GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:35
Tarih:20.12.2014

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, İnsan Hakları Haftası'yla başladığımız, yolsuzluk ve hırsızlıkları konuştuğumuz bir süreçte bütçenin sonuna doğru geliyoruz.

Öncelikle, bu son konuşmamda yine iktidarın uygulamalarından söz edeceğiz tabii ki. "3Y'yle mücadele" diyerek geldiler ve şimdiki vaat de hepimizin bildiği gibi 2023'ün yeni Türkiyesi. Yeni Türkiye'nin ne olduğunu anlamak için on iki yıllık iktidarın yaşattıklarına bakmak lazım, bunları hatırlarsak vadedilen cennetin ne olduğunu daha iyi anlarız. Nedir AKP'nin yeni Türkiyesi, bunu konuşmak istiyorum.

En sonuncusu, Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı ekonomik eylem planından başlayabiliriz. Neymiş? Tasarruf yapacakmışız. Artık hediye plaket vermek yok. Ne var? Fidan vereceğiz ama bu konuşulurken 891 lira asgari ücretle yaşamak zorunda olan işçiler, emekçiler, emekliler kendilerine yapılacak yüzde 3, günde 1 lira artışı ve öbür taraftan da yapılan başkanlık sarayını konuşuyor. 150 bin metal işçisi üç yıllık sözleşmede eriyen ücretlerini konuşuyor ve âdeta burunlarından soluyorlar. Yarın, 21 Aralıkta yani Gebze'de metal işçileri sermaye dünyasına ve ihanet içerisindeki sendikacılara seslenecekler, hesap soracaklar. İşinden atılan Maltepe Üniversitesi Hastanesi emekçileri direnişte. Aynı şekilde, madenlerde ölüme gönderilen, işten atılan madenciler, Soma'dan sonra Zonguldak'ta, eksi 700 metrede tam 600 işçi Hattat Holdingin Hema madeninde işten atıldıkları için birlik oldular, direnişe geçtiler ve devlete sesleniyorlar, Hükûmete sesleniyorlar: "Bizi koruyun, haklarımızı savunun, iş güvencemizi sağlayın." diyorlar ama dinleyen yok.

İşte, yeni Türkiye'nin manzarası günde 1 lira artışla milyonlarca emekçinin ya çalışarak ölmesi ya açlıktan ölmesidir; işçilerin kapitalist zengine saraylar yapılması için kurban verilmesidir ve tabii ki bunun karşısında hak arayan, greve, direnişe çıkan işçinin hakkının yasaklanmasıdır. Yeni Türkiye tam gaz özelleştirmelerin, kamunun yağmalanmasının, yolsuzluğun tavan yapmasıdır. Sorarım size: Bir işçi yolsuzluk yapabilir mi? Yolsuzluk yapmak bu düzende bir yer tutmayı gerektirir. 17 Aralıkta görülmüştür, kimlerin adı geçmiştir? Siyasetçiler, bürokratlar, iş adamları. Ancak, onların imkânları bu halkın parasını hırsızlayıp utanmadan üstüne faiziyle geri almayı sağlar. Bunları yapanlar işte bu nedenle, kendilerine güçlü devlet koruması sağlayıp imtiyazlı ve korunaklı saraylar yaparlar. Onun için, kulübelerde yaşayanlar sarayları hiç mi hiç sevmez ve hep sorgular "Nereden geliyor bu çeşmenin suyu?" diye. Yeni Türkiye'de yolsuzluğun, kamu ihalesinden memur atamasına, sağlık hizmetlerinden yeşil alanların imara açılmasına, siyasetin finansından çevrenin yok edilmesine her alanda karşımıza çıkmasıdır. AKP'nin yeni Türkiyesi, memleketin parsel parsel satılması, ormanların, derelerin, tarım alanlarının kurutulmasıdır. "Yeni Türkiye" dedikleri kadın cinayetlerinde, kadın sömürüsünde, kadınların eşitsizliğe mahkûmiyetindeki artıştır. Sermayenin fırsat eşitliği kadının olduğu her alanda emeğin sömürülmesidir. Gerici iktidarın fıtrat adaletinde kadının cinsiyetçi kölelikle erkeğe, eşitsizliğe, barbarlığa, şiddete teslim edilmesidir.

Yeni Türkiye, bu din istismarının bir sonucu olarak dokuz yaşındaki çocukların başının bağlanmasıdır. Özgür bir gelecek isteyen gencecik bedenlerin sokak köşelerinde vurulmasıdır.

Yeni Türkiye dediğiniz, sokakların polise zimmetlendiği ve sıralı amirleriyle polislerin, kaymakamın, valinin, İçişleri Bakanının yetkileriyle âdeta toplumun nefes alamaz hâle getirilmesidir.

