GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarı ve Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:41
Tarih:13.01.2015

MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; görüştüğümüz 675 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Esnaf ve sanatkârla ilgili birkaç tespit yaparak görüştüğümüz tasarıyla ilgili eleştirilerimizi sıralayacağım.

Bugün, uzun yıllardan bu yana esnaf ve sanatkârımızın beklediği ancak bu beklentilerin de tam olarak karşılanmadığı ve oldukça yetersiz ve lobi baskılarına maruz kalmış bir tasarıyı görüşüyoruz. Bu lobi baskılarının özellikle altını çizmek istiyorum çünkü biraz sonra söyleyeceğim bazı eleştirilerin arkasında, maalesef, Bakanlığın ve Hükûmetin bu lobi baskılarına direnemediği anlaşılıyor.

Gerek Milliyetçi Hareket Partisinin tespitleri gerekse esnaf ve sanatkâr odalarının açıklamaları bizlere gösteriyor ki uzun zamandır piyasada artan bir durgunluk var ve nakit sıkıntısı içerisinde piyasa geçiyor ve bunu, nereye giderseniz gidin, hangi iş koluyla görüşürseniz görüşün, bu nakit sıkıntısını sizlere herkes anlatmakta.

On iki yıldır sürdürülen bir ekonomi politikası var. Bu politikanın temel dayanağı "Sıcak parayla içeride havuz oluştur, parayı soğut, tekrar dışarı transfer et." politikası olarak kısaca anlatılabilecek bir ekonomi politikası. Bu politikaların sonucundaysa yaklaşık 2002 yılından bugüne kadar, neredeyse yarı yarıya esnaf ve sanatkâr sayısında bir azalma olmuş ve 1,5 milyon civarında bir esnaf sayısına ulaşmışız. Bu sayının tam olarak ne olduğunu tabii ki Sayın Bakanın bilmesi gerekir çünkü her şeyden önce, biz, 57'nci Hükûmet döneminde ve 2000 yılında, o zaman adı "Sanayi ve Ticaret Bakanlığı" olan ve bugün mülga olan bakanlıkta Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kurmuştuk. Bu genel müdürlüğün en önemli görevlerinden bir tanesi de bunlarla ilgili sicillerin tutulması ve gerekli istatistiklerin, verilerin hazırlanmasıdır. Ama, öte yandan, sektörü temsil eden Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun da birtakım verilerine baktığımız zaman, 2005 ile 2014 arasında 1 milyon 220 bin esnafın kayıt sildirdiğini görüyoruz ki bunların arasında daha çok bakkal, bayi, lokantacı, pazarcı esnafı olan insanlar var. Para bulamadığından veyahut maddi sıkıntı içerisinde olduğundan kaydını sildiremeyen de gene binlerce esnaf var. Yani, bahsedildiği gibi bir "asude bahar ülkesi" yaşamıyor esnaf. Bunu da iyi tespit etmek lazım.

Bir başka gösterge, protestolu senet sayısı. Bakın, 2014'ün ilk on bir ayında elimizdeki rakamlar var, daha şimdiden 918 bine ulaşmış senet sayısı ve bunların 7,4 milyar liralık bir tutarı var. Onunla hemen bağlantılı, karşılıksız çek sayısında da çok ciddi bir artış görüyoruz. Gene, aynı dönem, 2014, 11'inci ay itibarıyla 586.398 çek yazılmış ki bu çok önemli, yani piyasanın dönmesi anlamında çeklerin yazılması hadisesinin bu konuyu bilenler için ne kadar önem arz ettiği ortada.

Döviz kurlarındaki aşırı oynaklık ki bu sizin para politikanız, Hükûmeti doğrudan ilgilendiren bir konu -her ne kadar Merkez Bankasının ensesinde boza pişirseniz de kurlarla ilgili herhangi bir uygulama yapamıyorsunuz, neticede öbür ayağı faizler politikası çünkü- bu da bir maliyet artışı getiriyor ve esnaf bundan da ciddi muzdarip.

Değerli arkadaşlar, Türkiye genelinde bütün bunlar icra dosyaları sayısında da bir kabarıklığa yol açıyor. 2003 yılında 9 milyon civarında bir icra dosyası vardı ama bu, AKP hükûmetleri döneminde, baktığımız zaman, sayı geçen sene itibarıyla 21 milyon 838 bine ulaşmış. Adalet Bakanlığı yeni verileri verirse çok rahatlıkla bunun arttığını da görebiliriz.

Şimdi, demek ki esnaf ve sanatkâr bankaların eline bırakılmış, onların vicdanına terk edilmiş durumda. Borcundan dolayı da bir sürü esnafın malına el konuluyor. Geçtiğimiz yıl 685 iş yeri icradan satıldı değerli arkadaşlar ve bu rakam, bu yılın ilk yarısında yüzde 32 bir artışla 906'ya yükseldi. Durum, kısacası, bankaların gayrimenkul zengini olduğu bir ortamı işaret ediyor bize.

