| Konu: | 176 Sayılı Maden İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 04.12.2014 |
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 650 sıra sayılı 176 sayılı Maden İşlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
301 madenci işçinin yaşamını yitirdiği Soma ve 10 işçinin yaşamını yitirdiği Torunlar facialarının acısı devam ederken ve bu işçi kıyımlarıyla ilgili kapsamlı hukuki bir gelişme olmamışken 28 Ekim 2014 günü Karaman'ın Ermenek ilçesinde 18 madenci işçimizin daha göçük altında bırakılmasına hep birlikte tanıklık ettik. Ardından bir aydan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, Ermenek'te 18 işçiden 13'nün ölü bedenlerine geçtiğimiz günlerde ulaşılabilmiş, göçük altındaki 5 madenci işçimizin cesetleri ise daha bu sabah çıkarılabilmiştir. Madenlerde meydana gelen işçi kıyımlarının yanında, kurtarma faaliyetlerinin niteliği de ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu başlığı olarak ortada durmaktadır.
Değerli milletvekilleri, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin verilerine göre, Türkiye'de iş güvenliği önlemi alınmadığı için her gün en az 5 işçi yaşamını yitiriyor. Maliyetlerden kaçınmak ve sermayenin kâr hırsını tatmin etmek amacıyla her gün 5 işçi bile bile ölüme gönderiliyor. Altını çizerek belirtmeliyiz ki hiçbir önlem alınmadığı için yaşanan bu işçi cinayetleri doğallaştırılamaz ve sıradanlaştırılamaz, yaşananlar iş cinayetidir. Ancak görüyoruz ki işçi ölümlerinin ardından yürütülen hukuki süreçlerde bilincli taksir ya da olası kast suçundan açılması gereken davalar en hafif şekilde geçiştiriliyor, iş cinayetleri sıradanlaştırılıyor, doğallaştırılıyor. Bu şekilde işçi katliamlarına sebep olanlar kayırılıyor, hak ettikleri cezai yaptırımlarla karşılaşmıyorlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin raporlarına göre, sadece 2014 yılında Türkiye'de bu yılın ilk dokuz ayında hayatını kaybeden işçi sayılı 1.414 olarak belirlendi. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre El Salvador ve Cezayir'in ardından işçi ölümlerinde 3'üncü sırada olan Türkiye'de her yıl ölen işçi sayısı bin kişinin üzerinde.
Ermenek'te yaşanan felaketin nedenleri Soma'da ve Torunlar'da yaşananlardan farklı değil. Taşeronlaşma, özelleştirme, kuralsız ve güvencesiz çalışma rejimi madenleri ve inşaatları işçi cehennemine dönüştürmüş durumdadır.
Değerli milletvekilleri, inşaat, enerji ve madencilik sektörleri Türkiye'nin kârlı, bir o kadar da kanlı sektörleri hâline gelmiştir. Bu nedenle, sermaye bu alanlara üşüşmekte ve işçiler 19'uncu yüzyıl vahşi kapitalizminin cehennemlerine benzer koşullarda, düşük ücretlerle, uzun çalışma saatleriyle ölümüne çalıştırılmaktadır.
İnkâr edilemeyecek bir diğer realite de şu dur ki Soma, Ermenek ve benzeri vakalar organize suçlardır. Bu organize suçun bir tarafında özelleştirme ve taşeron politikasını sistemli olarak uygulayan ve etkin bir denetim yapmayan siyasi irade, Hükûmet; diğer tarafında işveren vardır. Kamu otoritesi de işverenle birlikte sorumludur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 176 sayılı Maden İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi, Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) 1995 yılında gerçekleştirilen 82'nci Uluslararası Çalışma Konferansı'nda kabul edilmiştir. 5 Haziran 1998 tarihinden bu yana yürürlükte olan sözleşmeyi, hâlihazırda ILO'ya üye 185 ülkeden 29'u onaylamıştır. 176 sayılı Sözleşme, genel anlamda, üye ülkelerin, ulusal koşullar ve uygulamayı göz önünde bulundurularak ve en fazla temsil yetkisini haiz ilgili işçi ve işveren kuruluşları temsilcileriyle istişare etmek suretiyle özellikle sözleşme hükümlerinde yer verilen önlemlere ilişkin olarak maden iş yerlerinde güvenlik ve sağlığa ilişkin tutarlı politikalar oluşturulması ve bunların yürürlüğe konularak düzenli olarak gözden geçirilmesi yönünde taahhütte bulunmalarını gerektirmektedir.
Değerli milletvekilleri, maden iş yerlerinde güvenlik ve sağlığa ilişkin risklerin ortadan kaldırılması veya en aza indirilmesine yönelik tedbirler alınması ve işçilerin güvenli bir ortamda çalışma haklarının sağlanması da yine bu sözleşmeyle işverenlere getirilen yükümlülükler arasındadır.
