GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ HASTALIĞININ YAYILIŞI, BULAŞMA KAYNAĞI, ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER VE BU HASTALIK NEDENİYLE İNSAN ÖLÜMLERİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:128
Tarih:30.06.2012

YUNUS KILIÇ (Kars) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Kırım Kongo kanamalı ateşinin Türkiye'deki çıkışı ve seyriyle alakalı üç sebepten dolayı Meclisi bilgilendirme ihtiyacı duydum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Kırım Kongo kanamalı ateşi nedir, Türkiye'ye nasıl girdi, bununla alakalı daha önce Meclisteki yapılan sohbetlerde, milletvekillerinin alakalı olduklarını, sorguladıklarını, bilgi edinmek istediklerini görmüş olmaktan dolayı; ikincisi, yoğun bir çalışma temposundan sonra, milletvekillerimizin, inşallah tatile çıkmalarıyla beraber biraz daha fazlasıyla doğadan yararlanma imkânları olacağını umut ediyoruz ve bu dönemde biraz daha tedbirli, biraz daha cesur olma duygusuyla böyle bir sohbeti yapma ihtiyacı duydum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Kırım Kongo kanamalı ateşi aslında bir viral hastalıktır. Bunyaviridae ailesinden Nairovirüs grubuna dâhil bir virüs tarafından meydana getiriliyor ancak burada daha önemli olan ve bizi daha çok ilgilendiren kısmı, bu hastalığın insanlara vahşi hayvanlardan keneler aracılığıyla geçmesiyle ilgilidir. Keneler bir parazittir. Bu virüsler de aynı zamanda kenelerin başka bir parazitidir. Yani parazitin paraziti olan bir canlıyla karşı karşıyayız.

Peki, ne oldu da bu Kırım Kongo kanamalı ateşi Türkiye'de birden ortaya çıktı? Aslında epidemiyologlar böyle olmadığını söylüyor saygıdeğer milletvekilleri. 1944 yılında Kırım'da, 56 yılında Kongo'da görüldükten sonra, 2002 yılında kanamayla, çeşitli kas ağrılarıyla, baş ağrısıyla, sindirim sistemi bozukluklarıyla Tokat ilinde ortaya çıktı ve epidemiyle bizim, ülkemizin gündemine girdi. Daha sonra, bunun örnekleri alındı, Fransa'ya, Japonya'ya gönderildi ve buna ilk önce Kırım Kongo teşhisi konulamadı ve "Q Fever" denilen bir hastalığın teşhisi konuldu. Oysa daha sonra, 2003 yılında "Q Fever" olmadığı görüldü ve Kırım Kongo kanamalı ateşinin teşhisi konuldu. Ülkemizde bundan sonra ne yapıldı? Sağlık Bakanlığı özellikle ciddi çalışmalar yaptı. 1 milyona yakın insanın yüz yüze eğitimini gerçekleştirdi, okullarda Millî Eğitim Bakanlığının destekleriyle özellikle riskli bölgelerdeki çocuklarda eğitim çalışmaları yaptırdı, her yıl aşağı yukarı 3-4 milyon çocuğa eğitim verildi. Tarım Bakanlığı, özellikle riskli bölgelerde, bölgelerin risk analizlerini yaptıktan sonra, her yıl ortalama 4-5 milyon insanla 36 ilde eğitim çalışmaları yaptı ve hayvanlarda kene mücadelesi yaptı. Bunun dışında, ciddi bütçeler ayrıldı Sağlık Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı tarafından ve bu mücadele, her yıl bölgelerin risk analizleri yeniden yapılarak, güncellenerek devam ettiriliyor. Hastaneler güçlendirildi, personel eğitildi, bölge hastanelerinin kan ihtiyaçları hızla karşılanabilir hâle geldi çünkü biliyorsunuz, Kırım Kongo kanamalı ateşinin spesifik bir tedavisi olmayıp destek tedavileriyle sürdürülen bir süreci bulunmaktadır. Ve şunu iftiharla söylememiz gerekir: Bu, Kırım Kongo'yla alakalı eğer bir tarama yaparsanız İnternet'ten, mortalite oranının yani hastalığa yakalananlar içindeki ölüm oranının yüzde 25'lerle 30'lar arasında değiştiğini söyler kitaplar. Oysa Türkiye'de, şu anda, hastalığa yakalananlar içerisindeki ölüm oranı yüzde 5'ler seviyesindedir. Ha, hiç olmazsa daha iyi olur. Bu sevinilecek bir şey midir? Hayır, değildir ancak ülkemizin böyle bir gerçeği vardır ve Türkiye, Kırım Kongo'yla aslında çok iyi mücadele eden bir ülkedir ama yapmamız gereken daha güzel şeyler vardır.

TÜBİTAK destekli aşı çalışmaları devam etmektedir. GATA'da yapılan, bizim arkadaşlarımızın yürüttüğü bir çalışmada bir serum ile, kendilerinin ortaya çıkardığı bir serum ile yüzde 90 ölüm riski olan 26 tane hastanın 24 tanesi hemen hemen iyileştirilmiş durumdadır. Yani ülkemiz bununla alakalı ciddi bir süreç yürütmekte olmasına rağmen, 6.392 vakadan 322 tanesi ne yazık ki yine de Kırım Kongo'dan dolayı ülkemizde hayatını kaybetmiştir.

Yani Kırım Kongo bu ülkenin bir gerçeğidir, ülke iyi bir mücadele içerisindedir, artırarak devam etmemiz gerektiğini ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.