GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:20
Tarih:25.12.2015

HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.

Aslında, gerek bu gelir vergisiyle ilgili düzenlemelerde gerekse bütçenin planlamasıyla ilgili bir sistemsel sorun yaşandığını düşünüyoruz. Bu sistem sorununu çözmeden, biz, burada yapılacak yasal düzenlemeler ne olursa olsun bu ülkenin temel sorunlarına asla çözüm getirilmeyeceği kanaatindeyiz. Katı merkeziyetçi, son derece ceberut bir üniter ulus devlet yapısıyla doksan yıldır bütün sorunları çözmeye çalışan bir sistem var ancak elini attığı hiçbir alanı düzeltemiyor. Ekonomi alanı da yine bu başlıklar içerisinde rahatlıkla ifade edilebilir. Buna yönelik getirilen idari sistem reformu anlamına gelebilecek birtakım önerileri de toplumun bölünme paranoyası üzerinden mahkûm etme, itibarsızlaştırma ve bir toplumsal kutuplaştırma aracı hâline getirme alışkanlığı maalesef bu sistemi koruyarak bugüne kadar bütün sorunlarıyla birlikte, beraberinde getirmiştir.

Bakın, günlerdir burada, biz Cizre'de, Silopi'de, Nusaybin'de, Dargeçit'te, Sur'da yaşanan insanlığa karşı suçları konuşuyoruz. Nedir yani, niye bir devlet kendi halkına karşı tankla topla, havan topuyla yerleşim yerlerini yerle bir edecek şekilde bir savaş fotoğrafının içerisine girer? Nedir yani, sorunun temeli nedir? Oradaki halk öz yönetim talebi istiyor; ben karar alma süreçlerinde, yönetim süreçlerinde olmak istiyorum diyor; doksan yıldır bu talebimi ifade ettim, bu talebi ifade ettim ama yerine getirilmedi diyor. Biz bunu ifade ettiğimizde öz yönetim, demokratik özerklik, yerel yönetimlerin yetki genişlemesi, ademimerkeziyetçi yapı, bölgesel yönetim, her neyse; buradan ifade edildiğinde de işte, böyle, henüz dinlemeden, sataşmalarla bir ön yargı perdesi önümüze çıkıyor. Oysaki ifade edilen şey korkulacak bir şey değil. Dünyanın her tarafında uygulanan bir modelden bahsediyoruz. İnanın ki Avrupa'ya, dünyanın herhangi bir ülkesine gittiğimizde, bu talepten dolayı insanların cezaevlerine atıldığını, insanların öldürüldüğünü, insanların lince tabi tutulduğunu söylediğimizde herkes bize gülüyor. Bu ülkenin bunları aşması lazım.

Bakın, bizim söylediğimiz bu öz yönetim modeli dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinde uygulanan bir model. Türkiye'nin üniter ulus devlet yapısını model aldığı Fransa'da bile artık buna geçen düzenlemeler çoktan yapıldı. Ben size örnekler vereyim. Bakın, Almanya, herhâlde kişi başına düşen millî gelir seviyesi ve sosyal devlet imkânları açısından Türkiye'yle kıyaslanamayacak bir ülke ama Almanya 16 eyaletten oluşuyor, bu eyaletlerin de 3 üst birim eyalet üzerinden bir tanımlaması var. Avusturya'yı dediğim ölçütler içerisinde Türkiye'yle herhâlde kıyaslayamayacağız değil mi? Avusturya 9 eyaletten oluşuyor. Azerbaycan Cumhuriyeti 59 "..."(x) -yani bölgesel yönetim, idari sistem- 11 şehir ve bir Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nden oluşuyor. Gürcistan 2 özerk cumhuriyetten ve bir özerk bölgeden oluşuyor; tek tek isimlerini vermiyorum zamanımız sınırlı olduğu için.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Almanya...

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Beyefendi, varsa söyleyeceğiniz, buradan gelir düzeltirsiniz. Müsaade ederseniz, ben şu anda kişisel yorumumu da katmadan dünyada var olan modelleri buradan ifade ediyorum.

