| Konu: | HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, ekonominin kötü yönetildiği iddiasıyla Başbakan Yardımcısı Ali Babacan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/55) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 01.04.2015 |
AK PARTİ GRUBU ADINA İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grup Başkan Vekili Sayın İdris Baluken tarafından, ekonominin kötü yönetildiğine ilişkin olarak verilen gensoruya yönelik grubum adına söz almış bulunuyorum. Meclisinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, dün terörist bir saldırıyla kaybettiğimiz şehidimiz, Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz'a Allah'tan rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Ben konuşmamda öncelikle Hükûmetimiz döneminde makroekonomik istikrarı sağlama ve sürdürmeye yönelik atılan adımlar ve elde edilen kazanımlara değinmek, ardından küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisindeki son gelişmelere ilişkin değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, son on üç yıllık dönemde AK PARTİ hükûmetleri tarafından, amaca yönelik, açık, tutarlı ve zamanında uygulanan makroekonomik politikalar ve gerçekçi bir anlayışla hazırlanan orta vadeli politika çerçeveleri ekonomideki öngörülebilirliği artırmış, güven ortamını da güçlendirmiştir.
Türkiye, sağlam makroekonomik temellere sahiptir. 2002 yılı sonrasında ekonomi politikaları özel sektörün önderliğinde, güçlü, istikrarlı, dinamik, verimli ve rekabetçi bir piyasa ekonomisi yaratmak hedefi üzerine inşa edilmiştir. Yüksek kamu açıkları, kronik enflasyon ve istikrarsız büyüme yapısıyla mücadeleye yönelik olarak uygulanan makroekonomik politikalar ve yapısal reformlar Türkiye'yi istikrarlı, güçlü ve dünyayla bütünleşmiş, rekabet edebilir bir piyasa ekonomisi hâline getirmiştir.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan, özür dilerim.
Hakkında gensoru verilen bir bakana bir başka bakan vekâlet edemez. İhtiyaç varsa ara verelim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Zozani, Hükûmet adınadır bu.
Sayın Denizli, buyurunuz konuşmanıza devam ediniz.
İLKNUR DENİZLİ (Devamla) - Türkiye ekonomisi büyürken aynı zamanda gelir dağılımı da iyileştirilmiştir. Hükûmetlerimiz döneminde ivedilikle hayata geçirilen ve büyük kararlılıkla uygulanan yapısal reformların katkısıyla Türkiye, 2004 yılında alt orta gelir grubundan üst orta gelir grubuna geçmiş ve takip eden dönemde grubun üst sıralarına yükselmiştir.
2013 yılı sonu itibarıyla, 2002 yılına göre kişi başına düşen millî gelir 3.500 dolarlardan 10.000 dolarların üzerine yükselmiştir. Kişi başına düşen millî gelir bu dönemde 3 katından fazla artmakla birlikte ülkemizin küresel ekonomideki yeri de güçlenmeye devam etmiştir. Daha da önemlisi, yüksek istihdam oluşumu, gelir dağılımındaki hızlı iyileşme ile sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimdeki iyileşmeler sayesinde ekonomik büyüme çok daha kapsayıcı olmuştur. Türkiye, OECD ülkeleri arasında son on yılda Gini katsayısını en hızlı düşüren ülke olmuştur.
Yoksullukla mücadelede de büyük mesafeler katedilmiştir. 2006 yılından itibaren, kişi başı günlük 1 doların altında yaşayan vatandaşımız kalmamıştır. Kişi başı günlük 2,15 doların altında yaşayan nüfusun oranı ise 2002 yılında yüzde 3,04 seviyesinden, 2013 yılı sonunda yüzde 0,06 seviyesine inmiştir. Diğer bir yoksulluk sınırı olarak kabul edilen kişi başı günlük 4,3 dolar gelir seviyesinin altında bulunan nüfusumuz 2002 yılında yüzde 30,3 seviyesindeyken 2013 yılı sonunda yüzde 2,06'lara inmiştir.
