GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:91
Tarih:04.04.2015

HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 687 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın üçüncü bölümü üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iş kazalarının asıl nedeni olarak neoliberal politikaların alt başlıkları olan özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ve denetimsizleştirmeyi göremeyen bu tasarıda, başta 6331 sayılı Yasa olmak üzere mevcut mevzuatta zaten yer alan bazı düzenlemeler yeni bir düzenleme gibi sunulmaktadır. Örneğin, tasarıya göre çok tehlikeli ve tehlikeli işlerden Bakanlıkça belirlenenler için mesleki yeterlilik belgesi alma zorunluluğu getirilmektedir. Oysa bu yükümlülük zaten 6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu'nda var olan bir düzenlemedir.

Değerli milletvekilleri, aynı durum, daha önce dikkat çektiğimiz üzere, iş güvenliği kurallarına uymayan işverenler için öngörülen cezaların büyük bölümünde de mevcut. Bu konuda da 6331 sayılı Yasa ve bağlı yönetmeliklerde yer alan düzenlemelerin tekrarından ibaret yaklaşımlar tasarıda sıkça görülmektedir.

Tasarının 6331 sayılı Yasa'nın uygulamada yaşanan eksikliklerini tamamlamak için hazırlandığı iddia edilse de, işveren otoritesini sınırlandıracak güvenceli bir çalışma yaşamının var edilmesinden ısrarla kaçınmaya devam edildiği açık bir şekilde görülmektedir. Bu nedenle, tasarıda iş cinayetlerine davetiye çıkaran taşeron istihdamın ortadan kaldırılmasına, redevans sisteminden vazgeçilmesine ilişkin bir düzenlemeye yine yer verilmemiştir.

Yine, iş güvenliğini denetleyecek en etkili yollardan birinin çalışanın kendi çalışma koşullarını sendikası aracılığıyla denetleme hakkı olduğu bilinmesine rağmen, tasarıda özgür sendikacılık doğrultusunda hiçbir adım da görülmemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu temel eksiklikler, kayıt dışı işçi çalıştırma üzerinden sermaye birikimi yaratmak, ucuz işçilik üzerinden rekabet etmek, taşeron sistemi üzerinden kaynak aktarabilmek için makbul sendikalara mahkûm olmuş, güvencesiz bir işçi kitlesine ihtiyaç duyulduğu düşüncesini pekiştirmektedir.

Tasarı, aslında işin esası bilinmesine rağmen bunu çözmekten uzak, sorunun etrafından dolaşan, kâğıt üzerinde kalması muhtemel önlemlere ağırlık veren bir görüntüdedir. Kısacası, özelleştirme ve taşeronlaşmanın teşvik edildiği, buna bağlı olarak esnek çalışma biçimlerinin, sendikasızlaştırmanın yaygınlaştırıldığı bir çalışma ortamını görmezden gelen tasarı, sorunun çözümünü alınacak yüzeysel tedbirlere indirgemektedir.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısının üçüncü bölümünde öne çıkan düzenlemelerden biri de kamu kurumlarında çalışan engelli vatandaşlarımızla ilgilidir. Düzenlemede "Kamu kurum ve kuruluşlarında sürekli işçi kadrosunda görev yapan ve ilgili mevzuata göre alınan sağlık kurulu raporunda en az yüzde 40 oranında engelli olduğu belirtilen işçiler ile ağır engelli raporlu eşi veya bakmakla yükümlü olduğu birinci derece kan hısımları bulunan işçiler, engellilik durumundan kaynaklanan gerekçelere dayalı olarak kurum içinde yer değiştirme talebinde bulunabilir." denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, söz konusu düzenlemenin sadece kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan işçileri kapsıyor olması büyük bir eksikliktir. Bu nedenle, özel sektörde çalışan engelli vatandaşların da kanun kapsamına alınması gerekmektedir. Özel sektörde çalışan engelli vatandaşlarımızın düzenleme kapsamı dışında tutulması anayasal eşitlik hakkına aykırılık teşkil etmektedir.

