GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:18
Tarih:23.12.2015

HDP GRUBU ADINA İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan ve değerli arkadaşlar; madde üzerine partimizin genel görüşünü sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kapitalizm ve kapitalist modernite, her şeyiyle çürümüş, işçinin emeği ve canı üzerine inşa edilmiş, rekabetin, tahakkümün ve sömürünün esas olduğu bir sistemdir.

Kapitalizmin maksimum kâr ve minimum maliyeti esas alan ideolojisi, AKP dönemi neoliberal politikalarla birlikte daha da vahşileşmiş, ezilen ve yoksul kesimler başta olmak üzere emekçi sınıflar daha da yoksullaşmış, zengin ile yoksul arasındaki uçurum daha da derinleşmiştir. AKP hükûmetleri döneminde kişi başına düşen gayrisafi millî hasılanın 2002 öncesi hükûmetlere göre belirli bir artış gösterdiği görülse de bu esasen anlamlı bir veri ve bir gerçekliği ifade etmemektedir. Zira kişi başına düşen millî gelirin artmış olması toplam gelirin dağıtımında adalet olduğu, servetin ve gelirin artmasından yani üretilen toplam değerden yoksul ve emekçilerin eşit oranda faydalandığı anlamına gelmemektedir. Türkiye gelir ve servet dağılımında dünyanın en adaletsiz dağılımına sahip ülkeler arasında başı çekmektedir. Zira Türkiye'nin en zengin tabakası, Türkiye'nin en zengin yüzde 1'lik kesimi ülkenin toplam servetinin yüzde 54,3'ünü elinde bulundurmaktadır. Dünyada bu boyutta servet eşitsizliğine sahip olan 1'inci ülke Rusya'dır, Türkiye 2'ncidir. Yani servet eşitsizliği noktasında, mevcut gelir bozukluğu noktasında Türkiye dünyada Rusya'dan sonra gelmektedir.

Hükûmetlerin, tabii eğer böyle bir politik duruşları varsa, gelir dağılımının düzeltilmesinde uygulayabilecekleri en etkin politika vergilendirme aracıdır. Bu progresif yani zenginden daha fazla vergi alma politikasını esas almaları gerekiyor. Dolayısıyla servetin vergilendirmeye tabi tutulması gerekiyor. Yani zenginlerin kullandıkları mallardaki KDV oranlarının yüksek tutulması gibi araçlarla eşitsizliklerin azaltılması mümkün olabilmektedir. Öte yandan, AKP'nin böyle bir motivasyonunun olmadığı da açıktır. Zira AKP, 64'üncü Hükûmet Programı'nda "Verginin tabana yayılması gibi gelir artırıcı çalışmalarla oluşturulabilecek mali alan ile yeni politikaların uygulanmasına imkân sağlayacağız." ibaresine yer vermiştir. Burada ifade edilmek istenen esasen emekçi ve yoksul halklar üzerindeki vergi cehennemini artırmaktır. Biz daha önce de bu yasayla ilgili muhalefet şerhinde kendi düşüncemizi ifade etmiştik. Biz verginin tabana yayılmasını değil tavana yayılmasını istiyoruz. Daha fazla kazanandan, daha fazla zengin olan, varsıl olan kesimlerden daha fazla vergi alınmasına dair partimizin genel görüşünü daha önce ifade etmiştik.

Vergi programına gelince; AKP, emekçilerden ödemelerini beklediği daha düşük reel ücret ve esnek çalışma bedellerinin yanında hem büyük firmalara hem de KOBİ'lere vergi avantajları sunmaktadır. Bu da kamu harcamaları için gereken vergi gelirlerinin yükünün emekçilere yükleneceği anlamına gelmektedir. Zaten AKP bu hedefi de bu bağlamda vergi tabanını genişletmektir diye ortaya koymuştur. Öte yandan, AKP Hükûmeti sermayeye daha fazla alan açmak istediği için kamu harcamaları artırmayacağını da açık bir şekilde ifade etmektedir. Kısacası, AKP, tahakkümcü, neoliberal politikalara tam gaz devam edeceğinin sinyallerini gerek Hükûmet programında gerek de yasama faaliyetlerinde açıkça göstermektedir. Bir kapitalist için harikulade nitelikteki AKP dönemi neoliberal politikaları emekçi halklar için bir ölüm fermanı demektir.

