GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan tarafından, Çerkez halkının yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 22/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 26 Mart 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:84
Tarih:26.03.2015

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çerkezlerin yaşadığı sorunların araştırılması ve bu sorunların çözümlerine dair çalışmalar yapılması gayesiyle Meclis araştırması komisyonu kurulmasına ilişkin Halkların Demokratik Partisi olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Çerkezler, Kafkas coğrafyasının yerli halklarından biri olup uzun tarihler boyunca bu topraklarda yaşamışlardır. Buna karşın, Çerkezler, tarihleri boyunca acımasız saldırılara karşı ülkelerini ve bağımsızlıklarını korumak zorunda kalmışlardır. Çarlık Rusyası'nın 18'inci yüzyıl da başlattığı saldırılara kadar tüm istilacılara karşı direnen Çerkezler, kendi ülkelerinde tarihsel kültürlerini koruyabilmişlerdir. Ancak, 19'uncu yüzyıl ortalarındaki yenilgilerinden sonra, bu halk, büyük kitleler hâlinde yabancı topraklara sürgün edilmiştir. Çerkez halkının sürgünü modern zamanların en büyük sürgünlerinden birisidir.

Değerli milletvekilleri, nüfusunun büyük çoğunluğu sürgün edilmiş ve sürgün edilenlerin önemli bir bölümü de sürgünde açlık ve hastalıktan yok olmuştur. Sürgünde sağ kalanlar farklı ülkelere dağıtılmıştır. Tüm acılara ve güçlüklere rağmen, Çerkezler bir topluluk olarak hayatta kalmayı başarmışlardır. Günümüzde Çerkezler, ana vatanları ile diaspora arasında yakın bağların kurulması ve geliştirilmesi için çalışırken sadece kültürlerini korumayı, dillerini konuşmayı, özgün biçimde ve barış içinde yaşamayı istemektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çerkezler, 21 Mayıs 1864 günü, Kafkas-Rus savaşının akabinde insanlık tarihinin en trajik, en acımasız sonuyla karşı karşıya kalmışlardır. Her ne kadar yaşananlar "sürgün" olarak tanımlansa da yarattığı sonuçlar bakımından bir soykırımdır. Zira, 500 bin insanını Rus savaşında yitiren bu halk, savaşın ardından Osmanlı topraklarına sürgün edilmiştir. Tarihî kayıtlara göre 1,5 milyon insan ana vatanından koparılıp neredeyse dört bir kıtaya gönderilmişlerdir.

Kıtalararası bir sürgüne tabi tutulan Çerkezler, Osmanlı topraklarına adım attıkları andan itibaren ana vatan hasretiyle yanıp tutuşmuşlardır. Üstelik, sürgün ve yer değiştirme politikaları uzun süre devam etmiştir.

Değerli milletvekilleri, Ürdün'e, Suriye'ye, Mısır'a, Filistin'e, Lübnan'a, Balkanlara dağılan Çerkezler, tarihin büyük acılar çekmiş halklarından biridir. Nitekim, bu halk topraklarını terke zorlanırken sadece toprağını, evini barkını değil, dilini, inancını, kültürünü de terke zorlanmış oluyor çünkü halkın sürgün edildiği topraklar, sürgün halkını ancak kendine benzemesi hâlinde kabulleneceğini, bu vesileyle de dilini, kültürünü, inancını dayatıyor.

İşte bu dayatma neticesinde, yüzyıllardır ilmek ilmek örülerek oluşturulan Ubıh dilini konuşan tek bir insan dahi kalmadığından, daha doğrusu öğretilip yaygınlaştırılması bir yana, konuşulması dahi yasaklandığından ölü diller arasına girmiştir. Yine birçok Kafkas dili bu dayatma sonucu can çekişir hâldedir.

Dillerini, geleneklerini, kısaca vatanlarında sahip oldukları ve ürettikleri, biriktirdikleri her şeyi bırakıp başka topraklarda tutunmaya çalışan bu halkın acısı ve özlemleri kuşkusuz çok derindir. Ancak, başka inanca, dile, kültüre sahip bir halkla kardeşçe ve eşitçe yaşam hakkı tanımak yerine, ona kimliğinden ari biçimde yaşamasına yönelik bir dayatma halkın çektiği acı ve özlemi perçinlemektedir.

