GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:26
Tarih:12.01.2016

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri...

Sayın Başkan, burada nasıl konuşacağım? (AK PARTİ ve CHP sıraları arasından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, rica ediyorum efendim, kürsüde bir sayın hatip vardır.

Sayın Paylan, sürenizi yeniden başlatıyorum.

Buyurun efendim.

GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugünlerde insanlık tarihini biraz daha okuyorum yani son bin yılı özellikle ülkelerin tarihlerini, ulusların tarihlerini. Bunların aydınlık dönemleri ve karanlık dönemleri var özellikle de mücadeleler var. Bilirsiniz hep krallar ve padişahlar var bu insanlık tarihinde. Krallar ve padişahlar gücü kendilerine toplamaya çalışıyorlar. Bütün güç bende olsun, vergiyi ben toplayayım, yasalara ben karar vereyim, yargı da varsa o benim insanım olsun, kadı olsun veya kralın emrindeki bir kişi olsun, bu çerçevede bütün gücü kendimde toplayayım diyen kral ve padişahlar var insanlık tarihinde. Bir de buna karşı mücadele eden, yani gücü dağıtmaya çalışan, senatolar kurmaya çalışan, parlamentolar kurmaya çalışan, bağımsız yargı kurmaya çalışan, mücadele eden bireyler var, insanlar var, örgütler var. Bu mücadelede bazen kralın yetkileri dağılıyor, bazen tekrar krallar güç kazanıp, padişahlar güç kazanıp bütün gücü kendinde toplayıp istibdat dönemleri oluşturuyorlar, bu istibdat dönemlerinde de halklar, topluluklar acı çekiyorlar. Şöyle bir iddia var çünkü, kral ve padişah diyor ki: "Bütün güç bende olursa biz bir anda çok büyüyeceğiz, olağanüstü bir şey olacak ve fezaya çıkacağız." diye bir iddiada bulunuyor ama dünya tarihi, insanlık tarihi bunun pek çok tersi örneğiyle dolu ve ülkelerin yıkımlarına yol açabiliyor bu örnekler.

Şimdi, denetlenmeyen bir güç, kontrol edilemeyen bir güç ve bütün gücü kendinde toplamaya çalışan bir güç dünya tarihinde, insanlık tarihinde pek çok kez o ülkenin başına bela olmuştur. Mesela, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan geçenlerde Hitler Almanyası örneğini verdi. Ben videoyu tekrar ve tekrar izledim, tevil ettiği gibi olumsuz bir örnek olarak söylemedi. "Dünyada üniter sistemlerde de başkanlık olabiliyor, mesela Hitler Almanyası var." diye söyledi bunu. Videoyu tekrar tekrar izleyebilirsiniz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Kaldırmışlar, kaldırmışlar. Nasıl izleyelim?

GARO PAYLAN (Devamla) - Bu, bir dil sürçmesi değildi, bir lapsustu çünkü öykünülen bir durum var, bütün güç bende olsun, bütün güç sarayda olsun. Hitler Almanyası örneğinde olduğu gibi, Hitler Almanyası'nın da denetlenen bir gücü vardı. Orada başkanlık sistemi yoktu, parlamenter bir meclis vardı; orada basın vardı, parlamento vardı ve yargı vardı. Hitler güçlendikçe bunların hepsini devre dışı bıraktı. Basının üzerinde baskılar kurdu, basını devre dışı bıraktı ve basını yalnızca parti bülteni hâlinde olan basınlara terk etti, geri kalan bütün basını ya bombaladı ya bastı ya da baskıyla o basını kapattırdı. Parlamentoyu bir kararnameyle devre dışı bıraktı, şu anda maalesef bizim Parlamentomuz da bir noter hükmünde. Yargıyı tamamen kendine bağladı ve kendi yargısı hâline getirdi.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Olmasaydı konuşamazdın.

GARO PAYLAN (Devamla) - Şimdi, "demokrasi" dediğimiz şey gücün denetlenebildiği sistemdir. Güç denetlenemiyorsa orada demokrasi yoktur. Tek adam, iyi niyetlerle dâhi olsa, "Sizi çok şahane yerlere götüreceğim." dese bile pek çok hatalar yapar ve o güç eleştirilemiyorsa hatalar da yapar.

