GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:21
Tarih:29.12.2015

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grubunun vermiş olduğu öneri üzerine söz almış bulunmaktayım.

Her ne kadar, usulen lehinde olsa da konuşmamın bütün içeriği, çerçevesi tabii ki aleyhinde olacak. Şundan dolayı: Çünkü bu Parlamentoda halkın gerçek sorunlarını, ülkenin gerçek sorunlarını tartışmıyoruz. Maalesef, AKP Grubunun belirlediği takvim doğrultusunda, belirlediği konular doğrultusunda bu Parlamento mesai harcıyor ve Türkiye'deki temel sorunları burada tartışmadığı, çözüm önerilerini burada masaya yatırmadığı için de işte, ülkede her tarafta kan gövdeyi götürüyor, biz burada hiçbir karşılığı olmayan birtakım palyatif yasaları sürekli tartışıyoruz.

Ben bu konuşmaya da gecikmeli geldim, Sayın Başkana da teşekkür ediyorum göstermiş olduğu anlayıştan dolayı. Gecikme sebebimi de söyleyeyim: Bir asker ailesi grubumuzu ziyaret etti, PKK tarafından alıkonmuş bir askerin ailesi. Büyük bir sıkıntı yaşıyorlar, büyük bir mağduriyet yaşıyorlar ve bu konuyla ilgili, Meclisin inisiyatif almasını, Meclisin devreye girmesini, PKK'nin elinde bulunan, alıkonmuş asker ve polislerin kendi ailelerine kavuşturulmasını istiyorlar. Biz kendilerine Halkların Demokratik Partisinin daha önce yapmış olduğu çalışmaları da ilettik. Yani hem Genel Kurula bir araştırma önergesi getirerek 4 siyasi partiden oluşan bir komisyon bu konuda inisiyatif alsın, görüşmeler yürütsün, zemin hazırlasın ve bu çocukları bir an önce ailelerine kavuştursun diye yapmış olduğumuz çalışmayı özetledik hem de devlet ve Hükûmet yetkilileriyle bu konunun çözümüne dair ön açabilecek olan bu çatışma ve savaş ortamının durdurulmasına, belli iletişim, belli temas mekanizmalarının devreye girmesine yönelik olanak yaratılmasıyla ilgili ifade ettiğimiz görüşmeleri aktardık. Görüyoruz ki bu konuda Meclis, duyarsızlığına devam edecek ama biz HDP olarak bu konuda ailelerimizin sıkıntıları giderilinceye kadar yani alıkonulan tüm polis ve askerler ailelerine kavuşuncaya kadar kendi çabalarımızı yürütmeye devam edeceğiz.

Şimdi, bu Mecliste uzun süredir temel sorunları burada tartışamıyoruz. Dışarıda böyle sürekli gerilimi artıran bir kutuplaştırma siyaseti var. "İhanetler, vatan hainliği söylemleri" vesaire havada uçuşuyor ama Parlamento sanki hiç bu sorunlar yokmuş gibi işte dışarıdaki gündemle hiç ilgisi olmayan yasa tasarılarını görüşüyor.

Arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir parlamento işleyişi olmaz. Bakın, sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili hukuksuzluk devam ediyor Sur'da, Cizre'de, Silopi'de, şu saat itibarıyla da insanlar bizi arıyorlar. Yasal dayanağı yok, Anayasa'ya aykırı, dayandırdıkları İl Özel İdaresi'nin ilgili maddesine aykırı. Orada sivil halk perişan olmuş, yerleşim alanları tarumar edilmiş, her gün onlarca genç ölüyor, polis, asker, orada bulunan silahlı gençler ya da sivil halktan her gün insanlar ölüyor, bu Parlamentonun gündemine gelmiyor. Ya, böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Hepiniz bir kere elinizi vicdanınıza koyun.