176 sayılı ILO Sözleşmesi, madenlerdeki risklerin asgari seviyeye indirilmesini temin etmek maksadıyla, işveren tarafından alınması gereken önleyici ve koruyucu tedbirleri, işçilere ve temsilcilerine yasal düzeyde tanınması zorunlu hak ve yükümlülüklerle taraf devletlerin bu alanda gerekli yasal düzenlemeleri uygulamaya koyma ve denetleme sorumluluklarını düzenleyen önemli bir sözleşmedir.
176 sayılı Sözleşme'ye taraf olunması, madencilik sektöründe sağlık ve iş güvenliği koşullarının iyileştirilerek yasal düzenlemelerimizin uluslararası standartlarla uyumlu hâle getirilmesine yönelik çabalara katkı sağlayacaktır. Bu çerçevede, bu gelişmeyi son derece olumlu bulduğumuzu belirtmeliyim.
Değerli milletvekilleri, işçilerin, maden endüstrisinde karşılaştıkları tehlikeler ve risklerle ilgili sağlık ve güvenlik önlemlerinin hazırlanması ve uygulanması konusunda gerçek anlamda bilgilendirilme, eğitilme ve danışılma ihtiyacı ve hakkı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Madencilik faaliyetleri nedeniyle işçileri ve toplumun genelini etkileyen ya da çevreye zarar veren her türlü felaket, ölüm, yaralanma veya hastalığın önlenmesinin amaçlandığı bu uluslararası sözleşmenin onaylanması noktasında muhalif siyasi partilerin, ilgili meslek odalarının ve duyarlı demokratik kuruluş ve bireylerin her türlü çağrı ve talebini duymazdan gelen AK PARTİ Hükûmetinin, geldiğimiz noktada bu yanlıştan vazgeçmesini önemli bir adım olarak görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, şunu da eklemeliyiz ki uluslararası iş ve işçi güvenliğine yönelik sözleşmelere imza atmak yalnız başına yeterli olamaz, konuyla ilgili iç mevzuatın da acilen uluslararası standartlar doğrultusunda yeniden düzenlenmesi acil bir zorunluluktur. Mevzuatta yapılacak düzenlemelerin uygulanması noktasında ciddi ve nitelikli denetimlerin yapılmasının da yaşanan işçi kıyımlarından sonra ne kadar hayati olduğu ortadadır.
Değerli milletvekilleri, sermaye ve devlet ilişkileri, özellikle madenler, tersaneler gibi tehlikeli iş alanları söz konusu olduğunda tamamıyla tarafların ortak çıkarlarına dayanan ancak emekçilerin hak ve güvencelerini gözetmeyen bir şekilde düzenlenmiştir. Gerek partimiz milletvekilleri ve diğer muhalefet partilerince verilmiş soru önergeleri ve araştırma önergelerinin iktidar tarafından sürekli olarak reddedilmesi, Hükûmetin maden işçilerinin sağlık ve ekonomik refahlarını önemsemediğinin açık göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, kömür üretiminde kiralama, taşeron ve hizmet alımına son verilmeli ve çalışma hayatında felakete yol açan esnek ve kuralsız çalışma uygulamalarından vazgeçilmelidir. İş cinayetlerinde cezasızlık politikasından vazgeçilmeli, her düzeydeki sorumlular yargılanmalıdır. İşletmelerde denetimler ciddiyetle yapılmalı, çalışanlar için insana yakışır iş koşulları sağlanmalıdır. Emekçilerin canlarını tehlikeye atmadan insanca çalışabilmeleri ve iş cinayetlerinin önlenmesi için, başta taşeron sistemi olmak üzere, güvencesiz ve esnek çalışma düzeni durdurulmalıdır. İşsizlik tehdidiyle kötü çalışma koşullarına mahkûm edilen işçilere yönelik örgütlenme ve sendikasını seçmeye yönelik siyasi baskılara derhâl son verilmelidir. Sendika barajı ve örgütlenme önündeki fiilî ve yasal engeller kaldırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmadığı tüm madenlerin faaliyetleri gerekli önlemler alınıncaya kadar derhâl durdurulmalı, bu süre zarfında işçilerin ücret ve diğer mali hakları ve sigorta primlerinin tam olarak ödenmesi sağlanmalıdır. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası yerine, emek ve meslek örgütleri ile bilim insanlarının katılımıyla hazırlanacak, işçileri gerçekten koruyacak bir işçi sağlığı ve güvenliği yasası çıkarılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa'sında kendisini demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlayan Türkiye'nin, işçilerin can güvenliklerinin sağlanması, insan hak ve özgürlüklerini, insan ve çevre sağlığını garanti altına alma amacında olan evrensel hukuku referans alan uluslararası sözleşmelere sırtını dönmesi elbette kabul edilemez. Bu bağlamda, 21'inci yüzyıl Türkiyesi, maden çıkarma ve işleme teknolojisini yenilemeli ve çağdaş yöntemlere yönelmelidir. 21'inci yüzyıl Türkiyesi, kayıt dışı, düşük ücretli, sendikasız ve güvencesiz işçi çalıştırma olgusunu ortadan kaldırmalıdır diyor, bu sözleşmenin tüm maden işçilerimizin can güvenliklerinin sağlanması gayesine hizmet etmesini temenni ederek hayırlı olmasını diliyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)