| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 17.12.2015 |
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; siyasal dil çok katmanlı. Bazen polemikçi, bazen analitik ve müzakereci. Benim gördüğüm, haddini bildirme, taşı gediğine koyma, tahkir etme, nezaket kılığında kabalık sergileme şeklindeki bir dille bu tür konuları müzakere etmek mümkün olabilir mi? Olmaz. Ama, maalesef, siyasal dilin böyle bir sapması olabiliyor. Zaman zaman aslında hepimiz bu dilin hevesine kapılabiliyoruz, ortak bir kusur olarak söylüyorum. Emin olun böyle bir dille biz bu Meclisin çatısı altında meseleleri halledecek bir müzakere zemini oluşturamayız. Ama, Allah'tan sadece bu dilin egemenliğinde sürmüyor bu tür tartışmalar. Bu ülkede çok çeşitli kurumlar var, o kurumların fonksiyonları var. O fonksiyonlar ve kurumlar oluşturulurken devlet yapısının işlemesi, hakkın, hukukun teslimi, herkesin kendi iddiasının ötesinde adaletin tesis edilmesi için o kurumlar çalışır. Meclisimizde de zaman zaman komisyonlarda tam da o kurumların fonksiyonuna uygun müzakereler yapıldığını görüyoruz, zaman zaman da o polemikçi dilin öne çıktığını görüyoruz. Biraz önce de her iki örneğe ilişkin dilin şahidi olduk.
Emin olun kibir gösteren kişi kendi adına kaybeder. Burada karşıdakine sanki nazikâne imiş gibi had bildirmeye çalışırken kendi taraftarları nezdinde de -çünkü bu millet vicdan sahibidir- puan kaybeder. O yüzden nasıl bir dille müzakere ediyoruz, ne yapmaya çalışıyoruz, bu mühim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ahlakı da puana indirgediniz ya, rica ederim ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın, bu 17-25 Aralık meselelerinin esasen çok polemikçi bir dille gündemde tutulduğunu, bir ayin havası içerisinde gündeme getirildiğini, daha dün saat 24.00'e doğru yaklaşırken bazı arkadaşların heyecanlanarak bu ayin havası dolayısıyla hemen pozisyon almaya çalıştıklarını gördük. Mümkündür çünkü siyasette muhalefet iktidara gelmek ister, iktidara gelmek için her tür vesileyi, unsuru, iktidara gelmenin elbette rasyonel bir aracı olarak kullanmak ister.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yok böyle bir şey. O Makyavelisttir, bizde öyle bir şey yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama takdir edersiniz ki, birileri de çıkar, yapılan edilen işin esasen hukuk gibi gösterilmeye çalışılırken, adalet, hakkaniyet gibi gösterilmeye çalışılırken, kimileri buna inanabilir de ama aynı zamanda, siyasal iktidar odaklı polemikçi bir dil tarafından araçlaştırılan bir iş olduğunu söyler. Biz muhalefetin o diline katlanırız, muhalefet de bizim bu değerlendirmemize katlanmak durumundadır, birbirimize katlanacağız.
Bu konular aşağı yukarı o polemikçi siyasal dilde 50-60 kelimeyle tartışılıyor. O 50-60 kelime, bakın sayayım: Ayakkabı kutusu, para sayma makinesi, telefonla konuşmalar ve bol miktarda birtakım isimler...
MUSA ÇAM (İzmir) - Daha ne olsun Hocam!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Arkadaşlar, 50-60 kelimelik bir dille müzakere olmaz, kavga olur kavga.
MUSA ÇAM (İzmir) - Malı götürmüşler Hocam malı!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - 50-60 kelimelik bir vokabüler bir kelime dağarcığı kavganın aracı olur. Biz 50-60 kelimeyle müzakere edemeyiz. O bakımdan söylüyorum kıymetli arkadaşım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Adam olana çok bile!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, Goebbels'e burada atıflar yapıldı geçmişte de. Goebbels'e diyorlar ki: "Biz Naziler durmadan hep aynı sözleri tekrar ediyoruz, biraz farklı konulardan bahsetsek nasıl olur?" Goebbels diyor ki: "Hayır, sürekli tekrar edeceğiz..."
MUSA ÇAM (İzmir) - Ve yalan söyleyeceğiz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "...çünkü 2 bin yıldır 'credo' hep aynı sözleri söylüyor ve milyarlarca inananı var. Biz de aynı yöntemle aynı sözleri tekrar ede ede netice alacağız." Sakın buradan Goebbels'le bizim aramızda bir özdeşleştirme kurdu hikâyesi çıkartmayın.