Türkiye, Avrupa içinde büyük, orta ve küçük işletmelerin kâr oranlarının en yüksek, reel ücretlerin en düşük olduğu ülkelerden biridir. Ama verimsiz bulunan işletmeleri verimli hâle getirmek için bu tablo daha da zorlanmaktadır. Yoksulları ve emekçileri düşünmekten ziyade, adaletsizliği daha fazla derinleştirerek yaygınlaştırmaktadır.

AKP rejiminin fıtratındaki adaletsizlik vergi sisteminde de gözlenmektedir. Bir kere, Türkiye'de vergilerin yüzde 70'ini dolaylı vergiler oluşturmaktadır. Gıda maddelerinden bile yüzde 8 oranında kesilen KDV'ler, akaryakıttan telefona, telefondan beyaz eşyaya alınan özel tüketim vergileri ve bu toplama eklenen harçlarla birlikte dolaylı vergiler yüzde 70'i bulmaktadır. Bu vergi, mal ve hizmet tüketirken alınmaktadır. Nüfusun ağırlığını oluşturan yoksul ve emekçi sınıflar gelirlerinin tamamını tükettikleri için bütün gelirleri vergilenmektedir. Öte yandan, buna karşılık, nüfusun yüzde 20'lik varlıklı kesimi gelirin yarısına tek başına el koymaktadır. Zenginlerin sahip oldukları gelirin hepsi onlar tarafından tüketilmediği için tüketilmeyen kısmı da dolaylı vergilerden muaf kalmakta, adaletsizlik buradan başlamaktadır.

Verginin dolaylı kısmından arta kalan yüzde 30'unu oluşturan kısmı için de adaletsizlikler söz konusudur. Zira, koca koca bankalar ve şirketler vergi havuzuna sadece yüzde 9 kurumlar vergisi katkısı yapmaktadır. Verginin yüzde 21 kadarı da gelir vergisinden oluşmakta, onda da yük yine ücretli sınıfın sırtına binmektedir.

AKP, banka ve şirketlerin kurumlar vergisi yükünü yüzde 9'da tutarak vergi yüklerini hafifletirken tek tek kâr, faiz, rant geliri sahiplerinin gelir vergisi olarak ödedikleri de işçilerin ödediklerinin yanında bir hiçtir. Örneğin, gelir vergisinin yüzde 60'ını ücretliler öderken faizden elde edilen gelirlerin yüzde 10 vergi yükü altına alınmıştır. İş yeri kirası elde edenler yüzde 7 vergi yükü üstlenmiştir. AKP'nin ekonomi politikalarında ana dinamiği oluşturduğu ifade eden inşaat sektöründeki müteahhitler gelir vergisi havuzuna yalnızca yüzde 4 katkı yapmıştır.

Böylece, zaten çoğu düşük ücrete talim eden 16,3 milyon ücretli ve 10 milyonun çoğu düşük maaşlı emekli -aileleriyle birlikte- insafsız vergi yükü altında ezilirken, gelir dağılımından yüzde 50 pay alan nüfusun yüzde 20'lik zengin kesimine kol kanat gerilmiştir

