| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 4 |
| Tarih: | 25.11.2015 |
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle bu yasama yılının barışa, demokrasiye, özgürlüğe, eşitliğe, adalete katkı sunmasını diliyoruz. Sayın Başkana, oluşacak olan Başkanlık Divanına ve programı görüşülecek olan Kabineye de bu duygularla başarılar diliyoruz.
Sayın Başkan, keşke biraz önce... Öncelikle sizinle başlayacağım ve bir cümlenizin tutanaklardan çıkarılmasını dikkatinize sunacağım.
Dünya tarihinde ormancılık faaliyeti, orman oluşturulması ya da orman vasfına yakın ağaçlık oluşturulmasının bilinen en büyük mimarı Adolf Hitler'dir. "Her şeyin iyisi Almanlara layıktır." diyerek Almanya'da muazzam bir ağaçlandırma ve orman faaliyeti başlamıştır. Fakat o meşum günden sonra, sadece Almanya'da değil dünyanın hiçbir orman toplantısında Hitler'in bu vasfına atıf yapılmaz. Antifrizi bulmuşlardır; bugün kış şartlarında yolculuk yapıyoruz, kimse atıf yapmaz. Siz, Sayın Başkan, bu ülkenin tarihinde en kanlı, en zalim, en faşist cuntayı "Canım, onlar da güzel bir şey yapmışlarsa anmayalım mı?" diyerek olumladınız. İlk işi Parlamentoyu feshetmek, halkın iradesini yere sermek olan faşist bir cuntayı bu kürsüden olumladığınız için sizi kınıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar) Bu sözlerinizin öncelikle tutanaklardan çıkarılmasını talep ediyoruz. Bu kürsüde, bu çatının altında bu çatıyı yıkan bir diktatör olumlandırılamaz. Üstelik bu Türk sağı, riyakârlık konusunda dünyadaki bütün sağcılara tur bindirir. E, siz daha düne kadar İskilipli Atıf Hoca'ya burada ağıtlar yakıyordunuz. Siz 24 Kasımın hangi gün olarak seçildiğine de bir bakın. Bence mürtetliğe kadar gider -tebliğ vazifemi de yapayım- haşa, dinden çıkmış olabilirsiniz. Geri dönmeye niyetiniz varsa onu da hatırlatmış olayım. Neyin müminliği bu? 24 Kasım iyi bir şeymiş, cunta, faşist Evren bunu getirmiş. Vel hayâ, vel iman diyorum, bu konuda başka da bir şey demiyorum, utanç verici.
Şimdi, hakkaniyetle işe başlanmazsa hakkaniyetle gidilmez. Ben burada -Sayın Başbakan gitti sanırım ama- hem AK PARTİ'lilere hem CHP'lilere şunu sormak istiyorum: Geçen dönem Başkanlık Divanı kaç kişiydi? 18 kişiydi. Ondan önceki dönem kaç kişiydi? 17 kişiydi. Sayın üyeler, niye bu dönem -yani bu bizim kendi işleyişimizi tek tek, birey birey, vekil vekil ilgilendiriyor- 23? Niye 22 değil, 24 değil, 23 diye mesela siz kendi grup başkan vekillerinize bir sorma ihtiyacı hissetmelisiniz. Niye? Bu Bakanlar Kurulu mu? Yani, Başkanlık Divanı 18 kişi olunca, 15 kişi olunca bu Meclisin işleyişi sakata mı gelecek, yani bir zaafa mı uğrayacak? Yok. Bunun sebebini ben söyleyeyim: Bunun sebebi bir partiye ta RTÜK üyeliğinden beri bugün gelinen Başkanlık seçiminde gösterilen özveriden dolayı bir diyet ödemedir. Biz bütün partilerin eşit temsiline bile saygı gösteriyoruz yani bunu da arzuluyoruz ama limitlerine bakılıyor. Ben ümit ediyorum ki Milliyetçi Hareket Partisi bu 1 üyeliği, bu kadar zorlama 1 üyeliği kendisine zül addetmelidir ve reddetmelidir bunu.
