Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 27 |
Tarih: | 13.01.2016 |
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, konuya geçmeden önce, AKP'nin Grup Başkan Vekili Sayın Naci Bostancı'nın cenazelere dair bir açıklaması oldu, belediyeleri suçlayan, DBP'li belediyelerin bu cenazeleri almaya gitmediği ve konuyu manipüle ettiğine dair. Sayın Bostancı -bu sataşma mıdır bilmiyorum ama- gerçekten sizi inanılmaz bir hayretle izledim. Taybet İnan için burada konuştuğumuz zaman yedi gün hangi birinizden bir ses çıktı? DBP'li belediyeler mi bırakmadı Taybet İnan'ı götürüp gömmeyi? Şu an Diyarbakır'da İnsan Hakları Derneğinde kendi çocuklarının cenazelerini almak isteyen insanlar on günden fazladır açlık grevindeler, bunu belediyeler mi yapıyor? Allah aşkına diyoruz, rica ediyoruz yani toplumu yanıltmak için ve alenen inkâr... Gerçekten söz bulamıyorum. Çıkar, dersiniz ki: "Evet, biz sistemli bir şekilde bu cenazeleri şu, şu, şu gerekçelerle gömdürmüyoruz." Aha, Rojava'da kapıda bekleyen cenazeler var, Kobani'de, onları da mı belediye bırakmıyor? Sokak ortasında karın altında bekleyen cenazeler var. Bakın, istiyorsanız şu Meclisin, şu Genel Kurulun dışında, buyurun, gelin size dünya kadar görüntü gösterelim. İnsanlar gidiyorlar cenazeyi almak için, bakın hele asker, polis nasıl kurşun sıkıyor, alınan cenazeye nasıl su sıkıyorlar, cenazeyi düşürüyorlar. Bunların bazılarına, biz vekiller olarak da gittik, kendimiz kendi gözlerimizle şahit oluyoruz bunlara. Bütün bunlar ortadayken çıkıp... Ya, bu inkârcılığın vardığı boyutları gerçekten ben şaşkınlıkla izliyorum. Bu konuyu -daha önce söyledik- bu cenazeler konusunu doğru düzgün bir şekilde ele alalım, bu mevzuyu bir daha açılmamak üzere kapatalım. Onun için de devlete diyoruz ki: "Öldürdüğün Kürtlerin ölü bedenlerinden elini çek. Bırak insanlar onları nasıl gömmek istiyorsa öyle gömsünler."
HASAN TURAN (İstanbul) - "Öldürdüğün Kürtlerin" değil, öldürdüğün teröristlerin.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Ha işte, al işte, aha bu mantık işte, bu mantık işte. Daha geçen gün burada konuştuk ya. Ya, ölüden hüküm kalkar.
Müslüman mısın sen?
HASAN TURAN (İstanbul) - Ben Müslümanım elhamdülillah.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Ölüden hüküm kalkar.
HASAN TURAN (İstanbul) - Ölüden bahsetmiyoruz, diriyken öldürülüyor.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Tabii, "terör" diyorsun değil mi? İşte bu kadar. Ya, bu mu mantık, bu mu?
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayı bırakalım.
Sayın Özsoy, lütfen Genel Kurula hitap edin.
Sayın milletvekilleri...
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Yemin ediyorum yani şurada ses tonumuzu yükseltmemek için doksan takla atıyoruz, ya, işte bu işte, seviye bu.
HASAN TURAN (İstanbul) - Tamam da devlete silah çekenler...
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Peki, devlete silah da çekmiş olabilir. O ölünün gömülme hakkı vardır, insaniyette de vardır, İslamiyet'te de vardır, insan haklarında da vardır, her yerde vardır. Öyle "terörist" kelimesinin arkasına geçip, buradan oturup hamaset yapmayın. 70 yaşındaki kadından bahsediyoruz ya!
HASAN TURAN (İstanbul) - Buradan hamaset yapmakla oradan yapmak arasında fark yok, sen de oradan yapıyorsun.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Hadi oradan! Saygısız!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim efendim.