Değerli milletvekilleri, iş gücüne katılımda ve istihdamda artış devam etmektedir. 2014 yılı genelinde yıllık bazda yüzde 5,4 oranıyla güçlü istihdam artışı da devam etmiştir. İş gücüne katılım ve istihdam oranları 2014 yılı genelinde sırasıyla yüzde 50,5 ve yüzde 45,5 seviyelerinde gerçekleşerek son beş yıllık artış eğilimini sürdürmüştür. Diğer yandan, iş gücü piyasasındaki arzın yüksek artışı sebebiyle işsizlik oranı geçen yıl bir miktar artarak yüzde 9,9 seviyesinde gerçekleşmiştir.
İhracattan bahsetmek gerekirse, 4 kattan fazla artış kaydedilmiştir. 2002 yılında 36,1 milyar dolar olan ihracatımız, 2014 yılında 157,6 milyar dolara yükselmiştir. Türkiye 2014 yılı itibarıyla 239 ülke ve gümrük bölgesine ihracat yapar duruma gelmiştir.
Aynı dönemde turizm gelirleri ve turist sayısı da önemli ölçüde artmıştır. 2002 yılında 12,4 milyar dolar olan turizm geliri, 2014 yılında 34,3 milyar dolara yükselmiştir. Türkiye'ye gelen turist sayısıysa 2002 yılında 12 milyonken 2014 yılında 36 milyona yaklaşmıştır.
Ayrıca, Türkiye'de cumhuriyet tarihi boyunca 2002 yılı sonuna kadar 14,6 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım gerçekleşirken 2003-2014 yılları arasında ülkeye 148,7 milyar dolar yabancı sermaye girişi sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, güçlü kamu maliyesi duruşu da sürdürülmektedir. 2014 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1,4'ü seviyesinde gerçekleşmesi beklenen merkezî yönetim bütçe açığı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere kıyasla oldukça düşük seviyede olup, bununla birlikte yüzde 33,1 seviyesindeki Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı da bu alandaki Maastricht Kriterlerinin yaklaşık yarısı düzeyindedir. Kamu borç yükü ve yapısındaki iyileşme ekonomiyi dış şoklara karşı çok daha dayanıklı hâle getirmektedir. Kamu dengelerindeki iyileşme ve borçlanma gereğindeki düşüş, bütçeden faiz giderleri için ayrılan kaynağın azalmasını da beraberinde getirmektedir. Böylece, yatırımlar ve sosyal harcamalar için daha fazla mali kaynak oluşturulmaktadır.
Enflasyon da tek haneli seviyelerde. Geçtiğimiz yirmi yılda yaşadığımız yüksek ve kalıcı enflasyon döneminden sonra, Türkiye ihtiyatlı maliye ve para politikaları sayesinde 2004 yılında tek haneli enflasyon rakamlarına ulaşmış, 2012 yılındaysa enflasyon son kırk dört yılın en düşük değerine inerek yüzde 6,2 olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılında Türk lirasındaki değer kaybı ve yüksek seyreden gıda fiyatları nedeniyle, enflasyon yüzde 8,2 seviyesine yükselmiştir. 2015 yılı Şubat ayı itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 7,6 seviyelerine gerilemiştir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz döneminde makroekonomik politikaların ve yapısal reformların eş güdüm içinde yürütülmesine büyük önem verilmektedir. Bu amaç doğrultusunda, 2009 yılında Ekonomik Koordinasyon Kurulu, 2011 yılında Finansal İstikrar Komitesi oluşturulmuştur. Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan Başkanlığında ilgili bakanların katılımıyla toplanan Ekonomik Koordinasyon Kurulu, ekonomik istikrarla ilgili gelişmeleri izlemekte ve değerlendirmekte, ekonomi politikaları ile plan ve programların tespitinde, uygulamasında koordinasyonu temin ederek gerekli adımların hızlı bir biçimde atılmasını sağlamaktadır. Benzer biçimde, Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan'ın Başkanlığında Hazine Müsteşarı, Merkez Bankası Başkanı, BDDK Başkanı, SPK Başkanı ve TMSF Başkanının katılımıyla Finansal İstikrar Komitesi toplanmakta, yurt içi ve yurt dışı ekonomik ve finansal gelişmeleri yakından takip ederek ayrıntılı değerlendirmeler yapmakta, mikro ve makro tedbirleri bütüncül bir yaklaşımla ele almaktadır. Bu çerçevede, ekonomi yönetimimiz ve ilgili kurumlarımız uyum içinde çalışmalarını devam ettirmektedir.