Değerli arkadaşlar, bir başka gösterge de şu: 91 bin esnaf, gene esnafın bir kuruluşu olan kredi kefalet kooperatiflerinden 461 milyon lirası anapara ve 400 milyon lirası da gecikme faizi borç takmış durumda. Geçenlerde, Hükûmet bunu yapılandırdığını iddia etti. Niye "iddia etti" diyorum? Çünkü, faizle yapılandırdı aynı şekilde bu borçları yani bir şekilde borca bir faiz yürüterek güya yapılandırılmış oldu. 131 bin kişi Halk Bankasına vadesinde bu borçları ödeyemiyor.

Değerli arkadaşlarım, gelelim bu tasarıyla ilgili meseleye. Şimdi, kentlerin içerisinde ve nüfusu çok yoğun merkezlerde AVM'lerin açılması esnafla ilgili sorunlara yol açıyor. Ama bu yetmez, mahalle aralarında ve sokak içlerinde "indirim mağazaları" dediğimiz konu asıl tehlike arz etmekte ki arkadaşlarımız komisyonda bu konuların üzerinde ciddi durmuşlar ama maalesef, dinlenmemiş.

Değerli arkadaşlar, yine, biraz önce söyledim, 57'nci Hükûmet döneminde Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kurulması hadisesini. Şimdi, gelelim bu tasarıyla ilgili tarihî meseleye. Bu tasarının ilk adımı olarak gene 57'nci Hükûmet döneminde ve gene mülga Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından hipermarket, büyük mağazalar ve alışveriş merkezleriyle ilgili bir tasarı hazırlandı ve o tasarı, o dönemde seçimlerin erkene alınması münasebetiyle, maalesef, Meclise gelemediği için bir nevi kadük kalmış oldu.

Değerli arkadaşlar, bu noktadan devamla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23'üncü Döneminde, 25 Mart 2008'de ben de bir kanun teklifi verdim. Gene o dönemde görüşülmedi ne komisyonda ne Genel Kurulda, ilgili İç Tüzük gereği. Bunun üzerine, bu teklifimizi 24'üncü Dönemde yani bu yasama döneminde de 5 Temmuz 2011 tarihinde yineleyerek tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisine verdim. Bu görüştüğümüz 675 sıra sayılı Tasarı'nın -ve teklif'in- görüşmesinin içerisinde benim de teklifim var ancak öyle enteresan ki -biraz önce de bu kürsüde dile getirildi- bizim tekliflerimizden ne tek bir kavram ne tek bir satır ne de tek bir cümle alınmış. Ama, bunun içerisine, çorba yapılmış, daha doğrusu torba yapılmış, o torbanın içerisine benim ve diğer milletvekili arkadaşlarımızın bireysel olarak verdikleri teklifler yerleştirilmiş.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, günü kurtarmaya yönelik bu tip tasarıları görüşeceğimize hipermarket lobisinin etkisinden kurtulup, sıyrılıp biraz esnaf ve sanatkâr penceresinden meseleye bakabilseydik, görüşeceğimiz meseleler daha farklı olacaktı. Nasıl olacaktı? Bir kere, bu tasarıda şunlar olmalıydı: İşin bir tarafında esnaf ve sanatkârlar, diğer tarafında üretici ve tedarikçiler ve bir başka sacayağı da bu AVM'de çalışanlar. Bununla ilgili, bu tasarıda tek bir satır göremiyoruz değerli arkadaşlar. Özellikle çalışanlar açısından baktığınız zaman tatil meselesinin neden gündeme getirilmediğini bir türlü anlamış değilim çünkü iktidar partisi milletvekillerinin verdiği teklifin içerisinde de var. Yani, Komisyonda görüşülürken bile bu saygıdeğer milletvekilleri kendi tekliflerini savunmak gereğini duymamışlar.

Değerli arkadaşlarım, bizim meselenin mücadelesini şöyle vermemiz gerekir diye düşünüyorum: Bir kere -Sayın Bakan da ifade etti ama- bu rayiç bedel üzerinden toplam satış alanının yüzde 5'i kadar bir yer ayrılması hem alan olarak küçük -bir kere bir ortalama metrekare çıkarması gerekirdi diye düşünüyorum Sayın Bakanın ve Bakanlığın- hem de kira olarak çok yüksek bir meblağa geliyor. Burada şu söyleniyor: "Bunu verecek çok esnaf var." Onlar gerçek esnaf değil Sayın Bakan, onlar başka kişiler, AVM'nin sağdan soldan bulduğu ve kendisine kiracı olarak almak istediği kişiler. Bu anlamda gerçek esnaf ve sanatkâr olarak onları göremeyiz.

Diğer söylediğiniz, geleneksel, kültürel ve sanatsal değerlerde binde 3 gibi bir komik rakamla siz bu sanatları nasıl koruyacaksınız, açıkçası ben de çok merak ediyorum.

Bu tasarının lobilere direnerek küçük esnafın gerçek durumuna sahip çıkması beklenirdi ancak böyle bir şeyin olmadığını görüyoruz. İnancımız ve görüşümüz şu: Ekonominin can damarı olan bu esnaf ve sanatkâr kesiminin sıkıntılarını gideremezsek, onları tekrar ayağa kaldırıp canlandıramazsak ekonomimizi büyütemeyiz ve bir lokomotif hâlinde ileri bir hedefe götürme şansımız olamaz. Ülkenin kalkınma ve refahının da ancak bu sosyal ve ekonomik kesimlerin omuzlarında yükseleceği inancıyla tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)