Sayın Özsoy, Genel Kurula hitap edin.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Kızdı, vazgeçecek şimdi. Boş ver, konuşma.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Dönelim, karartmalarınıza dönelim sizin.
Reyhanlı, 2013 yılında, ne oldu sonucu? Hadi bir AKP'li vekil çıksın, söz hakkımı vereyim, gelin bize anlatın. Niğde'de 1 sivil, 1 asker, 1 polis öldü. Sonucu ne oldu, var mı? Yok. Diyarbakır'da bizim mitingimiz bombalandı, 5 kişi öldü. Soruşturma açalım, bakalım ne oluyor diyoruz? Meclis: "Araştırmaya gerek yoktur." Suruç...
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Yargılaması devam ediyor.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Devam eder zaten, devam eder yani beş yıl, on yıl devam eder, sonra da düşer.
Suruç patlaması olduğu zaman Bingöl'de ben kendim aynen böyle bir konuşma yaptım. Muhtemelen yine suçu bize yığarlar bu Ankara, İstanbul'u, öyle zaten, Sayın Cumhurbaşkanı net bir örgüt ismi bile ifade etmekte inanılmaz zorlandı yaptığı ilk açıklamada. Bingöl'de yaptığımız açıklamada Suruç'la ilgili aynen şunu dedik: "Dün Diyarbakır, bugün Suruç, yarın Ankara, İstanbul." Ben bu isimleri zikrettim, birçok vekil de bunları zikretti. Niye biliyor musunuz? Çünkü görünüyor, bakın, sonra geldi Ankara'ya, şimdi de İstanbul. Hiçbir tanesinin şu Meclis tarafından araştırılmasına müsaade etmediniz. Sebep?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Siz kimsiniz de etmedik?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Biz milletvekiliyiz, şurada, şu Meclis, şu Genel Kurul, bakın, buraya saygı duyun. Biz 550 milletvekili diyoruz ki: Bakın, çok ciddi güvenlik açığı var. IŞİD Diyarbakır'da, Urfa'da, Ankara'da, İstanbul'da istediği zaman istediği kişiyi öldürebiliyor. Doğru mu? Bakın, öldürüyor.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - PKK da aynı, PKK da, onu da konuşun.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Yahu, şu an IŞİD'i konuşuyoruz, onu da konuşuruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, diyoruz ki öldürüyor. Gelin, bunu, bu konuyu... Öyle görünüyor ki Hükûmet ve devlet kurumları bir acziyet içerisinde. Bakın, önlenemiyor. Yahu, insanın başkentinde 100 insan ölür de bu soruşturulmaz mı, bu Meclis ne zaman çalışacak, ne yapacağız biz? Oturup burada yok Cibuti'yle ilgili dış ilişkiler anlaşmalarına mı bakacağız? İnsanlar ölüyor, burada 100 kişi ölmüş, 100 kişi, Ankara'da, şurada, şu kentte; İstanbul'da 11 kişi; Suruç'ta 32 kişi; Diyarbakır'da 5 kişi, yarın nerede, nasıl patlayacağını bilmiyoruz. Meclis olarak oturalım, bir araştırma komisyonu, zor bir şey değil ki, biraz mesai sarf edelim, biraz zamanımızdan, imkânlarımızdan verelim, bakalım gerçekten ne oluyor. Eğer kapatmak, üstünü örtmek istemediğiniz herhangi bir ilişki yoksa bundan niye çekinesiniz? Bana biriniz gelin burada anlatın, deyin ki: "Biz şunun için istemiyoruz araştırma komisyonunu." Yani, kime ne zararı var? Gerçekten anlamakta zorlanıyoruz. Niye yani bir araştırma komisyonu olsa, bu ölümleri, katliamları soruştursak kime ne zararımız var sayın vekilim? Var mı, kime ne zararımız var?
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Var, var.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Var, peki. Niye var, onu da söyleyeyim.
