GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:34
Tarih:19.12.2014

AK PARTİ GRUBU ADINA METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

2015 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinde gelir bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, devletin bütçesi ekonominin doğrudan bir parçası gibi gözükür ama özünde bütçe politik bir kavramdır çünkü kaynakların tahsisi ve nereye yönlendirileceğini politik olarak belirleyen en temel adımdır. Buradan hareketle, devlet bütçeleri halk dostu olmalıdır yani gereksiz bürokrasiye, gereksiz askerî harcamalara, gereksiz güvenliğe değil; insana, eğitime, sağlığa ve sosyal güvenliğe daha çok kaynağın aktarılmasının merkezi olmalıdır. Sürekli bürokrasisini tahkim ederek, merkezî yapısını güçlendirerek büyüyen bir devlet bütçe fazlası verse dahi bu bir başarı değildir, ayrıca bu sürdürülebilir bir durum da değildir. Bütçe aynı zamanda gelir dağılımını düzenleyen çok önemli bir araçtır.

Son küresel kriz servet ve gelir dağılımındaki bozukluğu gözler önüne sermiştir. Küresel anlamda dünyada güney ve doğu ülkelerinde kişi başı gelir 100 ila 300 dolar seviyesindeyken kuzey ve batı ülkelerinde diğer yarının 10 ila 20 katına ulaşmaktadır. Doğu ve batı ülkeleri arasındaki bu eşitsizlik ve adaletsizlik gerçeğinin değişmeyeceği fikrinin bizler, coğrafyamız tarafından kabul edilmesi hiç şüphesiz artık bir bilimsel gerçek değil, saplantılı bir ideoloji olarak önümüzde durmaktadır.

Bu kabul edilmez durumu nasıl değiştireceğiz? Asıl cevap vermemiz gereken soru bu. Unutmayın, muhalefetiyle iktidarıyla bu coğrafyadaki her bir bireyin -Afrika'daki ya da Güneydoğu Asya'daki ya da Orta Doğu'daki ya da kendi ülkemizdeki- birlikte asıl cevap vermemiz gereken soru bu. Bu soru bugün yalnız bir ekonomi sorusu değildir, cevabı da yalnız ekonomi sınırları içerisinde verilemez. İşte bu yüzden bütçe yine bir anlam kazanmaktadır. Kabul edilemez olan bu gerçeği değiştirmek için bütçe bir araçtır çünkü bugün, ulusal sınırları içindeki gelir ve servet eşitsizliğini giderebilen doğu ülkeleri yeni bir kalkınmanın, kalkınma modelinin ilk adımlarını atacaklardır. Peki, bunu nasıl başaracağız?

Bakın, çok ama çok eskiye gidelim ve size oradan bir bütçe modeli önereyim. Kapitalizm öncesi dönemlerde tarım toplumlarında ekonominin krizleri ile doğa arasında güçlü bir ilişki vardır. Büyük kuraklıklar kıtlık ve kriz dönemleri anlamına gelirdi ancak kıtlığın hemen arkasından göreli bir bolluk dönemi başlardı. Burada ideal ekonomi modelinin adı Hazreti Yusuf modelidir. Model çok basit, bolluk döneminde -yedi yıl olduğu söylenir- biriktirilen erzak kıtlık, kuraklık döneminde halka dağıtılır. Yalnız, bu efsanede iki önemli, derin ayrıntı var: Bolluk döneminde, kriz olmayan dönemde planlamak ve burada gereksiz açık vermemek; birinci ders budur. Ama ikinci ders daha önemlidir; bolluk dönemindeki tasarrufları kıtlık döneminde sahiplerine yani halka dağıtmaktır. Kapitalizmin ayakta kalmasını sağlayan anlayış ve devletler Hazreti Yusuf modelinin yalnız birinci dersini neoliberalizmin çaresiz bir kuralı olarak erken 80'lerden itibaren uyguladılar ama kriz olmayan dönemlerde ise halktan aldıklarını bugünkü gibi kriz dönemlerinde yeniden halka vermediler. Bugün, ABD'nin arka sokaklarında, Doğu Avrupa'da, Afrika'daki açlığın sebebi budur. Tam aksini yaptılar; silahlanma yoluyla devleti, devletleri bir savaş makinesine dönüştürdüler, merkezî yapıyı güçlendirdiler. Sonuçta, zengin ve militarist devletler, bu devletlerin açtığı yolda durmadan büyüyen tekelci sermaye sınıfı oluştu. Bu sınıf dünyanın kanını emmeye devam ediyor. Bu kanını emmeye karşı, yükselen bolluk dönemlerinde toplayıp kriz dönemlerinde halkıyla kucaklaşacak bir bütçe anlayışıyla hepinizi kalbî olarak selamlıyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)