CELAL ADAN (İstanbul) - Sana ne ya!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bana ne değil. Hak ve adalet söz konusuysa... Çünkü Sayın Vekil, insanları söyledikleri bağlar. Sizin temsilciniz burada RTÜK üyeliğinin kurayla mı, yoksa seçimle mi yapılacağı zaman daha tutanaklarda mürekkebi uçmamış laflar etti. Bana ne değil. Evvela hepimizi ilgilendiriyor, daha çok da sizi ilgilendiriyor. İnsan sözüyle tartılır. Ayıptır! Hele hele böyle bir, kendinize bu kadar hasletler atfediyorsunuz... Ne olur yani, 1 tane fazla olsa ne olur, 1 tane eksik olsa ne olur? Ama bunu 23'e çıkarmak hiçbirinizin dikkatinden kaçmaması gereken bir şey. Bana ne... Evet, beni ilgilendiriyor çünkü bu memlekete biraz önce olumlanan o faşist cunta lideri bu seçim barajını da... Bir halkın iradesi Meclise yansımasın diye getirtildi ve böyle dillendirildi. İnsansak, demokrasiye inanıyorsak hepimizi ilgilendiren, ilgilendirmesi gereken bir şeydir. Yoksa tabii ki size ne, bana ne. Bizim açımız...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Sırrı Bey, elektrik veriyor, personel veriyor; devletin geliri ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekili...
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Sayın Tanal, CHP de buna "Okey." dedi. Sen hele önce bir kendi grup başkan vekiline sor.
BAŞKAN - Sırrı Bey, Genel Kurula hitap ediniz efendim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - "Niye '18' demedik de '23' dedik?" diye kendi grup başkan vekilinize de bir sorun.
İş; bir halkı, yoksulları, mazlumları, emekçileri bu Parlamentoda az temsiliyet alanına hapsetmeye geldiğinde muazzam bir ittifak oluyor. Bütün bunlar bir fayda sağlamaz.
Değerli vekiller, kaç gündür Sayın Tanal... O konuda da hem teşekkür ediyoruz hem eksik verdiği bir bilgiyi düzeltiyoruz. Nusaybin'de 3 mahallede değil, 11 mahallede sokağa çıkma yasağı var. O 3 mahalle kaldırılmayan mahalle. Şimdi, birçok yurttaşımız, sivil yurttaşımız hayatını kaybetti.
Fazlaca bir vaktimiz yok ama yeni yasama döneminin ilk kürsü konuşmasında bir şeyi sizin ve değerli Kabinenin dikkatine sunmak istiyorum. Sayın Başbakanın, Cumhurbaşkanının, güvenlik bürokrasisinin bu operasyonları, bu zulümleri, bu katliam girişimlerini meşrulaştırma cümleleri: "Biz bu meseleyi kökünden halledeceğiz." Ben de...
Sayın Başkan, şu bakanlar sırasına biraz sessizlik telkin edebilir misiniz.
Arkadaşlar, sonra gider, odalarında tebrik edersiniz.
BAŞKAN - Devam ediniz Beyefendi, devam ediniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Biz sizi dinliyoruz efendim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Can.
Sayın arkadaşlar, felaket nerede biliyor musunuz? Felaket şurada: Siz PKK'yi bire kadar, bütün yöneticisiyle, sempatizanıyla, ona gönül vereniyle bire kadar kırdınız diyelim, ortada hiçbir ferdi kalmadı; siz ona sempati duyan bölge halkının tamamını sindirdiniz ya da yok ettiniz diyelim, hiçbir gölgesi kalmadı, hep birlikte felaketimizin başladığı gün o gündür. Dolayısıyla, bu yöntemde ısrarın beyhudeliğini böyle bir örnekle anlatayım size. Dediklerinizin tümüne nail olsanız, bu memleketteki bu zulmün, bu meselenin, bu kanayan yaranın çözümüne dair en ufak bir şey yapmamış olursunuz; bu memleketi -hiç sevmiyorum bu deyimi ama kestirme olduğu için kullanayım- Suriyelileştirirsiniz çünkü bu yöntemi daha önce faşist cunta liderleri de denedi, "temsilî düşman kuvveti" diye Kürt şalvarı giydirilip tatbikat yaptırdı. Sorun, içinizdeki değerli vekiller size bunu bütün ayrıntılarıyla anlatırlar. Bir cezaevinde Türk olmaya zorlandılar, tıpkı buradaki bu yemin meselesindeki garabet gibi. Ama ne oldu? 300 kişiydi, 300 bin kişi oldu; 300 bin kişiydi, 3 milyon kişi oldu. Bu yol, yol değil arkadaşlar.
Hele bizim Meclis...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Terör de yol değil, terör de yol değil.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - ...olarak elimizde bir tek yol var: Demokratikleşme ve bu meseleyi müzakere etme. Bu, asırlar da sürse...
BAŞKAN - Efendim, müddetiniz bitti.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - ...şu an yürütülen yöntemlerden daha hayırlıdır. Bana laf atmanıza gerek yok, bunun böyle olduğunu kalbinizde siz de biliyorsunuz, bilmelisiniz...
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Teröristi savunmayın bari.
BAŞKAN - Sırrı Bey, teşekkür ediyorum efendim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - ...eğer bilmiyorsanız veyl size.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)