GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, kamu düzenini sağlamada görevlerini yürütemediği, PKK/KCK'nın faaliyetlerini engelleyemeyerek paralel devlet yapılanmasına zemin hazırladığı, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını akamete uğratma girişimlerinde bulunduğu iddiasıyla İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/45)
Yasama Yılı:5
Birleşim:67
Tarih:02.03.2015

AK PARTİ GRUBU ADINA OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) - Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunca İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala hakkında Anayasa'nın 99'uncu maddesi uyarınca verilen gensoru önergesi üzerine yapılan görüşmede AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Eski bir Adana valisi olarak da edebiyatımızın mümtaz siması Yaşar Kemal'in vefatından duyduğum üzüntüyü burada ifade ediyor, kendisine Allah'tan rahmet diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gensoru konusuna girmeden önce AK PARTİ olarak güvenlik yaklaşımımızdan bahsetmek istiyorum. AK PARTİ hükûmetleri olarak 2002'den itibaren sivil, çoğulcu ve demokratik bir Türkiye için bütün gücümüzle çalışmaya devam etmekteyiz. Farklılıklarımızla hep birlikte yeni Türkiye'yi oluşturduğumuzun bilincinde olarak halkımıza olan güven ve inancımızla ilk günden itibaren siyasetin merkezine milleti yerleştiren bir anlayışı benimsedik. Siyaset anlayışımız millet odaklı bir siyaset anlayışıdır. Tüm vatandaşlarımıza eşit değer ve önem veriyoruz. Kökenlerine veya nerede yaşadıklarına bakmaksızın tüm vatandaşlarımızı kucakladık ve kucaklamaya devam ediyoruz. Şüphesiz ortak tarihimiz, kültürümüz, medeniyetimiz ve gelecek tasavvurumuz milletimizi bir arada tutan en önemli unsurlardandır. Millet, içinde barındırdığı tüm farklı renkler ve seslerle zengin ve güçlüdür.

Temel kamu hizmetlerinden biri olan güvenlik hizmetlerinde gerek nicelik gerekse nitelik olarak önemli değişimler yaşanmaktadır. AK PARTİ iktidarı olarak güvenlik politikalarıyla yerleşik güvenlik anlayışında köklü bir paradigma değişikliği yapılmış ve özgürlük için güvenlik yaklaşımı benimsenmiştir. Bugün toplum olarak her zamankinden daha çok uyanık olmaya, provokasyonlara karşı duyarlılığa, sabra, millî birlik ve beraberliğe ihtiyacımız vardır. Terör örgütleri karşısında en büyük gücün milletimizin birlik ve beraberlik ruhu olduğunu çok iyi biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti büyük ve güçlü bir devlettir. Ülkemizin huzuruna ve bölünmez bütünlüğüne yönelik her türlü saldırıya karşı mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Demokratikleşme süreci devlete bakan yönüyle bir zihniyet değişimini ifade etmektedir. Mevcut yasalardaki değişiklikler yanında bu yasaları uygulayanlarda yaşanacak zihniyet devrimiyle birlikte daha özgür, daha demokratik, daha ileri görüşlü politikalar hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bu çerçevede, güvenlik bürokrasisi Türkiye'deki paradigma değişiminin en önemli yüzüdür. Zira, bölgede insanı devletin soyut varlığı kamu görevlileriyle somutlaştırmaktadır. Dolayısıyla, kamu görevlilerinin doğruları ya da yanlışları halktaki devlet algısının karşılığı anlamına gelmektedir. Özellikle, güvenlik güçlerimiz gibi kurumların görev alanına giren yerlerde geçmişin yanlışlarını terk ederek ortaya koyduğu, halk için halkla beraber yaklaşımı devlet-vatandaş yakınlaşmasının önemli bir örneğini teşkil etmektedir.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; milletimizin terörle mücadelesinin sadece silahla mücadele yöntemiyle çözülmeyeceğini, ret ve inkâr politikalarıyla doksan yılda bir noktaya gelinmediğini ve özellikle bu politikaların AK PARTİ iktidarı döneminde tedavülden kaldırıldığını, halkın talepleri doğrultusunda halkla birlikte hareket etmek suretiyle çözüm odaklı siyaset anlayışının yanında saf tuttuğumuzu her zaman dosta ve düşmana da göstermiş bulunuyoruz. İktidara geldiğimiz ilk günden itibaren, güvenlik ve özgürlüğün birbirine zıt kavram olmadıklarını, biri olmadan diğerinin anlam taşımayacağını ifade ettik. Keza biliyoruz ki en güvenli ve huzurlu ülkeler vatandaşlarına en geniş hak ve özgürlükler çerçevesini sağlayan ülkelerdir. Ülkemizde, kamu düzeni konusundaki hassasiyet korunmakta ve bu konuda taviz verilmemektedir; çözüm sürecinin nihai perspektifi olan silahsızlanma da dâhil olmak üzere, şiddetin terk edilmesi ve demokratik ortamda siyasi hayata geçilmesi konusunda da net bir tavır sergilenmektedir. AK PARTİ iktidarı olarak, çözüm sürecini kendi eylem planlarımız içerisinde yürütüyoruz. Bu konuda aldığımız mesafe de herkes tarafından görülmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve tabi olduğu ulusal ve uluslararası kurallar vardır. Hukuk kuralları, günlük, sosyal, ekonomik ve siyasal yaşamımızı düzenleyen kuralların bir bütünü olarak suç ve suçluyla mücadeleyi düzenleyen hükümler içermektedir. Hukuk kuralları, güvenlik güçlerinin terörle ve genelde suçla mücadele ederken uyması gereken koşulları belirler. Bu, güvenlik güçlerinin keyfîliğinin ve duygusallığının önünde önemli de bir engeldir. Bu kurallar güvenlik güçlerinin kendisi için de ayrıca bir garantidir. Her olayda güvenlik güçlerimizi karşılık verirken zor durumda bırakmak ve orantısız güç kullanmaya zorlamak terör örgütünün sinsi bir oyunundan başka bir şey değildir. Güvenlik güçlerinin hukuk dışına çıkarak terör örgütüyle değil, bir halkla mücadele ediyor izlenimini verecek davranışlardan şiddetle kaçınıldığını burada önemle vurgulamak isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörle mücadele demokratik toplumlarda hiçbir zaman ve hiçbir mekânda kolay olmamıştır. Terörle mücadelede en önemli unsurların başında halkın güveni gelmektedir. Güvenlik güçlerine, toplumun tüm kesiminin ama özellikle de terör bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın güvenmesi gerekmektedir. Terörle mücadelede duygusallıktan uzak, aklıselimin galip geldiği her hareket sağlıklı sonuçlar doğuracak bir nitelik taşımaktadır. Temel hak ve özgürlüklerin korunarak terörle mücadele edilmesi bu noktada en önemli ölçüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Terörle mücadelede çok boyutlu yaklaşım ise üç alanın, güvenlik boyutlu politikalar, sosyal, ekonomik yatırımlar ve demokratikleşme bütününü içeren politika, strateji ve programların birlikte uygulanmasını da zorunlu kılmaktadır.