Recep Tayyip Erdoğan on iki yıl bu ülkede Başbakanlık yaptı. İlk dönemlerinde eleştirilebiliyordu. Evet, pek çok kez tahkir de ediliyordu, eleştiriyoruz tabii, olmaması lazım ama eleştirilebiliyordu ve daha az hatalar yapıyordu. O "çıraklık dönemi" dediğimiz yerde daha az hata yapıyordu çünkü her attığı yanlış adımda medya, Parlamento, yargı kendisini eleştiriyordu. Özellikle medya çok önemli.

Bakın, şimdi size medya kuruluşları göstereceğim. Yeni Şafakta...

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ötekilerini de gösterseydin.

GARO PAYLAN (Devamla) - ...muhalefetin tek bir ibaresi yok; sayın bakanların, Cumhurbaşkanının, Başbakanının ibareleri.

SALİH CORA (Trabzon) - Cumhuriyet ile Sözcüyü göstersene.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Sözcüyü getir, Sözcüyü!

GARO PAYLAN (Devamla) - Sabah gazetesinde tamamen Başbakan, bakanlar, başka bir şey yok, muhalefete dair tek bir satır yok.

SALİH CORA (Trabzon) - Sözcüyü getir.

GARO PAYLAN (Devamla) - Starda Başbakan, Cumhurbaşkanı, bakanlar; tek bir cümle muhalefete dair yok.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Basın özgürdür, basın özgür!

GARO PAYLAN (Devamla) - Bunun gibi pek çok kuruluş var havuzda biliyorsunuz ve hepsini de birbirine benzetiyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Diğer 20 gazeteyi de getirseniz buraya.

GARO PAYLAN (Devamla) - Doğan grubunu da şu anda, ciddi bir şekilde Demokles'in kılıcını başında sallayarak, şu anda "Emret padişahım." durumuna getirdiniz maalesef, o da benzer manşetler atmaya başladı, hiçbir şekilde tek bir satır eleştiri yok ve bu şekilde yoluna devam ediyor.

Bakın, şunu söyleyeceğim sayın arkadaşlar: Eleştirilmemekten korkun çünkü bir insan eleştirilmiyorsa daha çok hata yapar. Eğer ki her sabah uyandığınızda medyada "Padişahım çok yaşa. Sen ne şahanesin, yaptığın uygulama ne şahane." işte burada olduğu gibi "Türkiye yeniden şaha kalkıyor." diye manşetler görürseniz ve güç sizdeyse....

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Yalan mı söylesinler?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - PKK'yı eleştirenleri niye harcadınız?

GARO PAYLAN (Devamla) - ...siz devam edersiniz yolunuza.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Sizin medya eleştiriyor, yeter!

GARO PAYLAN (Devamla) - Cizre, Silopi, Sur bombalanırken "Devam et sayın padişahım, siz ne şahane yapıyorsunuz." diye eğer ki medya manşetler atarsa hata yapmaya devam edersiniz. Ama, özgür basının olduğu ülkelerde o ülkede basın çıkar, haber yapar, objektif habercilik yapar; Cizre'de, Silopi'de, Sur'da ne oluyorsa ortaya koyar ve herkes kendi payına düşeni alır, eleştiriden de kendi payına düşeni alır. Mesela 1965 Amerika'sında Martin Luther King siyahlar için mücadele veriyordu ve siyah topluluklar kendi hakları için mücadeleler veriyorlardı. Bunlar yürüyüşler, eylemler yapıyorlardı ve polis çok ciddi insan hakları ihlallerinde bulunuyordu. Bunun filmi de var "Selma" izleyin ya, lütfen ve buna karşı en şiddetli anında orada bir kameraman vardı ve o kameraman çekti olan polis şiddetini ve bütün ülke gündemine taşıdı ve ondan sonra Başkan siyahların hakları için Parlamentodan gereken hakları geçirdi.