İspanya'da 17 özerk bölge var. İran 30 "..."a(x) ayrılmış, 30 eyalet var ve bu eyaletlerden birinin adı da Kürdistan Eyaleti. İsviçre Konfederasyonu 26 bölgesel yönetimden, kantondan oluşuyor. İşte, üniter modeli örnek aldığımız Fransa'da bölgesel yerel yönetimlere muazzam yetkiler tanındı, o bölgesel yerel yönetimlere karşı da il özel yönetimlerine ve belediye yerel yönetimlerine muazzam yetkiler verildi. İtalya 20 adet idari bölgeye ayrılmış. Kazakistan'da 14 ayrı eyalet ve özel statüye sahip 2 şehir var. Kırgızistan 7 idari bölgeye ayrılmış. Farklı kıtalardan örnek veriyorum ki bu taleplerin korkunç olmadığını her birimiz görebilelim. Pakistan 5 eyalet ve 17 ilden oluşmuş. Romanya'da eyaletler, kentler ve komünler biçiminde 41 eyalet ve işte, sayıları muhtelif olan birtakım yerel örgütlenme modelleri var. Rusya da 85 federal birimden oluşuyor ki bu federal birimlerin içerisinde de cumhuriyetten tutalım, federal şehirlerden özerk "..."(x) kadar çok değişik yönetim modelleri var. Tacikistan idari açıdan yine 4 ayrı otonom bölgeye sahip. Yani örnekleri çoğaltabiliriz, Finlandiya'da, Danimarka'da, İsveç'te, Kanada'da, Birleşik Krallık'ta, bütün bu saydığım ülkelerin birçoğunun da gerek kişi başına düşen millî gelir gerek kalkınma ve refah seviyesi açısından Türkiye'yle mevcut olan pozisyonlarını da her birinizin mutlaka gözden geçirmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Bakın, dünyadan örnek verdim, kendi tarihimize baktığımızda orada farklı bir şey var mı? Orada da aynı şey var. Yani Selçuklu Dönemi'nde, Osmanlı Dönemi'nde yerel, bölgesel alanlara tanınan yetkilerden bugüne kadar burada çok söz edemedik ama eminiz ki her biriniz küçük bir inceleme yaparsanız halkın karar alma süreçlerine katılımı, yerel yönetimlerin yetki genişlemesi, yetkilerin Ankara'dan alınıp yerele verilmesi konusunun bu kadar korkunç bir durum, bu kadar korkunç bir konu olmadığını her biriniz görürsünüz.

Bakın, ikinci kıyamet dil üzerine kopuyor, ana dil üzerine. Yani ben bir Kürt'üm, bu Mecliste bulunan bir Türkiye milletvekili olarak da kendi ana dilimde eğitim hakkım engellendi, çocuklarımın bu hakkının engellenmemesini istiyorum ve bütün siyasi talebi olan Kürtlerin de böyle bir talebi var. Biz daha ana dilde eğitim ülkeyi böler, bölmez şeyini tartışıyoruz. Yani bu çok geri bir tartışma, bu kırk elli yıl geriden gelen bir tartışmanın bugüne yansıyan bir fotoğrafından başka bir şey değil.

Bütün dünyada bakın dille ilgili de aynı durum var. Dünyanın neredeyse hangi ülkesine bakarsak bu alanda yapılmış olan düzenlemeler o ülkeleri bölmemiş ya da felaket getirmemiş, kıyamet koparmamış. Almanya'da çift dilli eğitim var, bütün okullarda üç ila beş saat zorunlu ana dil dersleri var. Bakın, Çin'de 1984 yılında ulusal azınlıkların bölgesel özerkliği yasası var. Burada, özerk bölgeler, o bölgedeki eğitim dili hakkında karar verme yetkisine sahipler yani Çince de okutulabilir. Çince zorunlu olarak okutulur ama yetki o özerk bölgelerdeki meclislerdedir.

Güney Afrika'da çok dillilik büyük bir zenginlik olarak anayasal güvenceye alınmıştır. Afrika'da iki resmî dil dışında yani İngilizce ve Afrikaans dili dışında yerel kabile dilleri de birçok yerde resmî dil olarak kabul ediliyor. Bolivya'da otuzun üzerinde yerli dil resmî dil olarak kabul ediliyor. İsviçre'de Almanca, Fransızca ve İtalyanca resmî dil ama azınlıkların konuştuğu birçok dil de bu kanton sistemi içerisinde ana dilde eğitim hakkına sahip.

Bakın arkadaşlar, İsveç'te evde konuşulan dil esas alınıyor. Eğer bir bölgede 5 ailede aynı dili konuşan insanlar varsa ve bu insanların eğitim diliyle ilgili talebi varsa, İsveç Anayasası o insanlara ana dilde eğitimi zorunlu hâle getirmiş.

Bakın, bugünlerde aranızdan su sızmayan İsrail var ya, hani Filistinlilere yaptığı o vahşet, o insanlık dışı katliamlarla hep andığımız İsrail, bu ana dil konusunda İsrail'den bile gerideyiz. İsrail'de resmî dil İbranice olmasına rağmen, Arap azınlıklar ilk ve ortaöğrenimde kendi ana dillerinde eğitim hakkına sahipler. Listeyi çoğaltabiliriz yani Amerika, Kanada, Fransa, Belçika, bunların tamamı hiçbir yorum katmadan burada ortaya koyduğum tespitlerdir.

Şunu demeye getiriyorum: Sorunlarımızı tartışmaktan korkmayalım. Biz, burada sorunları dile getirirken, bu ülkenin bir felakete sürüklenmesi adına bunları dile getirmiyoruz; hep birlikte ortak akılla bir doğruyu bulup kendi demokratik geleceğimizi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...bir toplumsal sözleşmeyle güvence altına alıp yaşadığımız sorunlardan birlikte kurtulalım diyoruz.

Umarım zaman olur, diğer maddelerde de buradan ifade ederim.

Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)