GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK AKREDİTASYON KURUMU KURULUŞ VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:127
Tarih:29.06.2012

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 311 sıra sayılı Tasarı üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Tasarının genel gerekçesinde, TÜRKAK'ın kanunu ile ülkemizdeki uygunluk değerlendirme kuruluşlarına akreditasyon hizmeti verildiği ifade edilmektedir. TÜRKAK'ın 2006 yılında Avrupa Birliği tarafından kurulan Avrupa Akreditasyon Birliği ve 2007 yılında da Uluslararası Akreditasyon Forumu ile karşılıklı anlaşma imzalandığı hususları yer almaktadır. Ayrıca, TÜRKAK'ın Uluslararası Akreditasyon Birliğinin tam üyesi olduğu da belirtilmektedir. Karşılıklı anlaşmaların sürdürülmesi için TÜRKAK'ın ISO 17011 standardı ve 765/2008 sayılı Avrupa Birliği Tüzüğü'ne uygun hâle getirilmesi gerekiyor. 2011'de ilerleme raporunda TÜRKAK Kanunu'nda gerekli değişiklikler yapılmadığı için TÜRKAK'ta idari ve mali özerklik konusunda sorun olduğu hususu yer alıyor. TÜRKAK Kanunu'nun ISO 17011 standardı 765/2008 sayılı AB Tüzüğü'nü karşılamıyor.

Peki, on yıldır bir iktidar var. Bu olaylar bize AKP'nin zorunluluk olmasa hiç bu konuda uğraşmayacağını göstermektedir. Gerçekten incelediğimiz zaman, özellikle AKP'nin zorunlu olmadıkça ya farkına varmadan ya kasten bu işlerle ilgilenmediği ortaya çıkmaktadır. Geçen yıl bir yetki yasası alındı; imzası sahteydi, değildi; imzanın üstü dolduruldu, doldurulmadı; bir yetki kanunu aldınız. Bununla ilgili birçok değişiklik yaptınız kamuda. Peki, bu kanunu niye düzenlemediniz o zaman? Mecliste hiç bu kadar sıkıntı, bu kadar aceleye gelecek bir iş olmayacaktı. Bu, AKP'nin beceriksizliği, eğer beceriksizlik değilse işin ne olduğunun farkına varmamasından kaynaklanan bir olay.

Şimdi, madde gerekçelerine bakıyorsunuz, madde gerekçesi yazılmasa da olur. Ne diyor? "Maddeyle kurumun görev ve yetkileri yeniden düzenleniyor." Yeniden düzenleniyor da bu maddeyi niçin yeniden düzenliyorsun, neye ihtiyacın var, ne oldu da bu ihtiyaç hasıl oldu bunu bir tarafına yazarsınız. Bu alelacele gelmiş. "Şunu Meclis kapanmadan bir şekilde çözelim de nasıl çözersek çözelim; el âleme de, Avrupa Birliğine de rezil olmayalım." Buradaki hadise bu, başka hiçbir şey değil. Hakikaten gerekçelerini incelediğiniz zaman, birer cümle, gerekçe ifade etmiyor. O zaman siz bunu niye getiriyorsunuz? Düzenleseydiniz kanun hükmünde kararnameyle, geniş bir zamanda da buraya tasarı hâlinde getirirdiniz, yayıla yayıla getirirdiniz yani. Şimdi, bir işin ciddiyeti olmalı. Gecenin bir saatinde görüşüyorsunuz, neyi görüştüğünüzün farkında değilsiniz.

Komisyonda Hükûmet adına bilgi vermek amacıyla gelen bürokratlar, Hükûmetten bağımsızmış gibi iktidar mensuplarınca hırpalanıyor. Böyle bir şey olabilir mi? O bürokrat Sayın Bakanı temsil ediyor, Hükûmeti temsil ediyor. Komisyonun üyeleri "Bu tasarı niye geç kaldı?" diye oradaki bürokratları hırpalıyor. Böyle bir şey olmaz. Söz aldım, söyledim. Dedim ki: "Bu bürokrat arkadaşlar devleti temsil ediyorlar, Hükûmeti temsil ediyorlar, siz bunlara nasıl böyle bir şey söyleyebilirsiniz. Gidin Bakanınızla görüşün, gidin Sayın Başbakanla görüşün. Böyle bir şey olabilir mi?" Daha Komisyon üyeleri işin nereye vardığının farkında değiller. Bürokratlar, kuşkusuz Allah'ın garibi değil ama oraya, ekmeklerini kazanıp millete hizmet etmeye çalışıyorlar.