Gelir ve servet adaletsizliği şu an Türkiye'nin en önemli görünmez kılınan gündemlerinin başında gelmektedir. Partimiz vergideki bu yapısal adaletsizliğe karşıdır. Merkezinde, ücretli emekçilerin daha fazla ezildiği bir vergi sistemi mevcut yapısal bozuklukları daha da derinleştirecektir. Büyük gelir ve servet sahiplerinden alınacak vergilerin merkeze alınıp artırılacağı yeni bir vergi sistemi oluşturulmalıdır. Mevcut yasa tasarısı, bırakın yukarıda bahsettiğimiz yapısal sorunlara çözüm getirmeyi, tasarıdaki çoğu maddede gördüğümüz üzere geçici maddelerin uzatılmasını içermektedir. Bu durum, sağlıklı bir yasama faaliyetinin dahi yürütülemediği anlamına gelmektedir. Hükûmet, vergi sistemiyle ilgili olarak geçici maddelerin süresini uzatmak yerine, acil bir biçimde gelir ve servet eşitsizliğinin önüne geçecek tedbirleri içeren, vergi sisteminde yapısal reformları içeren bir irade göstermelidir. Sermayeye ve kapitalist sınıflara bu kadar bağlı ve bağımlı olan bir Hükûmetin emekçiden, yoksuldan ve ezilenden yana bir vergi sistemi için çalışması pek de olası değildir.

Değerli arkadaşlar, dün ben de konuşmamda ifade ettim, birçok arkadaş da konuşmasında ifade etti. Aylara varan sokağa çıkma yasağı terörü ne yazık ki bölgemizde hâlen devam etmektedir. Bu çerçevede de Diyarbakır Sur'da yirmi iki gündür devam eden sokağa çıkma yasağından kaynaklı olarak tüm Diyarbakır halkı bu akşam sokağa çıkmış durumdadır. Bu sokağa çıkma ablukasının ve terörünün bir an önce sonlandırılması gerekiyor. İnsanlarımız yaşamını yitiriyor. Buna karşı Meclisin sessiz kalmaması gerekiyor, Meclisin bir rol üstlenmesi gerekiyor. Şu anda, şu saatte Diyarbakır'ın Sur ilçesinde tanklar, toplar büyük silahlarla evlere, insanlara ateş açılmaktadır. Meclisimizin de bu konuda gereken duyarlılığı, gereken sorumluluğu güvenlikçi politikaları bir an önce terk ederek yerine getirmesi gerekiyor. Yarın, öbür gün bu Diyarbakır'daki ateş tüm bölgeye yayılabilecek ve bunun potansiyeli oldukça yüksek bir şekilde de önümüzde bir tehdit olarak durmaktadır. Bunun için de tüm arkadaşların, özellikle Meclisin bir rol ve sorumluluk alması gerektiğini de belirtiyoruz. Zaman geçmeden... Bakın burada oturarak birtakım ezber cümlelerle, ezber yaklaşımlarla sorunu çözmemiz mümkün değildir. Bu ateş hepimizi yakacaktır. Yarın çok geç olabilir. Onun için bu konuda tüm arkadaşlarımızın, özellikle iktidar partisinin bu sokağa çıkma yasaklarının bir an önce ortadan kaldırılması için gereken sorumluluğu ve duyarlılığı acilen yerine getirmesi gerekiyor. Keza Silopi, Cizre, Nusaybin de aynı durumdadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Yani, birbirimize laf yetiştirerek, birbirimizi birtakım böyle suçlamalarla kriminalize ederek, birbirimizi yaftalayarak bu sorunun üstesinden gelemeyiz.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - PKK'lı arkadaşlarınıza söyleyin, terörü bıraksınlar. Terörü bıraksınlar, söyleyin arkadaşlarınıza.

İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Yani, bu sorun terörü bıraksın, bırakmasın sorunu olmaktan ziyade...

BAŞKAN - Sayın Ayhan, söz süreniz bitmiştir.

İBRAHİM AYHAN (Devamla) - Peki, toparlıyorum efendim.

Bakın, büyük bir yara var, büyük bir acı var. Herkesin bu konuda büyük bir sorumluluk göstermesi gerekiyor; halkımızın da bizden beklentisi budur. Lütfen bu konuya gereken duyarlılığı gösterelim hep beraber.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)