| Konu: | Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 73 |
| Tarih: | 10.03.2015 |
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize iyi akşamlar.
İç güvenlik eziyeti sürmeye devam ediyor. Hükûmet, iktidar, Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı bu işi bilek güreşine dönüştürmüş durumda. Üç haftayı geride bıraktık ve bu iç güvenlik paketinin çıkartılması konusunda talimatın gereğini yapmak üzere AKP vekilleri görev başında.
Değerli milletvekilleri, bu 52'nci madde jandarma personeliyle ilgili. Gerek İçişleri Bakanının gerek valinin sakınca görmesi hâlinde görevden uzaklaştırmasına dair düzenleme. Yani, bir kez daha kolluk üzerinde yürütmenin yetkilerini genişleten, artıran bir düzenleme. Biz başından beri bu "iç güvenlik" adı verilen antidemokratik uygulamaların yoğunlaştığı pakete bütün itibarıyla karşı çıktık, Anayasa'ya aykırılıktan söz ettik, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırılıktan, uluslararası hukuka aykırılıktan, fakat bunları bir türlü dinlemeniz mümkün olmadı.
Aradan geçen zaman içerisinde Türkiye'de yaşananlar aslında bütün bu baskı yasasına rağmen AKP iktidarına dönük muhalefetin daha da çok yoğunlaştığını gösterdi. İşte, iktidar, ak valiler istiyor, ak polisler istiyor. Cumhurbaşkanı, valileri toplayıp ha bire talimatlar veriyor. Aslında bu yasa çıkmadan bu yasayı uygulamaya dönük ve görev tevdi alanlar, hemen, işte, İzmir Valisinin yaptığı gibi "Siyasi partilerin, kamu binalarının, sendikaların, meslek odalarının önünde basın açıklaması yapılamaz." diye kendince genelge çıkartıyor ve bir fetva veriyor. Nerede bunun Anayasa'da, yasalarda, uluslararası hukukta karşılığı, var mı? Yok. Tepki üzerine İzmir Valisi bir kez daha açıklama yapıyor, "Toplantı, gösteri hakkını kim gasbedebilir, kim yasaklayabilir? Biz onu demek istemedik, herkes gösteri yapabilir ama işte şöyle, şöyle, şöyle olmaz." diyerek buna açıklama getirmek istiyor.
Bakın, günlerdir dolar lobisi gibi çalışan, her konuştukça doları fırlatan ama işçinin, emekçinin, sabit ücretlinin cebinden para çalanlar sayesinde bu ülkenin emekçileri iktidara öfke duyuyor. Bu ülkede küçük üretici, memur, işinden atılan, iş cinayetlerine uğrayan herkes, bu iktidara tepki duyuyor. İşte, bu yasayı ısrarla getirme çabası, hele hele seçimden önce getirme çabasının arkasında da bu korku var. Bir yandan korkuluyor, bir yandan iktidarı bu şekilde bir despotizmle ayakta tutma çabası var, öbür taraftan da topluma korku yayılmak isteniyor.
Geçtiğimiz gün 8 Marttı, kadınlar kişiliklerine, bedenlerine, cinsel tercihlerine, özgürlüklerine, inançlarına dönük saldırılar karşısında meydanları doldurdular ama akıllanmayan bir yönetim, aynı şekilde konuşmayı, aynı eşitsizlik lügatını devam ettirmeyi sürdürdü.
Bu iktidarın zihniyeti bakıyoruz Türk Dil Kurumunda karşımıza çıkıyor. Bugün sosyal medya âdeta çalkalandı. Türk Dil Kurumunda "müsait" kavramının karşılığı -parantez içerisinde- "kadın" diyor ve "Flört etmeye müsait" diyerek bir kez daha kadını hakir gören, aşağılayan, eşitsizliğinin üzerine vurgu yapan, cinsiyetçi sömürüye açık bir söylem.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Aa, rezalet!
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Ayıp ya...
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - İşte, on iki yıllık iktidarın kadınlara, işçilere, emekçilere, köylülere, ekonominin bu krizi üzerinden yok olmaya mahkûm edilmiş esnafa davranışı karşısında herkes bu iktidara muğber olmuştur, husumet duymaktadır ve bu yasal düzenleme de, siz ne kadar isterseniz isteyin, sizi kurtarmayacaktır. İktidarı eleştirenler Facebook'tan tespit ediliyor, Çanakkale'de halk sağlığında görevli bir taşeron kadın işinden atılıyor. Neden? Başbakanı, Cumhurbaşkanını eleştirdi diye. Böyle bir şey mümkün müdür? Nerede düşünce özgürlüğü? Nerede sizin yüksek demokrasi standartlarınız? Ama tahammül gösteremiyorsunuz. Sonra, o taşeron firma, işçisine sahip çıktığı için ona ihale vermiyorsunuz. Açın, bakın, gazeteler sayfa sayfa bundan söz ediyor. Şimdi, demokrasi adına da sonra dönüp Anayasa değişikliği veriyorsunuz. Neymiş? "Siyasi partiler kapatılmasın."mış, "Halk kapatır."mış." Başbakan Ala (X)öyle söylüyor. Hazırladığınız yasada o da yok ya. Niye baraj duruyor? Niye, peki bu iç güvenlik yasasını getiriyorsunuz madem bu kadar demokrasiye düşkünsünüz? Bütün bunlar gerçek dışı, tıpkı Kabataş yalanı gibi, tıpkı Sümeyye Erdoğan'a suikast yalanı gibi bir Goebbelsvari propagandayla bu iktidar gücünü korumaya çalışıyorsunuz ama boşuna. Hak arayan yurttaşlarımız adalet, özgürlük, barış, emek hakkı için bu yasayı tanımayacaktır. Bu yasayı geri çekiniz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)