GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:15
Tarih:16.12.2015

HDP GRUBU ADINA NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli vekiller; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.

ABD Merkez Bankası beklenen açıklamasını yaptı ve faizde 0,25'lik veya çeyrek puan bir artış söz konusu.

Dikkat edilirse, bütçe görüşmelerinde ister geçici bütçe tasarısı üzerinde çalışmalar sürdürülsün, isterse esas bütçeyle ilgili görüşmeler sürdürülsün, bizi direkt etkileyen şu anda da haberini aldığımız iki husus var: Birinci husus, ekonomideki bağımlılık hâlimiz. Bu, sadece kendi ülkemizi ilgilendiren bir problem değil, aslında küresel olarak bütün dünyanın bugün kapitalizme olan bağlılıklarının bir neticesi olarak şu anda o bağımlı hâlleriyle etkilenmesidir.

İkinci husus da faiz durumudur ki aslında bu Meclisin, hazırunun, faiz konusuyla ilgili çok ciddi tartışmaları yoğunlaştırarak sürdürmesi kanaatini taşıyorum. Aslında "bağımlılık" dediğimiz şey insan iradesine, insan fıtratına ızdırap veren bir marazdır. Yani, insanoğlunun fıtratının gereği olarak, herhangi bir konuda, sadece ekonomide değil, siyasette, sosyal hayatta, eğitimde yani insanoğlunun günlük yaşamını ilgilendiren bütün hususlarda herhangi tahakkümcü bir bağımlılık insan ruhunu incitir. Dikkat ederseniz, aslında bağımlı kalma, bağımlı olma mahkûm olan tarafın arzusuyla, rızasıyla gerçekleşen bir husus değil, tamamen zulmün ve zorbalığın neticesinde bağımlılıklar insanoğluna zarar ve ızdırap verir.

İkinci husussa faizle ilgili husustur ki hepinizin malumudur, bütün kutsal metinlerde, kutsal kitaplarda, Tevrat'ta, On Emir'de, İncil'de ve yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de faizin aslında insanlığı murdarla beslemesi probleminden dolayı ciddi bir şekilde yasaklandığını görürüz.

İSMET UÇMA (İstanbul) - O ribadır üstat, faiz değil.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Hatta, Kur'an-ı Kerim'de Allah'la ve Resulü'nün kendisiyle savaş olarak tanımlanmıştır faiz. Bunu derken sadece inancımızın gereği olarak ifade etmiyoruz; bu, aslında insanlığın insanlıkla yaşıt olan en temel problemidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne gariptir ki bütün kutsal metinlerde ve hemen hemen tüm insanlık tarafından bu şekilde bir tehdit olarak görülen bu problem -bağışlayınız- bu küresel ur bütün insanlık tarafından da sürekli olarak kullanılagelmiştir yani teorik olarak bunun karşısında durmak yetmemiş; tam tersine, inananlar dâhil olmak üzere, faiz sisteminde kendilerine ayrılan yeri almışlardır. Dikkat buyurursanız, özellikle Yahudi geleneğinde yasak olmasına rağmen, dinleri tarafından On Emir içerisinde yasak edilmesine rağmen, bugün, yeryüzünde faizin arkasında yani küresel kapitalist problemin arkasında onların da bulunduğunu söylemek belki de yanlış olmasa gerek.

İkinci bir husus: Bütçenin israfla mücadele konusundaki mahiyetini merak ediyoruz yani sadece ve sadece israfa karşı olmak, israfı nasihatlerle dile getirmek yetmiyor. Bugün, hem bizi hem de yeryüzündeki aslında bütün beşeriyeti tehdit eden ekonomik problemlerden bir tanesi de israfla mücadele konusundaki duyarsızlığımızdır. İsteriz ki ve yürekten de inanıyoruz ki her arkadaşımız tarafından burada israf ekonomisinin ve şu anda bizim karşı karşıya bulunduğumuz bu israf probleminin çözümü konusunda çok daha ayrıntılı çalışmalar ve çabalar içerisine girilmesi esastır.

Bunu söylerken bütçe ahlakıyla ilgili, ekonomik ahlakla ilgili bir iki söz de ilave etmek istiyorum. Altyapısı kapitalizm olan, faiz olan ve israfa dayalı olan bir ekonomik sistemin üst yapısında ahlakı aramak gerçekçi olmaz yani dinî tabirle, zulmün adalet külahını giymesi gibi bir şey olur. Esas olan adil olmasıdır, hem bütçenin hem ekonominin adil sistem üzerinde yürümesi gerekir. Eğer bir adalet sistemi işlemiyorsa, hangi alanda olursa olsun -biliyorsunuz ki, adaletin zıddı zulümdür- adalet yoksa bir sistemde elbette ki zulüm devreye girer ve o zaman da zulmün maliyetini dün olduğu gibi bugün de hepimiz şahitlik ederek gözlerimizle görürüz.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; vicdanın feryadını bu yüksek duvarların arkasından işitmek herhâlde çok da kolay olmasa gerek. Bugün ülkemizin bir bölümü yangın alanına dönmüş. Sadece ülke sınırları içerisindeki yangından bahsetmek, belki de komşu ülkelerdeki yangını da biraz da olsa unutmak gibi bir anlam taşır ki komşu ülkelerdeki yangını söndürme mükellefiyetini üzerinde gören bir devlet, bir hükûmet elbette ki kendi ülkesi sınırları içerisindeki yangını söndürmekten birinci derecede sorumludur. Bizler belki de yarın bugünleri aramış olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Değerli dostlar, şu anda, hâlen yetki ve sorumluluk bu yüce Meclisin kontrolü dâhilindedir. Eminiz ki bu yüce Meclis hem iktidarıyla muhalefetiyle kendi vicdanını hakem tayin ederek hem ülkemizdeki yangınla ilgili hem komşularımızdaki yangınla ilgili sağlıklı bir sonuca ulaşabilir.

Son olarak, son olarak şunu söylüyorum: Bakınız, yarın belki de Şebiarus ihtifalleri en üst düzeyde katılarak kutlanmış olacak. Nedir Şebiarus...

BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, süreniz sona erdi.

Teşekkür ediyorum.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkanım izninizle.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın efendim.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Hazreti Mevlâna İslam coğrafyasının irfan geleneğinin en önde gelen şahsiyetlerinden ve simalarından bir tanesidir. Ben izninizle Hazreti Mevlâna'nın şahsımanevisine bu kürsüden seslenmek istiyorum: Şebiarus ihtifallerine katılacak olan zevata lütfen manen desin ki "Siz burada benim ihtifallerimle ilgilenirken lütfen gidiniz, kendi sorumlu olduğunuz sınırlarınızın dâhilindeki yangını söndürünüz."

BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, teşekkür ediyorum.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Ben de teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)