GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:78
Tarih:17.03.2015

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle AKP Grubuna seslenmek istiyorum. Getirilen bu kanun teklifiyle, daha önceki oturumlarda sık sık atıfta bulunduğunuz kurucu Genel Başkanınız, Sayın Cumhurbaşkanının "Ülkemizi şirket gibi yönetmek lazım." fikrine âdeta katkı yaparcasına düzenlemeler getiriyorsunuz. Yasanın tümünde de bu maddede de özelleştirmeci mantık, bütün kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi fikri egemen. O nedenle, özellikle de bu şirket gibi yönetmek, anonim şirket gibi yönetmek, ondan öte bir şahıs firmasını yönetir gibi ülkeyi yönetmenin aslında en uygun uygulama alanı, biliyorsunuz, sağlık iş kolu, sağlık hizmetleri ve uzunca bir zamandır iktidar partisi bir Dünya Bankası projesi olan Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı yürütüyor.

Biliyorsunuz, içinde bulunduğumuz hafta 14 Mart Tıp Haftası, Tıp Bayramı ama sağlık emekçileri bunu bir bayram olarak kutlayamadılar. Biliyorsunuz, 13 Martta bütün ülkede sağlık emekçileri iş bıraktılar, acil hizmetler dışında. Neden böyle? Çünkü hayli dertliler, hem kendileri adına dertliler hem de hizmet götürdükleri hastalar ve yurttaşlar adına dertliler.

Aslında bugün sağlık hizmetlerinin bir sağlık hizmeti üretmekten öte hastalık üretiyor olmasındaki nedeni bu özelleştirme ve piyasaya açılmakta görmek mümkün. Hani, hatırlarsınız, bu Soma'da sistem vardı ya "daha çok, daha çok sistemi"... Şimdi, sağlıkta da özel sektör ne ister? Daha çok hasta gelsin, daha çok muayene, daha çok tetkik, daha çok hasta yatırma ve bunu övünme hâline getiren bir iktidar "Bakın, biz size ne güzel hizmet sunuyoruz. İstediğinizde açıyorsunuz telefonu, gidiyorsunuz, istediğiniz doktora, istediğiniz hastaneye muayene oluyorsunuz." diye. Sonra bir bakmışız, özeldeki muayene şeyleri, başvuran hasta sayısı tam bu dönemde 13 kat artmış. Yani, iktidar tarafından bir kışkırtıcı propaganda, özellikle hastaları bu şekilde özel hastanelere teşvik eden ama öbür taraftan da başka bir kışkırtıcılık. "Eğer istediğinizi bulamıyorsanız, gerektiği gibi muayene olamıyorsanız bilin ki kusurlu olan, sorumlu olan oradaki sağlık personelidir." deyip bu sefer sağlık hizmeti sunan emekçilere, doktoruna, hemşiresine şiddet uygulatan, şiddeti teşvik eden bir kışkırtıcı propaganda.

Elbette sağlık emekçileri hayli dertli. Bakın, o günlerde Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki hemşirelerin -100 civarında hemşire kadrosu var- hepsi dertli. Neden? Çünkü asıl kendi işlerini yapmıyorlar; masa başında, başka alakasız işlerde çalıştırıldıklarından dert yanıyorlar.

En çok performans sistemi, yine sağlık emekçilerini vurmuştur, rekabete sokulmuştur, yani hasta başına ayrılan zaman beş dakikalarla sınırlı. Bir günde 120 hastanın muayene edilmesi... Bundan doktor bir şey anlamıyor, hasta hiçbir şey anlamıyor.

Şimdi, dolayısıyla, hani sağlıklı olma hâli, fiziken, ruhen, sosyal, siyasal koşullarla sağlıklı olma hâli kesinlikle mümkün olmamış ama iyilik hâli yerine götürü hâli gelmiştir, tıpkı bu maddede konuşulduğu gibi. Yani havuzu, bu sosyal güvenlik kurumlarındaki havuzu vatandaş, yurttaş, halk doldurmuş ama havuzun içini boşaltanlar, hortumlayanlar yine özel sektör olmuş. Yani, kelimenin anlamıyla, kazanan özel sektör olmuş ama kaybeden bizim hizmet bekleyen insanımız olmuş, yurttaşımız olmuş, vergileriyle, bütün bu birikimleriyle bu havuzu dolduran halkımız olmuş. O nedenle, bir kez daha, seçime üç kala bu torba yasayla vurgunun en çok yapılacağı bu alanda, bu sağlık iş kolunda getirilen bu düzenlemeyi kabul etmek mümkün değil.

Biz bir kez daha söylüyoruz: Ey iktidar, yurttaşın, hastanın cebinden elini çek! Artık halkımız bu oyunlara, bu numaralara, bu götürü usulü işlere gelmek istemiyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)