GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:23
Tarih:05.01.2016

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dış politika konusunda fikirlerimi paylaşmadan önce, bir önceki oturumda, HDP'li hatibin, Sayın Cumhurbaşkanının kullandığı bir ifade, "2 bin insan öldürdük." ifadesine Meclis Başkan Vekilimiz bir düzeltme ihtiyacı duydu. "Sayın Cumhurbaşkanımız 2 bin insan demedi, 2 bin terörist dedi." diye bir düzeltme yaptınız. Ben bundan gerçekten kastınızın ne olduğunu anlamadım. Eğer "O 2 bin terörist insan değil." gibi bir ima varsa bunun içerisinde, bunun Türkiye'de yaşayan çok önemli bir vatandaş kesimi için son derece kırıcı olduğunu, bir hakaret olduğunu hatırlatmak istiyorum. Evet, devletin iktidarını çelmiş olabilirler, dağa gitmiş olabilirler, yasayı çiğnemiş olabilirler ama hiç kimsenin insanlara "insan değil" deme hakkı yoktur hele hele Meclis Başkan Vekilinin... Tam da bu mantıktır, bizim Kürt sorunu konusunda bir türlü mesafe almamızı engelleyen tam da bu mantıktır.

İkinci bir nokta olarak, zaten buraya gelen HDP'li vekiller yoğunlukla cenazeleri konuşuyor, cenazelerin gömülmemesi durumunu konuşuyor, bunu gündemleştirmeye çalışıyoruz. AKP adına konuşan hatipler buna dair açıklamalar yaptılar. Arkadaşlar, öyle değil, değil. Kürtlerin cenazelerine yapılan hakaret 1925'ten bu yana devam ediyor ve son derece sistemli, son derece sistematik bir politikadır. Şeyh Said'in ve 47 arkadaşının hâlâ mezar yerleri belli değil, Seyit Rıza'nın ve arkadaşlarının mezar yerleri belli değil; Saidi Kürdi'nin ya da Saidi Nursi'nin cenazesi nerede, kimse bilmiyor. 1980'lerde askerî çöplüklere atılan cenazeleri biliyoruz, Kasaplar Deresi'ni biliyoruz, kimsesizler mezarlıklarını biliyoruz. 400'e yakın toplu mezarda 4 bin tane insanın hâlâ yerinin bulunmasını bekliyoruz, İnsan Hakları Derneğinin raporlarında bunlar var. Bu yaz boyunca teşhir edilen cenazeleri gördük, sürüklenen cenazeleri gördük, yedi gün sokak ortasında bekletilen Taybet ananın cenazesini gördük, gördük, gördük. Bu, sistemli bir devlet politikasıdır. Bu, dün AKP'yle başlayan bir şey değil ve bunun kökünde, temelinde şu mantık vardır: İngilizce, Latince bilen arkadaşlar "..."(x) kelimesi "insan" kelimesi "..."(x) gelir, Latince bir kök ve "..."(x) ölüsünü gömebilen varlık demektir. İnsanı diğer varlıklardan ayıran temel fark kendi ölüsünü gömebilmektir. Eğer sen Kürt'e kendi ölüsünü gömme hakkı vermiyorsan onu insan kategorisinin dışına itmişsin demektir, kabul edilemez olan budur. (HDP sıralarından alkışlar) Zaten insan olarak görmediğinizle hiçbir zaman barış filan yapamazsınız. Kürtlerle barış yapmak istiyorsanız, dirisiyle barış yapmak istiyorsanız ölüsüne saygı duyacaksınız. Kürtlerin bu konuda geri atacakları tek bir adımları yoktur. Sadece bu yeni ölümler değil, 1925'ten bu yana cenazesine hakaret edilen; suçu, günahı, eylemi, yaptığı ne olursa olsun cenazesine hakaret edilen bütün insanları bizim soruşturmamız, sorgulamamız ve bu adaletsizliği bir şekilde gidermemiz gerekiyor. İnsan olmanın gereği budur, etik siyasetin de gereği budur.

Bunları belirttikten sonra dış politika konusunda birkaç küçük şey paylaşacağım. AKP'li hatip dış politika konuşurken... Tabii, meseleye siyah beyaz bakmamak gerekiyor. Evet, çok değişkenli bir durum özellikle Orta Doğu'daki siyaset, kabul; sürekli dinamik, ilişkiler sürekli değişiyor, güç dengeleri değişiyor, amenna. Mesele, mevzuya siyah beyaz bakmak değil. Hükûmetin ve devletin yaptığı siyaha beyaz, beyaza siyah demek yani yanlışta ısrar etmektir. Yoksa, herkesçe malumdur, ilişkiler sürekli değişir, siyaset dinamik bir süreçtir; kabul, amenna, dinamik bir süreçtir. Peki, bu dinamizm içerisinde ne yapıyoruz? Şöyle, kısaca, hemen, küçük bir hatırlatma da bulunalım: Suriye'deki dış politika Türkiye'nin bütün dış politika enerjisini tüketmiştir. Türkiye'yi dünya kadar karanlık, kirli, paslı ilişkinin içerisine sokmuştur. Bakın, Rusya'yla ilişkiler malum, ortada, jet krizinden sonra. Irak'a, Başika'ya asker gönderdiler, belki bir pozisyon yakalarız Musul'un geleceğine dair, birkaç askerle orada pozisyon elde edelim... Hem Rusya hem Amerika hem İran hem Irak'ın tepkisiyle enselerini kaşıyarak oradan çıktılar.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) - Çıkmadılar, hâlâ oradalar.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - İran'la ilişkiler zaten malum, ortada. Rusya'yla ilişkiler sadece Rus-Türk ilişkileri değil, Rusya'nın nüfuzunun olduğu bütün yerlerde; Kırım'dan, Kafkaslardan tutun, Irak, Suriye, İran'dan Orta Asya'ya kadar Türklerle uğraşacaklar. Türkiye Cumhuriyeti devletinin politikasıyla, dış politikasıyla uğraşacaklar ve bir parça dış siyaset bilen şunu görür ki Ruslar henüz başlamadılar. Bu konuda da çok dikkatli olmak lazım.