Tarihimizin en karanlık günlerinde kalan Maraş katliamını lanetlemek, ölenleri anmak için istenen izin, Maraş Valiliğince uygun görülmemiştir. Ne demiştir Maraş Valisi: "Bu yıl yapılmak istenen toplantı ve yürüyüşü tertip edilmesinde iyi niyetini aşıp kontrolden çıkarak suça evrilebileceği bu tür olayların ilimizde bir daha yaşanmaması için söz konusu toplantı ve gösterinin yasaklanması Valiliğimizce uygun görülmüştür." İşte bu kafa ve zihniyet, sokaklardaki özgürlüğü sakıncalı görmüş ama cezaevlerinin sayısını artırmayı gerekli saymıştır.

Dün 19 Aralıktı, 19 Aralık 2000 yılında 105 siyasi insan hayata döndürüldü. Nasıl mı hayata döndürüldü? Yakılarak, kurşunlanarak, gazlarla boğularak. Ve yeni Türkiye, işte yeni cezaevleri, yeni 19 Aralıklar demektir. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, onurlu yaşam isteyen Kürtlerin, Alevilerin, ezilen halkların yeniden hayallerle ve boş vaatlerle bir kez daha oyalanması demektir. Komşu ülkelerle gerginlikler ve tabii ki bu gerginliklerin yaratacağı savaş ve çatışmaların doğuracağı yeni göç dalgalarıyla ülkemizdeki işsizliğin ve yoksulluğun büyümesi, genişlemesi demektir.

AKP'nin yeni Türkiyesi'nde ne var biliyor musunuz? "İstikrar" diyerek barajlarla, seçim adaletsizliğiyle, âdeta "Seçimle gelirim ama seçimle gitmem." diyen bir yönetim anlayışı vardır. Darbecilerin barajına sığınarak oy ve vekil hırsızlığına devam etmek, "Kürtlerle barış değil, savaş ve çatışma istiyorum." demektir. Bunun herhâlde farkında olmanız gerekir ama tabii ki bu siyasete Halkların Demokratik Partisi ve Halkların Demokratik Partisiyle birlikte hareket eden halk güçleri buna izin vermeyecektir ve elbette, baraja, oy hırsızlığına, şantaja karşı hep birlikte direneceğiz.

Değerli milletvekilleri, AKP'nin 3Y yani yoksulluk, yolsuzluk ve yasakçı yeni düzenleri karşısında elbette bizlerin, ezilen halkların emeğe, barışa, eşitliğe dayalı laik ve demokratik bir Türkiye özlemi ve bu özlemi gerçekleştirmek için mücadelemiz dimdik ayaktadır.

Evet, bilirsiniz, yapıcıların türküsü vardır. Yapıcıların türküsündeki gibi, bu iş zor, zor ama her şeye rağmen yapı yükseliyor, kan ter içinde olsa da yükseliyor. İşte bu büyük birliğin, mücadelenin, halk cephesinin, demokrasi mücadelesinin ve kavgasının kurucusu bir güç olan işçi sınıfının partisi, bir zamanlar kurucu genel başkanlığını yaptığım Emek Partisi yarın 7'nci kongresini topluyor. Geleceklerini ellerine alan, özgürlüklere ve kardeşliğe sahip çıkan, bu umudu büyüten tüm işçi ve emekçileri, kadın ve gençleri, tüm mücadele arkadaşlarımı buradan bir kez daha selamlıyor ve başarılar diliyorum.

Evet, bir bütçenin sonuna geldik. Başından beri bu bütçenin adını koyduk, "Bu bütçe, emperyalist, kapitalist dünyanın ve ülkemizdeki temsilcilerinin sömürü, şiddet ve savaş bütçesidir." dedik, "Halkın hizmetinde, halkın yararına zerrece bir tek madde bulmak mümkün değil." dedik. O nedenle de bu bütçeye "hayır" dedik ve halkın bir bütçesini elde etmek, demokratik bir ülkeyi gerçekleştirmek için de aynı şekilde mücadeleye devam diyoruz. Ve sokaklar zulümle, kanla boğulsa da, haklar, diller, kimlikler, inançlar inkâr edilse de; her şeye rağmen bütün yönetici ağızlardan kutuplaştırıcı, ayrımcı diller ve söylemler terk edilmese de, ne kadar inat ederseniz edin bu soygun ve sömürü düzeni er geç değişecektir ve hep söylediğimiz gibi kazanan, hesap soran, direnen halk olacaktır.

Ben bu duygularla bir taraftan grubumuzun bütçeyi onaylamadığını söylerken öbür taraftan önümüzdeki 2015 yılı bütün halkımıza, işçilerimize, yurttaşlarımıza barış, demokrasi, özgürlük ve kardeşlik getirsin diyorum.

Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)