Bunun dışında, bir diğer husus, maksatlı olarak bazı iş adamları derneklerinin buraya dercedilmeye çalışılması, eskiden Genel Kurula, Danışma Kuruluna, şimdi bir hizmet derneği TUSKON'a. Ama içinizde bazıları var canı yanıyor, "TUSKON'un buraya dercedilmesi olmaz. Ben de filanca derneğin, mesela MÜSİAD'ın üyesiyim, o burada niye yok?" diye üzülüyor, bunu ben biliyorum. Kendi aranızda görüştüğünüz zaman söylüyorsunuz, bizimle konuşurken söylüyorsunuz ama biz dediğimiz zaman aranızda problem var, derneklerinize kadar yansımış vaziyette, bu gayet açık, net, buradaki çarpışmada gözüküyor. Belki bir grubu -basında zaman zaman yer alıyor- oradan temizlemek için Sayın Bakanı görevlendirecekler o iş için. 

Bunun dışında, Hükûmeti temsilen gelen kamu görevlisi arkadaşımız bize orada anlatırken akreditasyon kararlarının nasıl alındığının açıkça belirtilmesi, kamu ve kamu dışındaki özel sektörün dengeli bir şekilde temsili, uygunluk değerlendirmesinde bulunan kuruluşlar ile TÜRKAK'ın akredite ettiği kurumlardan bağımsız olması... Verdiği madde sayısı da altı. Altı maddede değişiklik yaptığımız zaman meseleyi çözmüş oluyoruz. Siz bütün kanunu yeniliyorsunuz, yenileme ihtiyacının nereden olduğunu görüyorsunuz? Madde gerekçelerinden falan böyle bir ihtiyacın olduğu ortaya çıkmıyor. Şimdi, o zaman yaptığınız işin aslı astarı yok. Sadece Avrupa Birliğinden gelen zorunluluğu ne yapmak için? Ortadan kaldırmak, onun gereğini yerine getirmek için bu işi yapıyorsunuz. Yoksa ne TÜRKAK'dan anladığınız var ne TÜRKAK'ın yapısından anladığınız var. Gelen bakan "Ben oraya filanca kurumdan eski üyeyi değil de kendi üyemi artırabilir miyim, koyabilir miyim?" Neyinde? Derdinde.

Şimdi, nereden bakarsanız bakın, AKP'nin trafosu -dün burada söyledim- merkezden bozuk. Ayar merkezden kaçtığı zaman, damarlarınıza kadar, kuruluşlara, bütün her yere yayılıyor. Şimdi, ayar bozuk tabii, tutmuyor. Trafodan elektrik eşit dağılmıyor, farklı amperlerde gidiyor, kesiliyor zaman zaman. O zaman da ne oluyor? Sıkıntı oluyor. Burada otururken Ahmet'e, Mehmet'e laf atmadan öte, işi bile gerçekleştiremiyorsunuz. Bunu şunun için söylüyorum?

Nihat Bey, istersen gel sen de konuş akreditasyon konusunda "Fazla para alıyor." diye.

Şimdi, bakın, bu sadece akreditasyon hususunda değil, bu başka hususlarda da var. Şimdi, yetki yasası gerçekten savcılığa ihbar edilse, savcılık, o günkü komisyon başkanı veya yetkililer kimse -Recai Bey burada mı?- soruşturma açar. Neden? Ya gerçekten bize bir kişi şunu izah etmiyor: Bir kâğıt var, yurt dışında, komisyondaki arkadaş başka, onun ya üzeri doldurulmuş ya altındaki imza sahte, ikisinden biri. İki hadise de yanlış. Sayın Bakanım, siz Bakansınız, böyle bir şey yapar mısınız? Bakanlık yaptı Sayın Başkanım, devlette memuriyet yaptı, yapar mı? Maalesef oluyor.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - İmza ıslak imzaydı ama, biliyorsunuz siz.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Ne zaman atıldı, bir de onu söyle.

Şimdi, burada önemli olan şey, devletin işinin, bir, düzgün olması; iki, hukuka uygun olması. Zaten düzgün olmadığı meydanda; bugünü kurtarmak için yapıyorsunuz.

Hukuka uygun mu? Hakikaten, yarın bir gün "Bu TÜRKAK neymiş?" denildiği zaman, adamlar eline alacaklar -bir tane araştıran veya bakan arkadaş, lazım olursa, kim- bakacaklar, "Ya, burada, gerekçede bir şey yok, bunun bir anlamı da yok." diyecekler.

Şimdi, bu gerçekten sıkıntı verici bir durumdur. Buna rağmen arkadaşların Komisyon çalışmaları için, iş birliğinde gösterdikleri gayret için teşekkür ediyorum ve bu kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ayhan.