| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 30.12.2015 |
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda artan şiddet ve terör eylemleri nedeniyle millî birlik ve beraberliğimiz ağır bir saldırı altındadır. Yıkıcı ve bölücü terör, dağlardan sonra şehirlerimize inerek sokaklarımızı, üniversitelerimizi ve ülkemizi büyük bir kaosa sürüklemektedir. Bugün tüm vatandaşlarımız doğuda veya batıda fark etmeksizin tüm şehirlerimizde can ve mallarına yönelik büyük bir güvenlik kaygısı içinde yaşamaktadırlar.
Şunu unutmayalım: PKK, uluslararası bir terör organizasyonudur. Bu örgütün sık sık taşeron eylemler yaptığı ve örtülü olarak kimlere hizmet ettiğiyle ilgili devletimizin elinde yeterince bilgi bulunmaktadır. Devlet aklını bir kenara koyan ve otuz beş yıllık terörle mücadelede elde edilen deneyimleri görmezden gelen AKP hükûmetleri, devlet aklını görmezden geldiği gibi teröristlerle kol kola yürümekten bir dakika bile imtina etmemişlerdir. Birilerine hoş görünmek adına gencecik Mehmetçiklerimizin şehit olmasına neden olan politikalar izleyen AKP'ye sormak gerekir: Oslo'dan itibaren PKK ile teröristbaşı Öcalan ve Kandil ile nasıl bir iş birliği içindesiniz? Hani analar ağlamayacaktı, hani şehitler gelmeyecekti, hani dağlarda piknikler yapılacaktı? PKK'nın ne olduğunu unutanlara tekrar hatırlatmak isterim: PKK, devlet güçleri ile vatandaşlarımız arasında gerilim yaratmayı amaçlayan bir terör organizasyonudur.
Terör örgütünün siyasi kolunun başkanları terör eylemlerinin arkasında olduğunu açıkça ifade etmektedirler. "Bir kez daha, bu direnişi ortaya koyan herkese partim adına teşekkürlerimi sunarım." diyerek terör örgütüyle aynı çizgide olduğunu ifade eden HDP Eş Başkanı, hendekler arkasından güvenlik güçlerine saldıran PKK'nın darbeye karşı direndiğini söyleyebilmesi PKK-HDP arasındaki ilişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, geçtiğimiz yıllarda, PKK terör örgütüyle izlenen müzakere politikasının Türkiye'yi bugünlere sürükleyeceğini açıkça AKP hükûmetlerine söylemiş ve sert bir ifadeyle uyarmıştık. Bugün askerimiz, jandarmamız ve polisimiz hayatlarını kaybetmekte ve PKK'lı teröristlerin bu kentlerde örgütlenmesine AKP'nin izin vermesi nedeniyle şehit olmaktadırlar. 2002 yılında AKP iktidarı terörsüz bir Türkiye devralmıştır. Kendilerine terörsüz bir Türkiye teslim eden politikaları "güvenlikçi politikalar" diye aşağılayan AKP'nin bugün gelmiş olduğu nokta ibret vericidir. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin sıkıyönetim teklifini reddeden Sayın Başbakan Davutoğlu, bugün sıkıyönetimi de aşan ve kısmi seferberlik durumu benzeri önlemler almak zorunda kalmaktadır.
PKK, AKP politikaları yüzünden 1990'lı yıllara göre daha farklı bir yapılanma hâline gelmiştir. Müzakere sürecinde duran mücadele neticesinde teröristler şehirlere inmiştir. AKP'nin sağladığı serbestlikten faydalanan teröristlerin dağ ve şehir kanatları birbirleriyle iletişime geçerek, istihbarat ağlarını güçlendirme imkânı bulmuşlardır. Güvenlik güçlerimizin operasyon yapmasının engellenmesi neticesinde, PKK ülkemize 80 bin silah ve tonlarca patlayıcı sokmuştur. PKK ülkemize binlerce silah sokarken AKP neredeydi ve ne umuyordu?
Şimdi vatandaşlar adına sormak istiyorum. Bu ülkeyi o zaman kim yönetiyordu? Sayın Başbakan ve Millî İstihbarat Teşkilatı ne yapıyordu? Devletin istihbarat mekanizmasını durduran ve teknik ekibin teknik takip yapmasını engelleyen AKP politikaları neticesinde, Türkiye'ye, ülkemize 65 ton patlayıcı sokulmuştur ve PKK bu patlayıcıları asfalt altlarına döşeyerek asker ve polislerimizi kahpece şehit etmiştir.
Hani, biliyor musunuz, o hamile eşinin yanında askerimizi kalleşçe şehit eden PKK'lılar var ya... Şimdi o hamile kadının psikolojisi, hayatı ne olmuştur? Şimdi AKP ve o PKK'lı teröristlere ve onları destekleyenlere sormak istiyorum.
