Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 22 |
Tarih: | 30.12.2015 |
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, son günlerde ülkemizin ve Türkiye halklarının kabul etmediği, hak etmediği bir süreçten geçiyoruz hep birlikte ve ben de bu süreçte en ağır, bu durumdan en ağır zarar gören kadınlar ve çocuklar noktasında biraz konuşmak istiyorum.
Şöyle, 7 Hazirandan itibaren katledilen kadınlar teknik anlamda, istatistiki anlamda aynen şu şekilde geçmiştir: Bölgede savaştan kaynaklı katledilen kadınların sayısı -hepinizin artık bildiği ve tüm basında defalarca hepimizin gördüğü Miray bebek dâhil olmak üzere- 31'dir. Sokağa çıkma yasakları sırasında katledilen toplam kadın sayısı ise 24'tür. 7 Hazirandan sonra yaşadığımız, ülkemizde gerçekleşen katliamlarda ise katledilen kadınların sayısı toplamda 38'dir. Bu katliamlara karşı direnen ve mücadele eden ve bu esnada infaz edilen kadın sayısı ise 7'dir. Totalde, 7 Hazirandan bu yana katledilen kadın sayısı 73'tür.
Değerli milletvekilleri, sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerlerde devlet tarafından katledilen kadınlara ilişkin biraz bilgi vermek istiyorum ve bugün gerçekten herkesin, özellikle kadın milletvekillerinin yüreklerine ve vicdanlarına değinmek istiyorum, dokunmak istiyorum. "Sokağa çıkma yasağı" adı altında uygulanan terör, işgal, kapatma, abluka, yağma ve talanın yanında, her gün en az 3 ila 5 sivil insanın öldürüldüğü büyük bir katliama dönüşmüş durumdadır. Devletin sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerde özellikle kadınlara yönelen, kadınları hedef alan katliamlar son günlerde gittikçe artış göstermektedir. Çatışmalı süreç boyunca 30'u aşkın kadının katledilmesi hem kadınların Kürt halkının direnişinde aktif ve öncü rol almalarından hem de ablukalarla birer cezaevine dönüştürülen kentlerde kadınların yaşamı devam ettirmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu noktada, bire bir yaşadığımız, tanık olduğumuz bazı olayları burada sizlerin vicdanına ve yüreğine tekrardan sunmak ve bu konular üzerinde Meclis olarak hepimizi aklıselim bir şekilde göreve davet ediyorum.
Sokağa çıkma yasağının sürdüğü Cizre'de 32 yaşındaki Güler Yamalak isimli 8 aylık hamile kadın 20 Aralık Pazar günü güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu kapısının önünde katledilmiştir. Ve ben, kendim, şahsen, Şırnak Devlet Hastanesinde, annesini hayatta tutan fakat ne yazık ki daha dünyaya gözünü açmadan diğer dünyaya gönderilen o 8 aylık bebeği teslim almak zorunda olan bir milletvekili olarak sizlere şu anda hitap ediyorum. O an, bana kalırsa, bugüne kadar devam eden süreci ele aldığımızda, birbirimizden farklı siyasi düşüncelere sahip olmamızı bir kenara bırakarak, bu savaştan...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Terörle mücadele, terörle.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) - ...son günlerde yaşadığımız hukuki hiçbir dayanağı olmayan ve tamamen idari kararlarla alınan sokağa çıkma yasaklarında katledilenlerin, en çok zarar görenlerin kadınlar ve çocuklar olduğunu göz önüne alıp tüm Türkiye halklarının bunlarla karşı karşıya kalmak noktasını hak etmediklerini Meclis olarak ele alıp hepimizin göreve dâhil edilmesi gerekiyor.
Yine, sokağa çıkma yasakları devam ederken kaybettiğimiz ve burada ismini defalarca zikrettiğimiz Taybet ana. Taybet ana, 57 yaşında ve 11 çocuk annesiydi. Günlerce, yedi gün boyunca sokak ortasında bırakıldı ve cenazesi çürümeyle karşı karşıya bırakıldı, yüz tuttu. Taybet ananın Silopi sokaklarında yedi gün bekletilen cenazesi vicdanların öldüğünün resmidir.
