GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:19
Tarih:26.11.2014

GÜRKUT ACAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 655 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 16'ncı maddesi üzerindeki önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu 16'ncı madde -biraz önceki konuşmacı arkadaşımızın da anlattığı gibi- Danıştay Kanunu'nun 41'inci maddesiyle ilgili bir madde, "İdari işlere ilişkin idari uyuşmazlıklar ve görevler Birinci Daire ve İdari İşler Kurulunda görülür." diyor. Biz bunu ne hâle getiriyoruz? 2575 sayılı Kanun'un 41'inci maddesinde yer alan "Birinci Daire ve" ibaresini "Birinci ve Onyedinci daireler ile" şeklinde değiştirmiş oluyoruz yani 17. Daireye yetki veriyoruz.

Şimdi, Danıştayın 15 dairesini 17'ye çıkarıp kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerini 17. Daireye aktardınız mı -ki yaptığınız budur- hidroelektrik santralleri (HES), rüzgâr santralleri, limanlar, Galataport'lar, Haydarpaşa Garı, hepsini yağmalayabilirsiniz ve hatta kent merkezinde kalmış bütün kamu arazilerini, kıyılarımızı, sahillerdeki bütün kamu hizmetine ayrılmış alanları yağmalayabilirsiniz, yandaşlarınıza aktarabilirsiniz. Çünkü artık sizin onları göndereceğiniz bir daireniz oluyor, nur topu gibi bir daire yaratıyorsunuz kendiniz, yeniden bir daire ve orada bu davaların hepsi o daireye gidecek ve bu sizi mahvedecek bir olaydır değerli arkadaşlarım. Sanmayın ki "Biz bunları başardık, büyük başarı sağlıyoruz, yarın bunlar bize puan olarak gelecek." Göreceksiniz, bunlar sizi mahvedecek, hiçbir yolsuzluk sonsuza kadar ayakta kalmaz değerli arkadaşlarım.

Bakınız, öyle bir hâle getirdiniz ki Türkiye'de artık idare hukukunda "kamu yararı" kavramını ortadan kaldırıyorsunuz, kamu yararı diye bir şey yok, yandaş yararı var. Bütün kent merkezindeki araziler yağmalanıyor. Kent merkezinde para eden, rant getiren, rantı artmış ne kadar askeriyeye ait yer varsa, kamuya ait yer varsa hepsi TOKİ vasıtasıyla zaten büyük bir oranda yağmalandı.

Şimdi, bize diyorsunuz ki değerli arkadaşlarım: "Burada iş yükü çok fazla, biz Yargıtayın ve Danıştayın bu nedenle artırıyoruz üye sayısını." Bakınız, değerli arkadaşlarım, Ali Alkan Yargıtay Başkanı, 2-3 sayfalık bir yazı yayınladı, bu konuyla ilgili rahatsızlığını. Sadece iki paragrafını size okuyacağım, ne diyor: Türkiye'ye ve Avrupa Birliğine, yıllardır istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirileceği vaadinde bulunulmaktadır. Yargısal alandaki pek çok iyileştirici etki, bu mahkemelerin faaliyete geçmesine bağlı olarak ortaya çıkacaktır. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 16/7/2014 tarih ve 131 sayılı Kararı'nda belirtildiği gibi Yargıtay daireleri arasındaki iş bölümü düzenlemeleri de bu mahkemelerin 2014 yılı Kasım ayında faaliyete geçirileceğine ilişkin yetkililerin yaptığı açıklamaya bağlı olarak 2014 yılı sonuna bırakılmıştır. Eğer istinaf mahkemeleri ileri sürüldüğü gibi faaliyete geçirilecekse Yargıtayın iş yükü yaklaşık yüzde 90 oranında azalacak ve 2015 yılı sonunda arşivde temyiz incelemesini bekleyen dosya kalmayacaktır." Ne istiyorsunuz, niye bunu getiriyorsunuz? İstinaf mahkemelerini getirin çıkartalım, kurtaralım Danıştayı da Yargıtayı da bu iş yükünden ama işinize böyle geliyor, böyle yapıyorsunuz ve bunu yapmanızın sebebi de yandaşlara daha fazla bir şey aktarmaktır ama ben bu kısa zaman içerisinde esas yarınki olayı anlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Profesör Doktor Rennan Pekünlü, türbanlı öğrencilere Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarını hatırlatması nedeniyle eğitim öğretimi engelleme suçunu işlediği gerekçesiyle İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 2012 yılında iki yıl bir ay hapis cezasına çarptırıldı ve şimdi karar uygulama aşamasında ve kesinleşti. Siz böyle yargıçlar, böyle bir mahkeme istiyorsunuz. Bir akademisyen, bir profesör yasal mevzuatı uyguladığı için, laikliği savunduğu için cezaevine girecek. Bu karar aslında bir yargı kararı değildir. Bu karar, iktidarın muhaliflerini, aydınlığı, çağdaşlığı savunanları yıldırma, sindirme kararıdır, bir intikam kararıdır. İktidar diyor ki: "Bana yan bakanı ya gaz bombasında boğarım ya da cezaevinde bunun bedelini öder." Şimdi, bu kanun tasarısı da aynı şeyi taşımaktadır. Yargıyı kendinize göre biçimlendirdiğiniz zaman o yargı olmaktan çıkar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)