Geçelim diğer tarafa. Avrupa Birliğiyle ilişkiler mülteci krizine endekslenmiş, 3 milyar dolar verdiler, bütün savaşın yükünü Türkiye'ye yığdılar. Amerikalılar kısmen memnun, İncirlik'i verdiler, maşallah, milliyetçilerden de tek bir laf çıkmadı. Çıktı mı? Duymadık. İncirlik'i de verdiler.

"Bağımsız dış politika" dediniz, şimdi de Almanlar AWACS'ları Konya'ya göndereceklermiş, üsse ve Türkiye kendi güvenliğini sağlamak için, evet, yalvar yakar bir şekilde NATO'yu buraya çekmeye çalışıyor. Bağımsız dış politika diye bir şey yok.

Arkadaşlar, temelde bir yanlış var ve bu yanlışta ısrar etmek bakın Türkiye'yi nereye götürüyor: Bütün bu hengâme içerisinde Türkiye'nin Orta Doğu'da kalan dostu bir Kürtlerdi, Kürdistan bölgesel yönetimiydi; şimdi bu sıkışmışlıkla, özellikle Rusya'yla gerilen ilişkiler bağlamında iyice sıkışan, izole olan Türkiye, bir bakıyoruz ki bir anda İsrail'le ve Suudi Arabistan'la yeni ilişkinin zeminini arıyor. Reelpolitiktir, anlaşılır bir durumdur. Anlaşılır bir durumdur da arkadaşlar, ortada başka bir şey var: Terörist devlet olarak ilan edilen İsrail bir anda Türkiye'nin dostu oldu; halkı dostu ama devleti de dostu. Şu an bazı haberler okuyoruz, Gazze ve Hamas konusunda ne tür pazarlıklar yapılıyor bilmiyoruz, o konuda enforme edilmedik ancak Netanyahu'nun maşallahı var, Kudüs başta olmak üzere camilerde ezan kesmeye hazırlanıyor, bunu takip ediyoruz.

Diğer taraftan, Suudi Arabistan'la, Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle mükemmel bir ilişki var. Tabii, biz, Suudi Kralı'nı yoğunlukla, Türkiye'ye gelip Antalya'da böyle kafilelerle lüks tatiller yaparak biliyoruz, toplum da genel olarak böyle biliyor, medya böyle yansıtıyor ama Suud rejimi Orta Doğu'nun en kirli, en karanlık rejimlerinden bir tanesidir. Bakın, hatırlıyor musunuz, Rabia üzerinden ne fırtınalar kopardı. Sisi Müslüman Kardeşleri infaz ederken, toplu şekilde katliamlar yaparken Sisi'ye en büyük desteği kim verdi? İsrail bir taraftan... Suudiler değil mi? Silah desteği verdiler, diplomatik destek verdiler, ekonomik destek verdiler, Sisi Müslüman Kardeşleri tuzla buz etti. Ortada kala kala, eğer bir Suudi'ye ve şu an ezanları susturmaya hazırlanan İsrail'in dostluğuna kalmışsa gerçekten Hükûmetin dış politikası batmış durumdadır. Bunu şunun için söylüyoruz: Reelpolitik tamam ama "ilkeli, etik dış politika" şiarıyla sürekli olarak hepimize had bildiren, ders veren Hükûmetin bir şunu düşünmesi lazım: Orta Doğu'da, her tarafı dökülmüş dış politikasını değiştirmek gibi bir niyeti yok Hükûmetin, eski politikasını yeni ittifaklarla sürdürmeye çalışıyor ve şu an bulabildiği bölgedeki iki ittifaktan birincisi İsrail, ikincisi Suudi Arabistan. Bakın, şunu söylemiyoruz: Türkiye'nin Orta Doğu'daki güçlerle, bölgesel güçlerle ilişkilerinin kötü olmasını falan kimse istemez, bunu istemiyoruz ama o kadar can havliyle, sağa sola bir diplomatik alan açmak için saldırıyorsunuz ki bulabildiğiniz Suud, diğer taraftan İsrail. Suudi Arabistan da -bilmiyorum artık neyin mesajıydı, onu da bilmiyoruz- Sayın Cumhurbaşkanı oraya gittikten hemen sonra 47 kişiyi infaz ederek -darağacına mı çekti ne yaptı- İran'la ilişkileri iyice gerdi ve artık nur topu gibi neredeyse bir Şii-Sünni kavgamız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Umuyoruz ve diliyoruz Türkiye bunun bir parçası olmaz. Bunun bedelini, bunun siyasi faturasını hepimiz öderiz.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özsoy.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Hemen bitiriyorum.

Son olarak şunu söyleyeyim: Türkiye'nin yeni ittifak arayışlarından ziyade, her tarafı çürümüş, dökülmüş dış politikasını radikal bir şekilde revize etmesi gerekiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)