Sayın Arınç, "PKK, halk ayaklanması için uygun ortamı bulmak amacıyla sinsice hareket etti." diyor. Evet, Arınç'ın tespitleri doğru ancak PKK sinsice değil, açıkça, göstere göstere bugünlere gelmiştir.
PKK hiçbir zaman terörle amacına varamayacaktır, çünkü, bizim Kürt kardeşlerimizle bin yıllık kardeşliğimiz vardır. Şu anda bölgedeki vatandaşlarımız devletten sadece güvenliklerinin sağlanmasını beklemektedirler. Sözde özerklik açıklamaları vatandaşlarımızda açıkça tepkiye neden olmaktadır ve oradaki vatandaşlarımızın yaşamları, sağlıkları, psikolojileri, ekonomileri ve her şeyi terör eylemleri yüzünden bozulmaktadır. Vatandaşlar PKK'ya karşı şu an pasif bir direniş içerisindedirler. Devlet gücünü gösterdiği an bu pasif direniş aktif bir mücadeleye dönüşecektir. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. PKK, peki, burada duracak mıdır? Hayır. Kurtarılmış bölgeler yaratmaya devam edecektir, bölgesel özerklikler ilan etmeye devam edecektir ve bunların uluslararası toplumu müdahale etmeye çağırması devam edecektir. Bunca yıl teröristlere göz yumarken, onların siyasi taleplerini allayarak pullayarak Türk milletine dayatırken hep uyardık. Örneğin, Büyükşehir Yasası, AKP ile HDP'nin iş birliğini ve mutlu beraberliğini gösteren bir anlaşmadır ama şimdi görüyorum ki Genel Başkanımızın ve Milliyetçi Hareket Partisinin söylediklerine bir bir geliyorsunuz.
Bir diğeri ise Dolmabahçe mutabakatıdır. Bugün "HDP'ye randevu vermiyoruz, onları muhatap almıyoruz." diyenler eminim kapalı kapılar arkasında çoktan yeni yeni pazarlıklar içine girmiş durumdadırlar.
Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Adalet Bakanı "Ankara ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcıları geçen günlerde yapılan Demokratik Toplum Kongresinde HDP Eş Başkanları ve sorumluların söyledikleri ifadeler hakkında soruşturma açmışlardır." diyor. O zaman ben de buradan sesleniyorum: Sayın Meclis Başkanı, Sayın Başbakan, Sayın Adalet Bakanı; o zaman getirin şu fezlekeleri bu Mecliste karar verelim, sonuçlandıralım, var mısınız AKP Hükûmeti?
Sayın Başbakan HDP için aynen şu cümleyi ifade etmiştir, buradan yanlış ifade etmemek için okuyorum: "Halkı tehdit eden vekil görüntüsündeki bu terör destekçileri de mutlaka hak ettikleri cevabı alacaklardır." Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı Sözcüsü Sayın Kalın ise şöyle ifade etmektedir: "Özerklik, öz yönetim, federatif yapı, bunların hepsi fantezidir." Peki, Sayın Başbakan, hem böyle söylüyorsunuz hem de sizin 64'üncü Hükûmet Programı'nda, aynen HDP'nin ifade ettiği gibi, özerklik, öz yönetimi ifade eden Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı'nı destekliyorsunuz ve peşinden de başkanlığı destekliyorsunuz. Yani, diyorsunuz ki: "Başkanlığı ver, al özerkliği." Bunları nasıl açıklıyorsunuz Sayın Başbakan? Gelin, burada ifade edin lütfen.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi ülkemizin PKK terörünü aşması için parti ve kişilerden ziyade milletin menfaatlerini ön planda tutan, sürdürülebilir barış ve güvenliği sağlayacak, akıllı güce dayanan bir antiterörizm stratejisine ihtiyaç vardır. Herkes şunu bilsin ki milliyetçi, ülkücü camianın son neferi hayatını kaybetmedikçe hainler emellerine ulaşamayacak ve ülkemiz bölünmeyecektir. Çünkü, Milliyetçi Hareket Partisi bin yıllık kardeşliğimizin köprüsü ve toprak bütünlüğünün teminatıdır. Milliyetçi Hareket Partisi varsa henüz tüm yollar kapanmış değildir. Vatandaşlarımız merak etmesin, Milliyetçi Hareket Partisi varsa çareler tükenmiş, çıkışlar tükenmiş değildir.
Konuşmama son verirken hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum ve son cümle olarak her zaman ifade ediyoruz ki ne mutlu Türk'üm diyene! (MHP sıralarından alkışlar)