Türkiye'de makroekonomik hedefler ve politikalar hükûmetler tarafından belirlenir. Bu hedeflerin önemli ayaklarından biri de enflasyondur. Merkez Bankası Kanunu'nda belirtildiği üzere, enflasyon hedefini Hükûmet Merkez Bankasıyla birlikte tespit eder. Bu hedef belirlendikten sonra, Merkez Bankası makroekonomik hedefleri de dikkate alarak enflasyon hedefine ulaşmada çalışmalarını sürdürür. Merkez Bankası Kanunu'yla para politikasının büyüme ve istihdamı göz önünde bulundurmak suretiyle makroekonomik istikrara katkı sağlaması da mümkün kılınmıştır. Ayrıca, Merkez Bankası, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri gereğince, enflasyon hedeflerinden sapılması ya da sapılma olasılığı ortaya çıkması hâlinde söz konusu sapmanın nedenleri ve alınması gereken önlemleri kamuoyuyla da paylaşmaktadır. Türkiye'de 2001 yılı ekonomik krizi sonrasında güçlendirilen Merkez Bankası, enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesinde para politikasını ülkenin makroekonomik temelleriyle uyumlu bir biçimde uygulamaktadır.
Değerli milletvekilleri, finansal piyasalarda son dönemde gözlenen dalgalanmalar, daha ziyada yurt dışı gelişmeler kaynaklı hareketler olarak dikkat çekmektedir.Bilindiği üzere, 2013 yılı Mayıs ayında para politikasında normalleşme sürecini başlatan Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankasının (FED) 2015 yılında faiz artırımına başlaması beklenmektedir. Böylece, Amerikan doları gerek gelişmiş gerek gelişmekte olan ülke para birimlerine karşı değer kazanmaktadır. Hemen hemen tüm gelişmiş ülkeler de bu süreçten olumsuz etkilenmektedir. Türkiye'de, güçlü makroekonomik temelleri sayesinde, finansal piyasalarda gözlenen bu dalgalanmaların konjonktürel nitelikte olduğu ve reel ekonomi üzerinde kayda değer bir etki yaratmadığı görülmektedir. Bu alandaki gelişmeler ekonomi yönetimimiz tarafından yakından takip edilmekte, gerekli adımlar da gecikmeksizin atılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, 2023 hedefleri doğrultusunda kararlı adımlarla ilerlemektedir. Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin önünde ulaşması gereken önemli hedefler bulunmaktadır. Bunların başında, Türkiye'nin orta gelir tuzağına düşmeden üst gelir grubu ülkeler arasına yükselmesi ve 2023 yılında Hükûmetimizin hedeflediği dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmesi gelmektedir. Küresel rekabetin her gün arttığı son yıllarda, Türkiye'nin 2023 hedefleri doğrultusunda uluslararası rekabet gücünü artırması amacıyla Hükûmetimiz ekonomide üretkenliğin ve verimliliğin artırılması, kaynak dağılımının iyileştirilmesine yönelik makro ve mikro bazda gerekli adımları da atmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi, 2008 küresel finans krizi sürecinde ve sonrasında büyük bir sınav vermiş ve bu sınavı başarıyla tamamlamıştır. Ekonomi yönetimimiz bu süreçte riskleri azaltmak ve küresel dalgalanmaların olumsuz etkilerini asgariye indirmek amacıyla gerekli tedbirleri almıştır. Böylece, ekonomimiz sağlam hedefler üzerinde büyümeye devam etmektedir.
Sayın milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan hakkında verilen gensorunun gündeme alınmaması gerektiğini belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Denizli.