkıntıların ifadesi söz konusu. Efendim, sadece kadro fazlalığı olan albaylarımızın emekliliğe sevk edilmesinin teşviki değil, bizim Türk Silahlı Kuvvetlerimizde gerçekten kanayan yara hâline dönüşmüş birtakım sıkıntılarımız var. Özellikle uzman erbaşlarımızın, Sayın Başbakanın çeşitli siyasi mülahazalarda kullanıp... Özellikle Malatya mitingini çok iyi hatırlıyorum. 28 Ekimde Malatya mitinginde beyan ettiği bir ek gösterge vardı. "2200'den 3000'e çıkaracağız!" denirken bir sürü uzman erbaş arkadaşımız şu şikâyette bulundu: "Biz hiçbir zaman 2200 ek gösterge karşılığında bir ücret almadık ki." Çünkü onları engelleyici aynı yapı içerisindeki, efendim, birtakım maddelerle bu engellenmiş. Yani "2'nci dereceye, 1'inci dereceye gelme imkânımız hiç olmadı ki..." Dolayısıyla, bu arkadaşlarımızın, şu anda gerçekten cansiparane mücadele içinde olan, teröre karşı canlarını ortaya koyan bu kardeşlerimizin bu haklarının bir an önce düzeltilmesini istiyoruz. Aksi takdirde, onların maaşlarına yansıyan, bu ek göstergeden kaynaklanan durum rütbelilerde 400'ken onlarda 100 TL civarındadır.
Diğer bir sıkıntılı grubumuz: Yine, Millî Savunma Bakanlığı ya da Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde çalışan sivil memur kardeşlerimiz var. Kâğıt üzerinde 657'ye tabi olup ama uygulamada ikircikli bir yapıya sahip olunan bir durum söz konusu.
Bu arkadaşlarımız da özellikle 232 ve 233'üncü maddelerinin engelleyici olduğunu belirtiyorlar. Hizmet tanımları yok. "Memur" atfediliyorlar ama bulundukları kurum içerisinde istedikleri işi yapmak zorunda kalıyorlar kurum amirinin ifadesiyle. Bunlar, gerekirse de, efendim, 145'inci maddenin engelleyici olmasına rağmen askerî mahkemelerde yargılanıyorlar.
Diğer bir şey ise: Bunların özlük haklarının düzeltilmesi ve eğer askerî bir memuriyet söz konusu ise lojmanlardan -yüzde 55, yüzde 45 subay ve astsubayların yararlandığı lojman imkânından- bunlara sadece, diğer uzman ve memurlarla beraber, yüzde 5'lik bir dilim reva görülmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) - Bunların düzeltilmesini, bir de malullerin şartlarının yeniden ele alınarak, gerçekten, "gazilik" tanımının da yeniden ele alınıp daha geniş, daha kapsayıcı, mağduriyetten uzak bir yapıya büründürülmesini arz ediyorum.
Bütün yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)