Bu son dönemde Türkiye, öncelikle, sorunların doğru tespitini yaparak geçmişin hatalarından ders çıkartmayı, sivil inisiyatif öncülüğünde ilgili aktörlerin etkin koordinasyonunu ve çözüme yönelik atılacak adımlarla kararlı olmayı gerçekleştirmiştir. Türkiye, yaklaşık otuz yıldır demokrasimizi tehdit eden, binlerce can ve milyarca maddi kayba neden olan terörle mücadele etmektedir. AK PARTİ iktidarı olarak bu mücadeleyi demokrasi ve hukuk prensiplerinden taviz vermeden kararlı bir şekilde sürdürdük ve sürdürüyoruz. Terör sorununu demokratik yöntemle çözmek için 2009'da millî birlik ve kardeşlik sürecini, 2013 yılında çözüm sürecini başlattık. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın 2005 yılında Diyarbakır konuşmasıyla başlayan millî birlik ve kardeşlik süreci "Analar ağlamasın." ifadesiyle özdeşleşmiş ve kamuoyuna mal olmuş bir süreçtir. Bu sürecin yürütülmesinde, Hükûmetimizin, Başbakanımızın ve İçişleri Bakanımız Sayın Efkan Ala'nın fedakârlıkları da takdire şayandır.

Devlet kurumları eliyle ve Hükûmetin siyasi vizyonu ve iradesiyle sürdürülen çalışmalar, demokratikleşme, kamuoyu algısı, çözüm vizyonunun toplumsallaşması ikna ve katılım noktasında etkili olmuştur. Bu süreç vatandaşımızın devlete olan güveninin artırılmasını, terörün istismar ettiği toplumsal zeminin ortadan kaldırılmasını, demokratikleşme adımlarıyla oluşan olumlu psikolojik ortamın toplumun barış ve kardeşliğini güçlendirmesini sağlamıştır. Yıllardır kangren hâline gelmiş sorunun çözüm perspektifinin önü açılmıştır.

Hükûmetimiz, tüm sabotaj girişimlerine ve engellemelere rağmen demokratikleşme adımlarını ve çözüm sürecini kararlı bir şekilde devam ettirerek Sayın Cumhurbaşkanımızın 15 Şubat 2013'te deklare ettiği görüşme sürecine başlamıştır.

