| Konu: | Sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 13.01.2016 |
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bölgede yaşanan sağlıkla ilgili olumsuzlukları, sağlık emekçilerine yönelik saldırıları anlatmak için söz almış bulunmaktayım.
Sokağa çıkma yasaklarıyla beraber yaşam hakkı hiçe sayıldığı gibi, ne yazık ki hayat kurtarmak üzerine çalışan sağlık emekçilerinin üzerinde de yoğun saldırılar mevcuttur. Savaşta bile sağlık çalışanlarının korunması gerektiği uluslararası hukukta belirlenmişken sokağa çıkma yasakları sırasında sağlık emekçilerine yapılan saldırıları engellemek adına bugüne kadar Hükûmet tarafından tek bir pozitif cümle duyamadık.
Bölgede aylardır süren çatışma ortamında sağlık çalışanlarını hedef
alan uygulamalar hâlen devam etmektedir.
Cizre Devlet Hastanesi Acil Servisinde görev yapan Eyüp Ergen 29 Ağustos tarihinde, yine Beytüşşebap'ta görev yapan ambulans şoförü Şehmuz Dursun 25 Eylül 2015 tarihinde, yine 30 Aralık 2015 tarihinde Cizre'de çalışan hemşire Abdülaziz Yural Özel Harekât polisleri tarafından vurularak öldürülmüşlerdir.
Sağlık emekçilerinin üst üste öldürülmelerinin ardından, devletin elinde Kürt sağlıkçıların ölüm listesi olduğu yönünde vahim iddialar dile getirilmektedir. Bu süreçte, kamu hastaneleri özel harekât polislerince âdeta işgal edilmiştir. Hastane bahçeleri panzerler tarafından zaptedilmiş, acil servisler boşaltılarak Özel Harekât polisinin üssü hâline getirilmiştir. Özel Harekât polisleri sağlık kurumlarına gelen hasta ve yaralılara kötü ve keyfî muamelede bulunmaktadır.
Sağlık Bakanlığı itiraf etmektedir ki, sağlık çalışanlarının hastaneye geliş gidişlerinde dahi can güvenliği sağlanamamaktadır. Bu gerekçe gösterilerek sağlık çalışanları hiç ara vermeden on gün hastaneden çıkmadan çalışmak zorunda bırakılmaktadır.
Hastanelere başvuru sayısında çok ciddi düşüşler vardır. Yaralıların ve kronik rahatsızlığı olanların sağlık kurumlarına erişiminin önünde çok ciddi engeller bulunmaktadır.
Bu hukuk dışı uygulamalar sağlık ortamını güvensiz kılmakta, aynı zamanda, sağlık emekçilerini ve sağlık kurumlarını hedef hâline getirmektedir. Güvensizlik yaratan bu ortam çalışma istemini kırmaktadır. Bundan dolayı, birçok sağlık çalışanı ya izin ya tayin ya da istifalarla yaşadıkları yerden uzaklaşmak istemektedir. Sağlık çalışanları, devam eden çatışmalar, tehdit ve baskılar nedeniyle psikolojilerinin bozulduğunu ve bu koşullarda çalışmak istemediklerini belirtmektedir.
Cenazeler günlerce sokak ortasında bekletilmektedir. Bu uygulamanın insanlarda derin, onarılmaz bir travma yaratacağı aşikârdır. İnsan sağlığının belki de en fazla etkilendiği nokta, bu, sokak ortasında bekletilen cenazelerdir.
Tüm bu saldırılara günlerdir belli merkezden yönetildiği anlaşılan medya saldırıları da eklenmiş durumda. Bölgedeki tüm sağlık emekçileri, özellikle Dicle Üniversitesi Tip Fakültesi Hastanesi sağlık emekçileri terörist ilan ediliyor, yaralı güvenlik güçlerini bile bile kötü tedavi etmekle suçlanıyorlar.
30 Aralık 2015 tarihinde bir kadına yardım etmeye çalışırken vurulan, iki gün önce toprağa verilen hemşire Abdulaziz Vural suçlu ilan ediliyor. Silahlı çatışmada ölü ele geçirildi diye yalan yanlış yayınlar yapılmaktadır. Bu yayınlar maksatlıdır. Sağlık çalışanlarını, hekimleri, adıyla birlikte hedef göstermek gazetecilik değildir.
Sağlık Bakanlığına buradan seslenmek istiyorum: Sağlık çalışanlarına yönelik bu kadar saldırı varken neredesiniz? Bu yayınların hedef göstermeye söyleyecek bir çift sözünüz yok mu? Kendi personeliniz öldürülürken adıyla birlikte terörist ilan edilirken aklınıza gelmek sadece ikramiye vermek, zırhlı ambulans almak mı?
Bölgede tehlikeli ve zor şartlar altında sağlık hizmeti vermeye çalışan sağlık emekçilerine karşı başlatılan linç ve karalama kampanyaları bütün sağlık emekçilerini direkt olarak hedefe koymuştur. Şu bilinmelidir ki, bu linç ve nefret kampanyalarından kaynaklı bir tek sağlık çalışanının başına gelecek en ufak olumsuzluğun sorumlusu bu kampanyaya göz yuman, hatta destekleyen Sağlık Bakanı ve AKP Hükûmetidir.
Çözüm olarak sağlık çalışanlarının yaşam hakkının ihlaline sebep olan sokak çatışmaları derhâl kaldırılmalı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve çatışan taraflar uluslararası hukuk kurallarına uymalıdır.
Hazır AKP vekil seçilemediği yerlere vekil atamışken gelin, Mecliste bildiğim kadarıyla 45'i doktor, 100'e yakın sağlık emekçisi var, bunlarla beraber bir heyet oluşturalım, bölgeye gidelim. Hem sağlık emekçileriyle hem de halkla konuşalım, olayları hep birlikte inceleyelim. Sağlık Bakanlığı bize, Sağlık Komisyonuna yarın kahvaltı vermeyi düşünüyor. Bu kahvaltıyı gelin beraber Cizre'de, Sur'da, Silopi'de halkla beraber onların sorunlarını dinleyerek yapalım diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)