| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 14 |
| Tarih: | 15.12.2015 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu sokağa çıkma yasakları Türkiye'nin gündemine tarihimizin hiçbir döneminde bu kadar korkunç bir şekilde vahim ihlallerle, ağır insan hakları ihlalleriyle girmemişti. Hatta geçmiş yıllarda darbe dönemlerinde, 80 darbesinde, öncesinde, 71'de hepimizin çok yakından bildiği o korkunç yıllarda bile, 90'lı yıllarda bile bu kadar uzun süreli sokağa çıkma yasaklarına, insanların yaşamasının neredeyse yasaklandığı günlere tanıklık etmemiştik. Ama bugün Türkiye'nin birçok ilinde, kürdistan illerinde hâlâ devam eden, on altı günleri aşan sokağa çıkma yasaklarının, Hükûmetin deyimiyle kararlılıkla, ev ev, sokak sokak temizleyene kadar -bu uygulamaların- devam edeceği yönündedir.
Sokağa çıkma yasağı nedir gerçekten? Sokağa çıkma yasağı aslında insanın kendi iradesi dışında hiçbir şey yapamamasıdır, hareketsiz kalmasıdır, evinden dışarı çıkamamasıdır. Ekmek almaya gidemiyorsun, hastaneye gidemiyorsun, işe gidemiyorsun, okula gidemiyorsun ve bu liste o kadar uzun ki, en korkuncu evinde kapıya çıkamıyorsun, kapıya çıktığında her an keskin bir nişancı tarafından tek kurşunla ya da birden fazla kurşunla hayatını kaybedebilirsin ve sokağa çıkma yasağı camiye bile, ibadethaneye bile gitmeni yasaklayan bir uygulamaya dönüştü. Cizre'de camilerde güvenlik güçlerinin orayı karakol hâlinde nasıl kullandıklarını, cuma hutbelerini nasıl yasakladıklarını büyük bir dehşetle hepimiz izledik. Cenazenin defin işleminin bile gerçekleşmemesidir, ölü bedenin toprağa değmemesidir sokağa çıkma yasakları, yakınlarının "ceset kokmasın" diye buzlarla korumasıdır evlatlarını, kucaklarında yatırmasıdır. Bunu uzatmak istemiyorum, aslında hayatın donmasıdır, yok olmasıdır ve şu anda birçok ilde bu uygulamalar fiilen devam ettiriliyor.
Peki, nedir bunun dayanağı, gerçekten var mı bir dayanağı? Hiçbir dayanağı yok. Valilikler, tümüyle keyfî, hukuksuz, hiçbir anayasal ve yasal dayanağı olmadan bu kararları alıyorlar. Kararları alırken trajikomik bir şekilde şunu ifade ediyorlar: "Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması." Vatandaşların can ve mal güvenliğini ortadan kaldıran uygulamanın kılıfı, vatandaşların can ve mal güvenliğinin korunması olarak kararlara dercediliyor ve neymiş dayanağı? 5442 sayılı Yasa'nın, İl İdaresi Kanunu'nun 11/C maddesi olarak ifade ediliyor.
16 Aralıkta başladı ilk sokağa çıkma yasakları, kararları ve 11 Aralığa kadar, tespit ettiğimiz rakamlara göre -şu anda bu sayı arttı tabii- 7 ilde ve 2014 nüfus sayımına göre 1 milyon 299 bin 61 kişinin yaşadığı 17 ilçede toplam 54 kez süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve bunlardan en uzunu Silvan'da 16 gün boyunca devam etti. Son altı ayda toplam 169 gün sokağa çıkma yasakları uygulandı ve verilere göre -farklı rakamlar da var- bizim tespit ettiklerimiz 65 sivil yurttaş yaşamını yitirdi.