İstibdatla, şiddetle, medyayı korkutmakla, sindirmekle bir yere varamayız. Ülkede özgür basın denebilen bir şey kaldı mı? Sayın Cumhurbaşkanı iki gün önceki açıklamasında, Özgür Çalışan Gazeteciler Günü açıklamasında "Özgür basın bir ülkede olmalı." diyor, "Özgür basınsız olmaz." diyor. Sayın Başbakan aynı şekilde "Özgür basınsız olmaz." diyor. Nerede bu özgür basın bize bir gösterin. Bir iki kuruluş kaldı geriye. Onlara da bakın, açtım baktım, ilan verilmiyor, ilan veren ihaleye giremez kesinlikle. Açın bakın, siz okumazsınız gerçi ama lütfen basın odasına bari gidin bakın bu gazetelerde çarşaf çarşaf gazetelerin üçte 2'sini ilan oluşturuyor, o gazetelerde bir tane ilan yok. Niye? İflas etsinler, kapansınlar diye. Tek bir ses kalsın: "Padişahım çok yaşa." Başka bir ses kalmasın istiyorlar. Böyle mi iyi olacağız? Sıkılmıyor musunuz Allah'ını severseniz? Bunun bir tanesini okusanız yetiyor zaten. Bütün köşe yazarları "Padişahım çok yaşa." diyor.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Gazetelerdeki ilanları göstereyim sana.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Özgür basın var, özgür basın. İstediğini yazar.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ya, siz sıkılmıyor musunuz bu gazeteleri okurken? Eleştirilmeniz gerekmiyor mu? Eleştirilerek daha iyi bir yere hep beraber varmaz mıyız? Basın çok sesli, çok renkli olarak yaşamasın mı? Bakın, son yıllarda, özellikle son iki yıldır basından pek çok gazetecinin işine son verildi. Bir köşe yazdı diye patronlarına telefon açıldı "Onun işini bitireceksin." dendi ve o gazeteciler işten atıldılar. Şu anda geride kalanların da başında Demokles'in kılıçları sallanıyor. Bir şov programında, Beyaz Şov denen şov programında Ayşe öğretmenimiz bir açıklama yaptı, dedi ki: "Çocuklar ölmesin." Buna karşı terör soruşturması açıldı ve Beyazıt Öztürk'le de ilgili terör soruşturması açıldı. Ya o açıklamanın nesine itiraz ediyorsunuz? Ve çıktı Beyazıt, özür diledi. Neyle ilgili özür diliyor? Niye? Çünkü Doğan Holding üzerinde Demokles'in kılıcını sallıyorsunuz. "Biat etmezsen yat limanını elinden alırım, biat etmezsen 28 Şubatta seni iddianameye sokarım" diye Demokles'in kılıcını sallıyorsunuz ve Doğan Holding de şükür teslim oldu. Ne kaldı geriye? Bir iki tane gazete. Onlar da dediğim gibi ilanlarda ciddi ambargolarla karşı karşıya kalıyorlar.

Sultanahmet'te bu sabah bir katliam yaşandı; 11 insan can verdi, pek çok yaralı var. Ben az önce pek çok uluslararası yayın kuruluşunu açtım, hepsi birinci haber geçiyorlar, hepsi. BBC, CNN, Al Jazeera, pek çok yabancı yayın kuruluşu, bütün dünya İstanbul'u birinci haber yapıyor. Türkiye'deki televizyonları açın, bir tane haber yok.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Hepsinde vardı. Ne demek yoktu? Hepsinde vardı.

GARO PAYLAN (Devamla) - Yok. Yayın yasağı koydunuz.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Nasıl yoktu?

GARO PAYLAN (Devamla) - Ambulanslar daha gitmeden oraya yayın yasağı geldi. Neyi saklıyoruz? Neyi gizliyoruz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (Devamla) - Paris'te de katliam oldu, Paris'te yayın yasağı yoktu.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Soruşturmanın gerçekçi olması için...

GARO PAYLAN (Devamla) - Aynı anda çıktı savcı açıklama yaptı, Başkan, Başbakan açıklama yaptı. Bakın, basının özgür olmadığı yer demokrasi değildir. Basını özgür kılmalıyız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)