Şöyle bağlayayım: Şu ana kadar, bütün bu katliamların hepsine basın yasağı getiriliyor, soruşturmaya gizlilik getiriliyor; bunun hakkında haber yapan, bunu gündemleştirmeye çalışan insanlara dünya kadar yargı mekanizması müdahale ediyor ve biz gerçekten ne olup bittiğini bilmiyoruz. Biliyorsanız Reyhanlı'yı, Niğde'yi, Suruç'u, Ankara'yı, çıkar gelir burada bizi aydınlatırsınız, biz bilmiyoruz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Biliyorsunuz.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Vallahi biz bilmiyoruz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Vallahi sen de biliyorsun.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Bilsek şuradan da otururuz, konuşuruz, söyleriz, gerçekten.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - İnan biliyorsun.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - "IŞİD yaptı." diyoruz ama bunun bağlantıları var. Diyoruz ki: "O sınır olmuş yolgeçen hanı." Hâlâ gidip geliniyor demek ki, bakın, çıkmış gelmiş.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Yapma, yapma; ne olursun yapma.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Ya, yaptığımız bir şey yok, sizin yaptığınız var. Bu halkın can güvenliğinden bu Hükûmet sorumludur, ben mi sorumluyum? Can güvenliğinden bu Hükûmet sorumludur.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Hişyar, sen yapma bari.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Diyoruz ki: Bakın, dünya kadar karanlık, kirli ilişki var. Suriye ile Türkiye'ye gidiş gelişler, bunlar her tarafa yansıdı. Yanlış olabilir, yalan olabilir, doğru söylemiyor olabilirler, sadece Hükûmeti zorda bırakmak için söylüyor olabilirler ama aklanmanın da yöntemidir işte, Meclis araştırması yapalım. Ahmet Bey söyledi, belediyeler, buyurun denetim yapın; bir değil, iki değil, üç defa yapın. Bakın, bu, eğer zan altında kalındığını düşünüyorsanız durumu açığa çıkarmak için de bir fırsattır. Oturalım, bir bakalım, gerçekten ne olmuş ne olmamış? Doğruyu, yanlışı birbirinden ayırıp bunu toplumla paylaşalım, bu kadar diyoruz.
Son olarak, Sayın Cumhurbaşkanı -o konuya da değineyim, çok tehlikeli bir yere gidiyoruz, ben yine huzurlarınızda paylaşmak istiyorum- "Barış İçin Akademisyenler" böyle bir grup var, bir bildiri yayınladılar; onlara işte, "müsvedde", dedi, "karanlık" dedi...
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - "Müstemleke" dedi, "müstemleke".
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - ..."aydın müsveddesi" de dedi, "karanlık" dedi, hatta işte "teröristlere destek" falan filan...
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - "Müstemleke aydını" dedi Hişyar.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Bakın, tamam, 1.100'den fazla insandan bahsediyoruz. Değerli arkadaşlar, ne oldu biliyor musunuz? Bakın, bütün soruşturmaları karartan, gizlilik kararlarıyla, basın yasaklarıyla, Meclis soruşturmalarıyla, soruşturmaların engellenmesiyle bilgi edinme hakkımızı engelleyen, sürekli perdeleyen bir Hükûmet ve iktidar anlayışı... Ne demişler? Demişler ki: "Vallahi katliam, kıyım var, barış sürecine dönün, biz size destek veririz." Özü bu. Bakın, "karanlık" diyorlar ya Türkiye'nin yüz akı olan bu aydınlara; bir mafya lideri, ceza yemiş bir mafya lideri bugün diyor ki: "Öldüreceğiz, kanlarıyla banyo yapacağız." "Oluk oluk kan akacak." diyen, daha önce cezaevine girmiş bir mafya liderini bakın nasıl cesaretlendiriyorsunuz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Müstemleke aydınını sen bilirsin, anlat.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Yok, yok, onlar sizde çok.
Barış İçin Akademisyenlerin ilk metninde benim de imzam var.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Müstemleke aydınını bilirsin, müstemlekeyi de bilirsin.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Onun için bakın, karanlık, tehlikeli bir yere doğru gidiyoruz. Bu akademisyenlerden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - ...herhangi birisine bir şey olursa bunun sorumluluğu başta Cumhurbaşkanı, medya, YÖK ve Türkiye'deki Hükûmete tabi olan bütün kurumlardır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)