Çözüm süreci, şiddeti ve silahı aradan çıkarma, sözü, düşünceyi ve siyaseti devreye alma sürecidir. Bu süreçle, terörün, şiddetin sona ermesi, buna mukabil söyleyecek sözü olan herkesin düşüncelerini açıkça ifade edebilmesi ve özgürce siyaset yapabilmesi hedeflenmiştir. Çözüm süreci yerli ve millî bir süreçtir. Bu süreç 21 Mart 2013'te somut karşılık bulmuş, Hükûmet farklı mekanizmalarla sürecin devamını sağlamıştır. Çözüm sürecinin devamı uğruna, İçişleri Bakanımız Sayın Efkan Ala göreve geldiği günden bu yana bölgede huzur ve güvenin sağlanması, insanların birbirini sevmeleri ve kardeşlik için büyük bir gayret de göstermiştir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Onun için mi hendek kazıyorlar?

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; çözüm sürecinin ulusal usul ve esaslarını düzenleyen Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun 16 Temmuz 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla Hükûmete verilen görevlerin hayata geçirilmesi amacıyla çözüm süreci kurulu ile kurumlar arası izleme ve koordinasyon kurumları oluşturularak yapılacak çalışmalara ve alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Çözüm süreci, şiddeti ve silahı aradan çıkartma, sözü, düşünceyi ve siyaseti devreye alma sürecidir. Bu süreçte terörün, şiddetin sona ermesi, buna mukabil söyleyecek sözü olan herkesin düşüncelerini açıklıkla ifade edebilmesi ve özgürce siyaset yapabilmesi hedeflenmektedir. Çözüm süreci ve güvenliğin sağlanması birbirinin alternatifi değildir. Güvenliği, vatandaşların hak ve özgürlüklerini korkusuzca, hiçbir endişe duymadan kullanabilecekleri rahat bir ortamın sağlanması için gerekli bir kamu hizmeti olarak görüyoruz. Gelinen son durumda silahları bırakma dâhil pek çok olumlu açıklamaların yapıldığı şu günlerde, çözüm süreci artık milletin malıdır, çözüm süreci millî bir süreçtir, yerli bir süreçtir, bu ülkenin bütün vatandaşlarının sahiplendiği bir süreçtir. Önümüzdeki günlerde çözüm süreci konusunda daha da sağlam adımlar atılacağına inancımız da devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güvenlik güçlerimiz kamu düzenini bozan, insan hayatı ve sağlığı için tehlike arz eden, siyasi, ekonomik ve sosyal düzeni olumsuz yönde etkileyen, toplumsal yapıyı derinden zedeleyen ve haksız rekabete yol açan, toplumun huzurunu bozan bütün suç örgütlerine karşı mücadeleyi başarıyla sürdürmektedir. Bu mücadeleyi yürütürken güvenlik güçlerimiz suç ve olay aydınlatmada büyük başarılar göstermekte ve bu konuda en ileri teknolojileri de kullanmaktadır. Son yıllarda suçların aydınlatılmasında da büyük başarılar elde edilmiştir. Suç ve suçluyla mücadeleyi yürütürken en önemli hedefimiz, gözettiğimiz en önemli nokta mağdurun zarar görmemesine ve provokasyon olmamasına büyük özen göstermek ve özveriyle çalışmaktır.

İçişleri Bakanlığımız ülke genelinde, vali ve kaymakamlarımız ise görevli bulundukları il ve ilçelerde halkımızın huzur ve güvenini sağlamak için gece gündüz demeden, yirmi dört saat çalışmaktadırlar. Bu kapsamda, İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 2'nci maddesinde, iç güvenlik kuruluşlarını idare etmek suretiyle ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, yurdun iç güvenliğini ve asayişini, kamu düzenini, genel ahlakı, Anayasa'da yazılı hak ve hürriyetleri korumak Bakanlığın temel görevlerinden sayılmıştır. İçişleri Bakanlığınca bu görevler, taşrada il valisi, ilçelerde de kaymakamlar tarafından yerine getirilmektedir. Tabii, kamu düzenini sağlamaya yönelik bu görevler, aynı zamanda, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı vasıtasıyla yerine getirilmektedir.