Değerli milletvekilleri, eğitimden sağlığa, ulaşımdan iş hayatına, ekonomik ve sosyal her türlü alanın dışında bırakılmanın yanı sıra, toplumsal sürece katılımdaki demokratik haklar ve en temel insan haklarından da büyük ölçüde mahrum bırakılan engellilerin, bir de kamu çalışanı, özel sektör çalışanı biçiminde bir ayrımcılığa tabi tutulmaları asla kabul edilemez. Devlet, Anayasa gereği tüm yurttaşlarına eşit imkanlar sunmakla mükellefken diğer birçok alanda olduğu gibi, Hükûmet, bu alandaki sorumluluğunu da layıkıyla yerine getirmemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de engelli bireylerin durumlarının insan haklarıyla olan ilişkisine dair imzalanan sözleşmelere çoğunlukla yüzeysel ve popülist açıdan yaklaşılmakta, yardım eli uzatma biçimindeki yaklaşım, devlet algısı açısından büyük ölçüde devam etmektedir. Engelliliği kişisel bir trajedi olmaktan çıkartıp bu konuda devlet kurumlarının ve toplumun dayattığı engelleri merkeze koyan bir bakışa acilen ihtiyaç vardır. Kişiler ne ekonomik bir değer ne de işe yararlılıkları bakımından değil, sadece ve sadece insan olmaları bakımından bir anlam ifade ettikleri için değerlidirler. Bu durum, engelli bireyler ve engelli çalışanlar için de kaçınılmaz olarak böyle olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli vatandaşlarımızdan bir iş sahibi olacak kadar şanslı olanların sembolik rakamlarla sembolik işlerde çalışma fırsatı yakaladıkları göz önünde bulundurulduğunda, özel sektörde çalışan engelli vatandaşlarımıza yönelik daha pozitif yaklaşımlar geliştirilmesi zorunludur. Engelli kişilerin toplumdaki diğer bireylerle eşit olduğu ve olası bir adaptasyonun engelli kişiler tarafından değil, toplum tarafından yapılması gerektiği, evrensel insan hakları normlarında uzun zamandan bu yana yerini almış bulunmaktadır. Bu bakımdan, toplumsal hayata, çalışma hayatına yön veren düzenlemeler insan farklılıklarını göz önünde bulundurmak durumundadırlar. Bu bağlamda, engellilik konusu, her bakımdan eşitlik ve eşit haklar çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün artık, insan hakları örgütlerinin, uluslararası kuruluşların, devletlerin gündeminde "engelli kişilerin insan hakları" olarak yer almaya başlayan kavram, hak arayışlarında kilit unsurlar olan "insan onuru", "eşitlik", "ayırımcılığa uğramama", "otonomi" kavramlarıyla beraber ele alınır bir hâl almıştır. "Eşitlik" ve "farklılığa saygı", yine, engellilik ve insan hakları ilişkisinde hem başlı başına hem de diğer unsurların daha iyi anlaşılabilmesi adına büyük önem taşıyan kavramlardır.

Elbette toplum, farklı farklı bireylerden oluşan ve bu duruma ev sahipliği yapması gereken bir yapılanmadır. Bu bağlamda, insan hakları bakımından eşitlik, herkesin kendi başına bir değer olduğundan hareketle, değerlilik bakımından ve yine, haklar bakımından eşit olunmasıdır.

Değerli milletvekilleri, bütün engelli kişilerin insan hakları ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit olarak yararlanmalarını teşvik etmek, korumak ve sağlamak ve bu kişilerin doğuştan gelen onuruna saygı gösterilmesini teşvik etmek zorundayız. Buna göre, engellilerin çalışma hakkı da diğer yurttaşlarınkiyle eşit bir şekilde tanınmalı ve bu hak, engellilerin açık, kapsayıcı ve erişilebilir nitelikte bir iş piyasası ve çalışma ortamında serbestçe seçtikleri bir işte hayatlarını kazanmaları fırsatını sağlamalıdır. Bu bakımdan, iş yerleri ve işverenler gerekli fiziksel ortama sahip olmadıkları gerekçesiyle engelli istihdamından geri kalmayıp bu ortamları yaratmakla mükellef olmalıdırlar.

Değerli milletvekilleri, iş yerinde gerçekleşebilecek engele dayalı her türlü ayırımcılığın önüne geçilmesi de gerek yasalar gerekse diğer düzenlemelerle garanti altına alınması gereken önemli noktalardır.

Bu çerçevede, Sayın Çalışma Bakanını ve Hükûmeti, özel sektörde çalışan engelli vatandaşlarımıza karşı daha duyarlı olmaya ve binbir zorlukla özel sektörde iş bulabilmiş vatandaşlarımızı ihmal etmemeye davet ediyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)