MUSA ÇAM (İzmir) - Çok yakın, çok yakın. İlliyet bağı var, illiyet.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Propaganda siyasal sınırları aşar. Basitlik, yalınlık, benzeştirme, tekrar vesaire, bütün bunlar bir propagandanın mühimmatı olarak kullanılır.
Kıymetli arkadaşlar, insanoğlu tarihte çok çeşitli aşamalardan geçti. Başlangıç dönemlerinde mikro çevre istismarcılığı diye bir dönem vardır, avcılık ve toplayıcılık dönemi. Bu dönemde insanlar av hayvanlarına mecburdurlar, geçimleri onların üzerinedir. Otlaklarda av hayvanı kıtlığı başladığında kabileler...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ya Hocam, bunlar o dersi almamış.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Nasrettin Hoca fıkrası da ekleyin!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...buna bir çare olarak ayin düzenlerler. Hep beraber bir araya gelirler, bir ayin havası içerisinde...
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Hocam, bir şey sorabilir miyim! Hocam, bir şey sorabilir miyim!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...av hayvanlarını sembolize ederek, kendilerini avcı gibi göstererek sabaha kadar dans ederler, hoplarlar zıplarlar, bağırırlar ve böylelikle savanların, ormanların av hayvanlarıyla dolmasını, bereketli olmasını beklerler ama takdir edersiniz ki kabilelerin bu tür ayinleriyle savanlar av hayvanlarıyla dolmaz, kıtlık gitmez. Siyasette çekilen kıtlık da bu tür ayinlerle gitmez arkadaşlar, gitmez. (AK PARTİ sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar)
Bakın, gerçekten malzeme bulmakta herhâlde büyük zorluk içindesiniz ki...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Rica ederim! Sizde malzeme bol, ayakkabı kutusu, çelik kasa...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Evet, evet, bakın, örneğini anlatacağım. Şahidi sizsiniz, şahidi bu Meclis. (CHP sıralarından gürültüler) Dinleyin! Bu Meclis, şahidi sizsiniz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - AKP başlı başına malzeme Hocam, başlı başına; her yeri malzeme.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Dinlemesini bil, dinlemesini!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İlknur Hanım söz aldı. Buradan konuşan bir arkadaşımın "Biz hırsız değiliz diyemiyorsunuz." lafını burada tekrar etti ve "Biz hırsız değiliz." dedi ama daha "Biz hırsız değiliz." demesine vakit kalmaksızın bir alayiş ve nümayişle "İtiraf ettiler, itiraf ettiler!" Yani bir nevi "işte kanıt" havası doğdu. Bu kadar mı malzeme bakımından fukarasınız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yok, yok, daha güçlü kanıtlar var, siz merak etmeyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bir dil sürçmesine bel bağlayacak kadar, bu kadar mı kötü durumdasınız?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Naci Bey, çok güçlü kanıtlar var, onlara ihtiyacımız yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bilinçaltıdır söylediği, bilinçaltıdır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Maalesef hukuk tarih boyunca siyasal amaçların aracı kılınmak istenmiştir, hukukun tarihine bakın bunu görürsünüz. Herkes kendi hukukunu dayatmaya çalışmıştır ama insanoğlu sonuçta, demokratik zemin, seçmen, halk iradesi, bu kavramlar çerçevesinde herkesin hukukunu mümkün kılacak bir düzen kurmuştur.
Şimdi, CHP'li arkadaşlar kendi hukuklarını isteyebilirler, "Niçin bizim dediğimizi bu Meclis kabul etmiyor?" diye gürültü patırtı edebilirler, seslerini yükseltebilirler. Herkes bu tür taleplerde bulunabilir ama bu şu anlama gelmez. Sonuçta, herkes için hukuk, hukukun kurumları, hukukun süreçleri, ilgili organizasyonlar, onların fonksiyonlarını yerine getirmeleri üzerinden gerçekleşir. Bu Meclis toplanmış, soruşturma komisyonu kurmuş, bu komisyon çalışmış, bu polemikçi dille çalışmamış, 50 kelimeyle çalışmamış, dosyalara girmiş, onları konuşmuş, onları tartışmış ve neticede bir karar vermiş ama arkadaşların hoşuna gitmemiş karar, "İlla da bizim dediğimiz olacak." Arkadaşlar, hukuk bu değil. Bu Meclis millet iradesi tarafından seçildiyse ve bu komisyonlar hukuki bir şekilde teşekkül ettiyse nihai noktada sizin de, bizim de tabi olduğumuz Meclistir, o komisyonların kararlarının olağan süreçlerle buraya getirilmiş olmasıdır. İddialarda bulunabilirsiniz ama hepimizi bağlayan hukuk neticede budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Demokrasinin de kastı olan herkesin hukuku budur kıymetli arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)