Kesinlikle unutulmamalıdır ki kamu düzeninin temini, vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini özgür ve rahat bir ortamda kullanabilmeleri için vazgeçilmezdir. Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eden, hak ve özgürlükleri baskı altına alan şiddet eylemlerine asla müsaade edilmedi ve edilmeyecektir. Güvenlik güçlerimiz her toplantıya veya gösteriye katılan vatandaşı değil, sadece olaylara karışanları ayırt etmektedir ve bunlar hakkında gereğini yapmaktadırlar. Çalışmalarımız da diğer vatandaşları rahatsız etmeden tespit edilmekte ve adli makamlarca tespit edilmektedir. Özellikle, bu olayları onaylamayan bölge insanına zarar vermek suretiyle çözüm sürecinden uzaklaştırılmakta ve umutsuzluğa sevk edilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda, İçişleri Bakanımız Sayın Efkan Ala bütün konuşmalarında ve açıklamalarında kamu düzenini sağlamanın en önemli husus olduğunu ifade etmiş ve görevlileri bu konuda duyarlı olmaya davet etmiştir. Ancak, kamu düzeni sağlanırken suçsuz insanların zarar görmemesi için de azami gayretin sergilenmesi istenmiştir. Bu bağlamda, Sayın Bakanın görevini yerine getirmediğini ifade etmek doğru bir yaklaşım olmadığı gibi, haksız ve mesnetsiz bir iddiadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör örgütünün doğu ve güneydoğu illerinde devlete ait fonksiyonları üstlendiği iddiaları ise tamamen asılsız ve mesnetsiz iddialardan ibarettir. Devletin güvenlik güçlerinin giremediği bölge yoktur.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Nasıl yok? Dicle'deki sınavları niye iptal ettiniz? Utan!

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Devlet tamamen olaylara hâkimdir ve yeri geldiğinde gereği yapılmaktadır.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Onun için mi üniversite sınavını iptal ettiniz? Dicle'de üniversite sınavı yapamıyorsunuz. Yazık, yazık! Bu ülkede valilik yaptın!

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Nitekim, sayısal olarak ifade etmek gerekirse, 2014 yılı içinde terörle mücadeleye yönelik olay ve operasyonlarda 7.373 şahıs yakalanmış, bu şahıslardan 1.555'i de tutuklanmıştır.

Göreve geldiği günden bu yana İçişleri Bakanımız tarafından yapılan her uyarının başında kamu düzeninin korunması gelmiştir. Son olarak düzenlenen valiler toplantısında da gerek Bakanımız gerekse Başbakanımızın vurgu yaptığı en önemli konu kamu düzenidir. "Buna zarar verecek Vandallığa asla müsamaha edilmeyecektir." Bunun yanında, "Vatandaşlara sevgiyle yaklaşılacaktır." ifadesi bu iddianın asılsız olduğunu bir kere daha ortaya koymaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emniyet teşkilatında, bildiğiniz gibi, tayinler Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği hükümlerine göre yapılmaktadır. Her yıl şarktan dönenler ve şarka gidenler için mayıs ve haziran aylarında rutin tayinler yapılmaktadır. Bunların dışında, eş durumu, sağlık, boşanma, can güvenliği, eğitim mazereti gibi tayinler de yapılmaktadır. Ayrıca, soruşturma geçiren ya da suça karışan personel, müfettiş veya vali teklifiyle yılın her döneminde atamaya tabi olabilmektedir. Yıllar itibarıyla atamalara baktığımızda, 2011 yılında 63 bin kişi, 2012 yılında 61 bin kişi, 2013 yılında 58 bin kişi ve 2014 yılında da 61 bin kişinin ataması yapılmıştır. Bu sayılar karşılaştırıldığında, kasıtlı olarak bir tayin yapılmadığı, hizmetin batı ve doğu illeri arasında aksamadan yürütülmesi için ihtiyaçtan yapıldığı görülmektedir ve kesinlikle şu bilinmelidir ki kolluk kuvvetlerine, hukuka ve kanunlara aykırı bir talimat verilmesi de söz konusu değildir. Ancak, görevlerini kötüye kullanan, usulsüz dinlemeler yapan, üst düzey kamu görevlilerinin, siyasetçilerin, iş adamlarının, dinî kanaat önderlerinin özel hayatını takip eden, telefonlarını dinleyen, bağlı olduğu kurum yerine paralel mahfillerden emir alan kamu görevlileri hakkında da elbette soruşturmalar yapılacaktır ve bu işlemler de başlatılmıştır.

Bunun dışında, haklarında soruşturma yapılanların, ceza alanların, 270 bin personel içerisinde elbette ki bu tür cezaların da olacağı aşikârdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gensoru önergesindeki konular incelendiğinde, basına yansıyan ve gerçek delillerle desteklenmemiş, kulaktan duyma ifadeler taşıyan bir nitelik taşıdığı görülmektedir.

İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala titiz, kararlı, kurallara bağlı, çalışma hayatında tüm anlamıyla profesyonel, planlı ve programlı, sonuç odaklı çalışmaları yürüten bir arkadaşımızdır. Delilsiz ve mesnetsiz olarak Sayın Bakan hakkındaki gensoru önergesini vermek açıkçası Bakana yapılmış bir haksızlıktır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Az bile, az!

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - 7 Hazirandan sonra Türk hâkimlerinin önünde hesap vereceksin.

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle, Milliyetçi Hareket Partisinin İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınması hususunda AK PARTİ Grubu olarak "ret" oyu vereceğimizi bildirir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)