GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kutsal mekânların tahrip edilmesine ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:1
Birleşim:14
Tarih:15.12.2015

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Meclis başkan vekilimiz konuşmasına başlarken önemli bir konuya vurgu yaptı; Meclisin gündemi ile halkın gündeminin bir olması gerektiğini söyledi, bizce de doğrudur, öyle olması gerekir. Halkımızın gündemi sokağa çıkma yasaklarıdır, yaklaşık otuz günden beri devam ediyor. Yine, halkımızın gündemi, kutsal mekânların tahrip edilmesi, tarihimizin, kültürümüzün katledilmesi ve yine, demokrasi mücadelesini yürütenlerin katledilmesidir.

Bu anlamda, dün Diyarbakır'da sokağa çıkma yasaklarını protesto gösterileri sırasında, 94 ve 97 doğumlu 2 genç arkadaşımız Şiyar Salman ve Şerdıl Cengiz polisin sıktığı gerçek mermilerle kafalarından vurularak katledilmişlerdir. Her 2 gencimiz, her 2 genç arkadaşımız demokrasi mücadelesi şehitleridir. Ben 2 gencimiz şahsında bütün demokrasi mücadelesi şehitlerini saygıyla, minnetle, şükranla anıyorum. Hepsinin anısı ve mücadelesi önünde saygıyla eğiliyorum. Kendilerine Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum. Bütün Diyarbakır halkına buradan başsağlığı diliyorum. Bu katliamı yapanları da lanetliyorum, kınıyorum.

Değerli arkadaşlar, kutsal mekânlarla ilgili söylemek istediklerimi kısaca şöyle ifade edeceğim: İnsanlık tarihi boyunca toplumsal yaşam bir kutsallık çerçevesinde devam edegelmiş ve kutsal mekânlar ve ritüeller toplumsal yaşamın her daim merkezinde olmuştur. Bu nedenle, toplumların ölülerini gömme, yas tutma, ölüye saygı, kutsal mekânlarda yapılan ibadet, bu mekânların korunması gibi tüm kurallar bütün semavi dinlerde yer almış ve bu kurallar mutlak, kesin kurallar hâline gelmiştir.

Ancak, Kürt sorununda demokratik çözümü rafa kaldıran ve Sri Lanka modeline benzer bir modelle Kürt sorununu bitirmeyi bir kez daha denemek isteyen AKP Hükûmeti "Başarıya giden her yol mübahtır." diyerek 90'lı yıllarda bile denenmeyeni denemiş, halkın kutsalı olan mezarlıkları ve şehitlikleri bombalayarak mezarları tahrip etmiştir. On üç yıldan beri iktidarda olan ve kendini muhafazakâr demokrat olarak tanımlayan ama özünde siyasal İslamcı olan AKP, mezarlıklara olan saldırıyı savunamayacağından, mezarlıklar etrafında yapılan küçük cami ve cemevlerinin farklı amaçlarda kullanıldığı yalanına sarılarak kendini aklamaya çalışmaktadır. Yine, sokağa çıkma yasağının ilan edildiği 8 büyük ilçede cami, kilise gibi halkın kutsal mekânları, hendekler ve barikatlar kapatılacak gerekçesiyle kurşunlanmıştır, yakılmıştır. Diyarbakır'daki Kurşunlu Camisi, Dört Ayaklı Minare, Sur ilçesindeki Surp Giragos Kilisesi ve Nusaybin'deki Mor Yakup Kilisesi hedef alınan kutsal mekânlardan sadece birkaçıdır.

Hatırlanacağı üzere, yine Muş Varto'da Ekin Van adlı kadın gerilla katledilmiş, çıplak bedeni sürüklenmiş. Yine, Şırnak'ta Hacı Birlik, 28 kurşunla katledildikten sonra cenazesi zırhlı araçlara halatlarla bağlanmış, metrelerce sürüklenmiş. Ne yazık ki bu tablo karşısında Başbakanın açtırdığı soruşturmadan henüz bir sonuç alınamamış, bunun da bir prosedür olduğunu biz görüyoruz. Yine, ölüye saygısızlığın başka bir örneği de ülkemiz dışından, Suriye'den, Rojava'dan gelen cenazelerin ailelerine verilmemesi ve en son, yine Aziz Güler'in elli dokuz gün sonra ailesine teslim edilen cenazesini örnek olarak gösterebiliriz.

Tabii, bunlar bütün ülkede yaşanıyor ama AKP Hükûmeti, hem yandaş medyasıyla hem baskı altına aldığı medyasıyla bütün bu olanları bitenleri toplumdan gizlemeye ve saklamaya çalışıyor. Ama hepimizin bilmesi gereken bir gerçeklik var ki o da gerçeklerin asla örtülemeyeceği ve üstünün kapatılamayacağıdır. Er ya da geç bu ülkede gerçeklikler açığa çıkacaktır.

Kürt sorununun çözümünde yol almak istemeyenlere de bir çift sözümüz var, onu hatırlatmak istiyorum, Albert Einstein'ın bir sözü, çok güzel bir söz; ne diyor Albert Einstein: "Aptallığın en büyük kanıtı aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır." Otuz yıldan beri, arkadaşlar, bu ülkede Kürt sorunuyla ilgili aynı şeyler yapılıyor. Ne yaparsanız yapın, çözüm ve barış dışında bir yol ve yöntem yok. O nedenle, biz, bir kez daha Hükûmeti Kürt sorununda çözüme, barışa davet ediyoruz, masaya davet ediyoruz; Sayın Öcalan'la görüşmelerin tekrar başlaması için bir irade göstermesi gerektiğini ifade ediyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)