Tabii, bu arada, şunu da söyleyeyim: Bugün Diyarbakır'da yaşamını yitiren polis memurlarına Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Tabii, dün Diyarbakır'da polis kurşunuyla öldürülen Şerdıl Cengiz, Şiyar Salman'ın da ailelerine başsağlığı diliyor ve Allah'tan rahmet diliyorum. Bu Mecliste vatandaşların ölümü karşısında bile tek taraflı başsağlığı dilenmesini de reddediyoruz. Bu ülkenin yurttaşlarının ölümü arasına hiyerarşi koymak, ayırım koymak asla kabul edilemez. Biz, dün o cenazeleri gördük Diyarbakır'da ve bugün yine bir kısım medyanın kendilerine verilen talimat gereğince bu cenazelerin, daha doğrusu bu cinayetlerin polis tarafından değil esnaf tarafından yapıldığı şeklinde bir haber servis edilmiş. Gerçekten o kadar büyük yalanlarla yönetilmeye çalışılıyor ki bu ülke, artık neyi, nasıl okuyacağımızı, nasıl yorumlayacağımızı aslında ezberledik, şaşırmıyoruz. Dün, yine, Dargeçit'te bir kadını ziyaret ettim, Dicle Üniversitesindeydi, Sacide Gezginci. Kanas ya da Doçka ya da uçaksavar mermisiyle sol omzundan tüm kolu kopmuştu. Doktorlarla yaptığımız diyalogda ve yaptığım araştırmada, hukukçu olarak, büyük silah atışında hiçbir silahın o kolu oradan koparamayacağı ifade ediliyordu. 2 genç Süleyman Okçu, Reşit Özmen -sadece örnek olarak veriyorum- biri on sekiz, biri on beş yaşında, Diyarbakır Seyrantepe semtinde beyaz Ford Ranger'lardan inen sakallı, iri yarı şahıs tarafından rastgele kurşuna tutulmuşlar, polis memuru tarafından. Beyaz Torosları davet eden Başbakan, ona buradan söylüyoruz...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Öyle bir davet yok!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Artık beyaz Toroslar değil beyaz Ranger'lar ve siyah Ranger'lar ölüm saçıyor, ölüm kusuyor oralarda. İşte sokağa çıkma yasakları Anayasa'nın 13'üncü maddesine açıkça aykırı. Anayasa'nın bu madde temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasıdır. 15'inci madde temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulmasıdır. Yine AİHS'in Ek 1'inci Protokolü'nün 1'inci maddesi özgürlük ve güvenlik hakkının tümüyle ilga edilmesidir. Ve hiçbir dayanak olmadan bu ülkede şu anda yaşam yasaklanıyor; havayı solumak, yemek yemek, sokağa çıkmak yasaklanıyor ve en korkuncu devlet vatandaşının can güvenliğini kendi güvenlik güçlerinin eliyle ortadan kaldırıyor. Can güvenliğini sağlaması gereken Hükûmet kendisi bunu ortadan kaldırıyor.
90'lı yıllarda bu manzaraları çok gördük, o zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kapısında yıllarca bekleyen hükûmetler küçük tazminatlarla o dönemi hâlâ kapatmaya çalışıyorlar fakat kapatamadılar. O dönemde köyler boşaltılıyordu -3 milyon insan yerinden yurdundan edildi- bugün ilçeler, şehirler boşaltılıyor ve şu anda Cizre'de, Silopi'de, Dargeçit'te, Sur'da, Nusaybin'de yüz binlerce insan ölüm tehdidi altında hayatını devam ettirmek zorunda.
Biz sokağa çıkma yasaklarına karşı her türlü hukuki mekanizmayı kullanıyoruz, kullanmaya da devam edeceğiz. Hem siyasi hem hukuki mekanizmaları -demokratik siyaset alanında- ve demokratik tepkilerimizi her fırsatta tabii ki ifade etmeye devam edeceğiz.
Anayasa Mahkemesine gittik. Anayasa Mahkemesindeki üyeler, gerçekten hukukçu iseler, gerçekten bu Anayasa'ya sadakatle bağlı iseler, gerçekten kararların, işlemlerin ve kanunların Anayasa'ya uygunluğunu denetliyorlarsa sokağa çıkma yasaklarını derhâl kanunsuz ilan etmelidir ve durdurmalıdır. Ama Anayasa Mahkemesi bunu yapmasa da tabii ki bu iş burada bitmeyecek. Bu iş, uluslararası mekanizmalara, Birleşmiş Milletlere, Uluslararası Ceza Mahkemesine kadar tarafımızca taşınacaktır. Bu Hükûmet, şu anda, sistematik, kararlı ve istikrarlı bir şekilde insanlığa karşı suç işlemeye devam ediyor; çocuk öldürüyor, kadın öldürüyor, genç öldürüyor, yaşlı öldürüyor ve bunlar insanlığa karşı suçtur.
NECİP KALKAN (İzmir) - Aynaya bak, aynaya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Eğer, bu Hükûmet, bu uygulamalara bir an önce son verip çözüm sürecine, gerçekten toplumsal barışın tesisine geri dönmezse bunun hesabını kendisi verecek. Sadece tazminat ödemekle vermeyecek, gidip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde o tazminatların miktarını düşürmek için bilumum yasal değişikliklerle de kapatamayacak. Sanık sandalyesinde bu verdiğimiz canların hesabını tek tek verecek, bu kadar ucuz kurtulamayacak.
Bugün, eskiden insan hakları ihlallerini hükûmetler 90'lı yıllarda reddediyordu. Şimdi "Biz yapmadık." diyorlar. İhlallerin olduğunu, insanlığa karşı suçlar işlendiğini, dünyanın gözü önünde her gün yapmaya devam ettikleri hâlde, sadece "Bunlar olmadı." değil, "Biz yapmadık." diyorlar. Artık neredeyse canlı yayınlarda insanlar katlediliyor ve bunların failleri dosyalarda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Beştaş, konuşmanızı tamamlamanız için size ek süre veriyorum.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Neredeyse onlarca kameranın önünde işlenen cinayetler, yalan yanlış, sahte bilgi ve belgelerle, tanıklıklarla soruşturmalar kapatılıyor ama hakikat inatçıdır, bunu asla kapatamazlar. Biz bunun peşini, bunun hesabını sormayı bir an için bırakmayacağız. Bugün halkımızla birlikteyiz. Yarın da halkımıza reva görülen bu uygulamalara karşı, emin olun, bu Hükûmet üyeleri ve siz değerli milletvekilleri, daha geç olmadan sesinizi yükseltin. Şu anda insanlığa karşı suçlar işlenmeye devam ediliyor.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)