Yine, hepinizin artık tanık olduğu ve bildiği bu resim, Miray bebek. Cizre'de sokağa çıkma yasağı altında doğan Miray bebek yine Cizre'de süren sokağa çıkma yasağında ailesinin kucağında taranarak katledildi. Yani, iki sokağa çıkma yasağı arasında doğup ölen henüz 3 aylık Miray bebek, henüz doğmamış çocukların ve henüz yeni doğmuş çocukların dahi vahşice katledildiğini tüm dünyanın kamuoyuna çıplak bir şekilde gösterildiğinin kanıtıdır. Ailesinin kucağında katledilen Miray bebek hastane morgunda, Şırnak Devlet Hastanesi morgunda yer kalmadığı için minik bedeni hâlâ daha önce katledilen başka bir cenazenin kucağında bekletilmektedir.
Bugün değinmek istediğimiz diğer bir vaka, Hediye Şen. Yine, bizzat teslim aldığım ve ailesine teslim ettiğim bu vakada otopsi raporu tarafımca bizzat okunmuş ve bu konu hakkında basına da beyanda bulunulmuştur. Şöyle ki: Hediye Şen'in vücudunda 8 kurşun yarası var, bunun 3'ü bizim hukuki olarak ele aldığımızda giriş ve çıkış dediğimiz yani 3 kurşunun vücuda girmiş ve çıkmış olmasıyla birlikte 8 kurşun yarasından bahsediyorum. Eşiyle yaptığımız konuşmada, sabahtan akşama kadar orada bekleyen özel harekâtçılar tarafından izlenen evin avlusunda oynayan çocukların varlığından haberdar olan bu kollukların akşam saatlerinde, bilerek, göz göre göre, Hediye Şen'in ihtiyaç dolayısıyla evinin avlusunda olduğu bir anda elektriklerin bir anda kesilmesi sonucu katledildiğini ve katillerinin hâlen evinin önünde beklediğini söyleyen de yine Hediye Şen'in eşidir.
Burada anlattıklarımız hikâye değil. Burada anlattıklarımız, hâlen ülkenin bir bölümünde, kürdistanda yaşanan savaş konseptinin sonuçlarıdır. Bu fotoğrafları burada defalarca göstermemizin sebebi de belki biraz vicdanlarınıza seslenebilmek ve bu savaşa hep birlikte dur diyebilmekten geçiyor.
Yine, kapısının önünde katledilen Selamet Yoldaş. Bakın, bunların hepsi kapısının önünde oldu. Yine, olaylar esnasında katledilen bir çocuk daha. Yine, Nusaybin'de katledilen Fehime ana. Hiçbir gerekçe olmadan evlerinin önünde katledilen insanlar bunlar.
Bu savaş konsepti devam ederken en büyük sıkıntı... Özellikle kadın arkadaşlarımıza seslenmek istiyorum: Bakın, normal şartlar altında ortalama nüfus yoğunluğuna göre, istatistiki olarak ele aldığımızda, şu anda bu savaşın devam ettiği bölgelerde kadınların düşük oranlarının ne kadar arttığı da önemli bir konudur. Yaşanan düşük vakalarının tam sebebi bilinmemekle birlikte, yoğun korku, panik, endişe ve stres gibi dürtülerden kaynaklı olabileceği belirtilmektedir.
22 Temmuz 2015 tarihinde Suruç katliamıyla birlikte biten çözüm sürecinden bu yana ülke olarak çatışmalı bir süreç yaşamaktayız. Özellikle kürdistanda, bu sürecin en yoğun şekilde yaşandığı illerde ne yazık ki ısrarla sürdürülen bu savaş politikasının en büyük bedelini hiç kuşkusuz kadın ve çocuklar başta olmak üzere sivil insanlarımız ödemektedir. Düşük yapan kadınların büyük çoğunluğunun çatışma ortamının yaşandığı yerleşim yerlerinde gerçekleşmesi oldukça düşündürücüdür. Bu durum halkta derin bir endişe, kaygı ve öfke yaratmaktadır. Yaşam hakkının kutsallığını hiçe sayan bu yaklaşım, evrensel ve ulusal hiçbir hukuka uymadığı gibi, vicdanları da kanatmaktadır. Kürdistandaki, kürdistan özelindeki bu vahim insanlık dışı durumun burayla sınırlı olmayacağı aşikârdır. Bu savaş konsepti devam ederse ne yazık ki bu durum tüm Türkiye'yi saracaktır. Bütün bu gelişmeler göz önüne alındığında, Meclise düşen temel görevin yaşanan bu ölümlerdeki sorumluları açığa çıkararak yargılanmaları konusunda ön açıcı bir tutum sergilemek ve benzeri olayların önünü almaktadır. Bu itibarla, Türkiye halklarının onurlu bir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Devamla) - ...barışa kavuşabilmeleri önündeki bu ve benzeri ölümlere engel olabilmek için Meclisi göreve davet ediyorum.
Tekrardan teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)