Bakın, şu anda Şırnak Devlet Hastanesinde 18 tane cenaze on beş gündür defnedilmeyi bekliyor, hepsi sivil. İçerisinde 11 çocuklu 57 yaşındaki Taybet ana da var, 3 aylık Miray bebek de var. Şırnak Devlet Hastanesinin morg kapasitesi 8 kişi, diğer 10 cenaze uygun olmayan koşullarda çürümeye bırakılmış. Ya, defalarca İçişleri Bakanlığıyla, devlet yetkilileriyle görüştük yani yaptığınız şey zaten hukuksuz ama madem ısrar ediyorsunuz, hiç olmazsa bu cenazelerin defnedilmesi için bir yirmi dört saat, kırk sekiz saat, bir saat, iki saat neyse şu sokağa çıkma yasağını kaldırın. Dünyanın hiçbir savaşında cenazelerin defnedilmesini engelleme gibi bir şey olmamış, cenazeler çürümeye yüz tutulmamış. Taybet ananın cenazesini sekiz gün boyunca sokakta bıraktılar, sekiz gün boyunca burada yürütülen tartışmalardan sonra nitekim o cenazenin alınmasına izin verdiler. İnsanlığımızı kaybediyoruz, böyle bir şey var mı? Bu ülkenin asıl sorunu bu. Bir kere o cenazelerin olmaması gerekir, o ölümlerin olmaması gerekir. Ayrım yapmadan söylüyoruz, hiçbir insanımızın ölmemesi gerekir, Meclis bunu tartışmalı. Velev ki siz savaşta karar verdiniz, velev ki topyekûn savaş konseptiyle devam edeceksiniz. Şimdi, her savaşın da bir hukuku, ahlakı var, uluslararası sözleşmelerle bağlanmış olan kuralları var, insanlığın yaratmış olduğu değerler var, yerleşmiş olan kültürel gelenekler var. Yani cenaze üzerinde böyle rehin alma pozisyonu olur mu? Böyle şey olmaz.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Nerede var?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ya, siz sürekli oradan laf atıp duracağınıza bir gün gelin kürsüden ifade edin.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Ne alakası var?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Yani bu söylediğim şeyin nesine katılmıyorsun?

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Ne alakası var?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bir cenazenin defnedilme hakkına mı karşı çıkıyorsun? Bir saat o savaşa ara verilse o cenazeler defnedilecek.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Ne alaka?

BAŞKAN - Sayın Kocabıyık, Sayın Kocabıyık, lütfen...

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ne var, ne bağırıyorsun be!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Yani bu kadar mı vicdanınızı yitirdiniz ya, bu kadar mı insanlıktan çıktınız?

BAŞKAN - Lütfen, kürsüdeki hatibe müdahale etmeyelim.

Sayın Baluken, siz de Genel Kurula hitap edin, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, bu işler, siyaset kanalıyla çözülür siyaset kanalıyla, diyalogla çözülür, konuşarak çözülür, silahla çözülmeyeceğini hep söyledik.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Tamam, silahlar sussun o zaman.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hatibe laf atma oradan.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Yine söylüyoruz: Devlete de söylüyoruz, PKK'ye de söylüyoruz. Biz öyle tek taraflı çağrılar yapan bir konumda da değiliz. Bizim elimizde olsa bugün derhâl bir çatışmasızlığa girilmesi ve diyalog kanallarının açılmasını savunuyoruz. Defalarca burada da söyledik, şimdi de söylüyoruz, ama diyalog kanallarını kapatırsanız, Parlamento sorunların çözüm adresi olmazsa, insanlar demokratik siyasetten umudunu yitirirse maalesef ki, maalesef ki bu sorunlar artacak. Bakın, bu hafta sonu sırf siyaset bu işi tartışsın diye bizim parti programımızda olan Anayasa Uzlaşma Komisyonuna verdiğimiz, bütün seçim çalışmalarını üzerinde yürüttüğümüz Demokratik Özerklik Projesi'ni Demokratik Toplum Kongresi bir genel kurulda ele aldı. Büyük bir linç kampanyası; yok "Vatan bölündü.", yok "İhanet.", yok "Hainlik." Arkadaşlar, yok böyle bir şey. Bizim parti programımızda var zaten. Biz, Türkiye'deki idari sistem için demokratik özerkliği, öz yönetim hakkını savunmuşuz, Anayasa'ya o teklifi vermişiz; bütün seçim meydanlarında bunu söylemişiz, halk da bunu bilerek bize oy vermiş. O metni incelediğiniz zaman bu ülkenin bölünmesi gerektiğini söyleyen tek bir cümleye rastlayamazsınız. "Karar alma süreçlerinde ve yönetim süreçlerinde yerelin yetki hakkı artırılsın." demişiz.

