| Konu: | Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmi'nin Hakk'a vuslatının 742'nci yıl dönümüne ve devletin terörle mücadelesinin başarıya ulaşacağına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 17.12.2015 |
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, teşekkürler.
Hazreti Mevlâna'ya ve bu vesile, onun yolunda giderken hayatını yitirmiş olanlara Allah'tan rahmet diliyorum. Bundan sonra da onun yolunu, onun yaklaşımını, insanlığın önüne koyduğu ışığı esas alanlara selam olsun diyorum.
Hazreti Mevlâna öldüğünde cenazesinin arkasında her dinden insanlar toplanmış ve onu kendilerinin bir velisi olarak ifade etmişlerdi. İnsanlar öldüğünde, gönül insanı olduklarında çok farklı çevreden kimseleri, kesimleri cenazelerinin arkalarında toplayabiliyorlar. Bunun herhâlde herkese aynı zamanda bir ders olması lazım.
Hazreti Mevlâna'nın bir sözü var, birçok sözü var da sözlerinden birisi: "Ne tükenmez hazinesin ey dil!" ve "Ne devasız bir dertsin!" Dile atıf yapıyor. Dil bazen tükenmez bir hazine, bazen devasız bir dert olabilir. İnsanın önünü açan da barışı sağlayan da dildir, insanların kanını döken, onları çatıştıran da dildir. Mevlâna buna atıf yaparken aslında dilin her devirde olayları analiz ederken, anlamaya çalışırken hangi istikamette kullanılması gerektiğine ilişkin bir dikkat, tehlikeli de olabilecek yanına yönelik bir işaret veriyor.
Bazı vilayetlerimizde yaşanan olaylara ilişkin olarak kullandığımız dil de tükenmez bir hazine olabilir ya da devasız bir dert olabilir. Eğer biz, orada yaşananları gerçekliğe uygun bir tarzda siyasal dile tercüme edersek barışın, kardeşliğin, bu ülkedeki kucaklaşmanın aracısı oluruz. Ama o gerçekliği tahrip ederek, dönüştürerek belli bir ideolojik angajmanın aracı kılacak tarzda, onun halkla ilişkilerine uygun bir biçimde konuşursak buradan barış çıkmaz.
Devlet, ahlaki bir ödevle mükelleftir. O ahlaki ödev, vatandaşlarının -her kim olursa olsun- can ve mal emniyetini sağlamaktır. Devletin vatandaşlarına karşı bir tavrı olmaz. Türkiye, demokratik bir ülke. Devlet iradesi o demokratik zeminde teşekkül ediyor. Devletin görevi, bir yerde vatandaşlara yönelik tehdit ve tehlike varsa bunu ortadan kaldırmaktır. Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği yerlerdeki tehlike, çok açık bir biçimde, PKK terör örgütünün halka ve devlete meydan okuması neticesinde ortaya çıkan bir tehlikedir. Bu gerçekliği görmezlikten gelip sanki devlet halka karşı tanklar ortaya sürüyormuş tarzındaki bir dil, işte, barışı sağlamayacak olan, dert olan bir dildir. Bu dilden barış çıkmaz.
O yüzden, olayları değerlendirirken ideolojinin o çok puslu gözlükleriyle bakıp buradan başka türlü bir hikâye çıkartmaya çalışmak, ne kadar sözlerimizin arasına barış, demokrasi, eşitlik, kardeşlik gibi laflar koyarsak koyalım bu amaca hizmet etmez.
Terörle bu devletin mücadelesi, bu ülkenin mücadelesi, bu halkın mücadelesi, Kürtlerin ve Türklerin mücadelesi muhakkak başarıya ulaşacak ve bu ülkede kardeşliği ve barışı mutlaka sağlayacağız. Siyaset bunun için çok önemli bir zemin ve fırsattır. Ümit ederim siyaset yapan çevreler de bu fırsatı ve imkânı barış için doğru ve tutarlı bir şekilde kullanırlar.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)