Gittikleri her sürgün coğrafyasında gücü elinde bulunduran iktidarların uyguladıkları baskı politikası, bir halkla birlikte tüm değerlerini de yok etmektedir. Bu nedenle, Kafkas halklarının taleplerini duymak ve bu taleplere çare olmak demokrasinin zorunlu bir koşuludur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetin kuruluş aşamasında Anadolu'daki diğer halklarla birlikte eşit ve özgür bir yaşam için mücadele eden Çerkezler, eşit ve özgür yaşamdan pay alamamış, dillerini, isimlerini, kimliklerini unutmaya zorlanmışlardır. Üstelik cumhuriyetin kurulması sürecinde her türlü katkıyı sağlayan ve halkının tüm gücünü bu savaşa yönlendiren Çerkez Ethem "hainlik" yaftasıyla itibarsızlaştırılarak hâlen birçok tarih kitabında, ders kitaplarında yer almaya devam etmektedir. Cumhuriyet tarihi boyunca da Çerkezlere dönük asimilasyon politikaları devam etmiş, Çerkezler okullarda öğrencilere Türklerin bir kolu olarak anlatılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Çerkezler şimdi dünyanın 40 civarında ülkesinde yaşamlarını sürdürüyor. Ubıh, Abaza ve Adıgelerin Türkiye'deki nüfusu, kadim topraklarında yaşayanlardan çok daha fazla. Bugün Çerkezlerin en büyük bölümü Türkiye'de yaşamaktadır. Çerkezlerin 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla İstanbul'da kurdukları derneklerin ve okulun Cumhuriyet Döneminde kapatılması, Çerkez Ethem'e "hain" damgası vurulması, 1922 yılı Aralık ayında başlayan Gönen Manyas'taki Çerkez köylerinin doğuya sürgünü, köylerde yürütülen "Yurttaş Türkçe konuş." faaliyetleri, "Katıksız Türkçe soyadı kanunu" ve benzeri girişimlerle inkâr ve asimilasyon politikaları uygulanmıştır. Türkiye'deki diğer halklar gibi Çerkezler de inkâr ve asimilasyon politikalarının kurbanı olmuşlardır. Toplumsal barışın inşası için Türkiye'de yaşayan tüm farklı kimliklerle beraber Çerkezlerin de dillerini, kültürlerini, kimliklerini yaşayabilmesi ve yaşatabilmesi adına tüm kolektif hakları tanınmalı ve var olan yasal engeller kaldırılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de yaşayan Çerkezler, yeryüzündeki tüm toplumlar gibi kültürlerini yaşatmak ve kimliklerini korumak istemektedirler. Çerkez toplumunun ve kültürünün Türkiye kültürüne önemli katkıları olmuştur ve bundan sonra da olmaya devam edecektir. Kimliği ve kültürü korunan, Kafkasya'yla ilişkilerini devam ettiren Çerkez halkının gelişiminin Türkiye'nin kültürel, ekonomik, toplumsal ve siyasi gelişimine önemli katkıları olacağı aşikârdır. Ayrıca, Türkiye Çerkezlerinin kimlik ve kültürünün yaşatılması, demokrasi ve insan haklarının bir gereğidir ve bunu sağlamak da devletin vatandaşlarına karşı temel sorumluluklarından biridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de yaşayan diğer halklarla birlikte Çerkezlerin de sorunlarının giderilmesi için temel hak ve özgürlükleri temel alan, evrensel normlara uygun, sivil, çağdaş bir anayasa hazırlanmalı, yurttaşların dillerini, dinlerini ve kültürlerini istedikleri gibi yaşamalarını engelleyen tüm yasaklar kaldırılmalıdır. İnsan hakları ile dil ve kültürel hakların geliştirilmesini güvence altına alan tüm uluslararası sözleşmeler hiçbir çekince konulmadan onaylanmalı ve uygulanmalıdır. Çerkez kimliğinin ifadesi ve yaşatılmasına ilişkin her türlü engel ortadan kaldırılmalı, bir toplum ve kültür olarak Çerkezlerin varlığı kabul edilmelidir. Çerkezler yaşadıkları yerleşim birimlerine istedikleri isimleri koyabilmeli, Çerkez köylerine eski isimleri geri verilmelidir. Ayrımcılık ve her türlü ırkçılıkla aktif bir şekilde mücadele edilmeli, özellikle ders kitaplarından dil, din, etnisite farklılığı temelinde ayrımcılığı ve nefreti körükleyen tüm ifadeler çıkarılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet, yurttaşların dillerini ve kültürlerini korumaları için sadece izin veren değil, destekleyen bir konumda olmalıdır. Bu bağlamda, Çerkez kültürünün korunması ve geliştirilmesine yönelik faaliyet gösteren tüm sivil toplum kuruluşlarına destek sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, 21 Mayıs Çerkezlerin soykırım ve sürgününün simgesel tarihi olarak kabul edilmeli ve bu tarihsel gerçek tanınmalıdır. Çerkezler, ana yurtlarından sürgün edilerek zorla çıkarıldıkları için tarihsel olarak ana yurtlarına dönüş hakkına sahiptir. Rusya'yla gerekli anlaşmalar yapılarak Türkiye Çerkezlerinin ana yurtlarıyla olan bağları yasal olarak da sağlanmalıdır. Türkiye'de yaşayan Çerkezlerin akrabalarının bulunduğu Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri, özellikle Adigey, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar Cumhuriyetleriyle ekonomik ve kültürel ilişkiler geliştirilmeli, Kuzey Kafkasya'ya yerleşen veya iş kuran vatandaşlarımız bu anlamda desteklenmelidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de yaşayan Çerkezlerin toplumsal ve sosyal yaşamda karşılaştıkları zorlukların araştırılması ve alınacak tedbirlerin tespit edilmesi için vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergemize bütün siyasi partilerden destek bekliyor, tekrar Genel Kurula saygılar sunuyor, iyi günler diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)