Bakın, bunu bir tek biz söylemiyoruz. Yani, bu linç kampanyası olmasa... AKP de bunu söylemiş. AKP de, bakın, 2004 yılında burada -metnin tamamı da var elimde- Meclisten geçirdiği ancak Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edilen yasa tasarısında Adalet, Millî Savunma, İçişleri, Maliye, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı dışındaki tüm bakanlık ve kuruluşların taşra teşkilatlarının kaldırılmasını ve bu alanların yerel yönetimlere devredilmesini önermiş, buradan da geçirmiş. Hatta, bakın, "İl özel idarelerine Millî Eğitim, Sağlık, Sanayi, Bayındırlık, Kültür ve Turizm, Tarım, Orman Bakanlığıyla ilgili bütün yetkiler verilsin." demiş. "Çevre, gençlik ve spor, sosyal hizmetlerin var olan ihtiyaçları -işte, birtakım farklı kurumları sıralamış- bunların tamamı da yine yerel yönetimlere verilsin." demiş. CHP de demiş. Bakın, CHP de 2000 yılında Yerel Yönetimler Programı'nda köklü bir reform tasarısı hazırlamış. Kültür, okul öncesi eğitim, sağlık hizmetleri; bütün bu konu başlıklarında bu yetkilerin yerel yönetimlere verilmesi gerektiğini söylemiş, yerel yönetimlere özerklik sağlayacağını söylemiş.

Yani, bir kere şunu bilin: Diyalog kanalları açık olduğu sürece bu ülkede öyle bölünme diye bir şey olmaz; bu konuda herhangi bir paranoya, korku oluşturmaya gerek yok. Bütün bunlarla ilgili bizim tartışmamız lazım. DTK'nın sunmuş olduğu tasarı tartışmaya açık bir tasarı, öneri ve eleştirilere açık bir tasarı. Oradan çıkan sonuç demiyor ki "Biz bunu yüzde yüz dogmatik bir doğru olarak Türkiye'ye dayatacağız.", böyle bir şey demiyor. "Yeni anayasa döneminde siyasi Kürt hareketinin talepleri bunlardır." diyor, "Eleştiriye, öneriye açıktır." diyor. Siz bunu eksik görebilirsiniz, fazla görebilirsiniz. Bununla ilgili önerileriniz olabilir, eleştirileriniz olabilir. Ama, bunu hepten reddederek, tamamen bir linç kampanyasına tabi tutarak, bizim yapmaya çalıştığımız meseleyi siyaset alanına aktararak silahların devreden çıkmasına karşı cepheden tavır alarak herhangi bir çözüm geliştirmek mümkün değil arkadaşlar.

Bakın, ben geçen konuşmamda dünya örneklerinden bahsettim, bizim tarihimizden bahsettim, Osmanlı'da da, Selçuklu'da da bu öz yönetimlerle ilgili sayısız örnekler var. Şu anda mevcut Cumhurbaşkanı yaptığı birçok konuşmada eyalet sistemi dâhil olmak üzere bütün bu yönetim modellerinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...tartışılması gerektiğini söylemiş, kendisi önermiş. Dolayısıyla, böyle korkular üzerinden yapay gündemlere gerek yok. Gelin, bu Mecliste bu ülkenin gerçek sorunlarını hep birlikte tartışıp hep birlikte bu acılara bir çare arayalım diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)