GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve arkadaşları tarafından, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin araştırılması amacıyla 29/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:16
Tarih:19.11.2014

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine, AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bizim toplumumuz, bir kamu vicdanı anlamında, cezaevinde bulunan insanlar için ortak bir yaklaşımla "kader mahkûmu" ifadesini kullanır.

FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) - Kader mahkûmu değil, siyasiler...

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bu yaklaşımın bile ne kadar kıymetli olduğunu, ne kadar farklı değerlendirildiğini, görüş farkı, suç farkı gözetilmeksizin o alanda olan insanlar için "kader mahkûmu" ifadesiyle meseleye bu toplumun nasıl vicdani bir mesele olarak baktığını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, ben de az önce konuşan arkadaşımız başta olmak üzere, tüm kader mahkûmlarına geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Cezaevi bir sonuçtur, gönül ister ki bu suçlar, bu değerlendirmeler hiç olmasa da "Cezaevlerinde biz iyi iş yaptık, şunu yaptık, bun yaptık." demek yerine, cezaevinde mahkûmumuz olmadığıyla ilgili övünebilsek, gönül bunu ister. Ama, Hazreti Adem'den günümüze gelen insanlık tarihine baktığımızda, hep bir suç işleyen olmuştur, bu suçu kamu otoritesi adına da sahiplenen, bunu cezalandıran bir kamu hakkı olmuştur diye düşünüyorum. Ancak bizim medeniyetimizin, Medrese-i Yusufiye yaklaşımıyla bu meseleye baktığını, bizim partimizin grubu çok iyi bilir. Biz Medrese-i Yusufiye'yi de, biz Pınarhisar Cezaevini de iyi bilen insanlarız. O yüzden, cezaevine yaklaşırken daha hassas olmak, daha dengeli olmak, orada olup dört duvar arasında olan insanlara çok daha dengeli olmak buna ilişkin hatalar varsa düzeltmek hükûmetimizin görevi diye düşünüyorum. Ancak, Medrese-i Yusufiye yaklaşımını gündeme getirirken bununla ilgili kamu idaresinin, kamu hakkının kollanmaması diye bir mesele olamaz diye düşünüyorum. Cezaevindeki mahkûm için olan hakların, cezaevinde olmayan insanlar için de bir kamu hakkını doğurmaması gerekir diye düşünüyorum. Yani, cezaevinde her ne kadar içerideki insanlar için birtakım temel haklar olacaksa buna bağlı olarak da dışarıdaki insanların caydırıcılık özelliğinden kaynaklı tedirginliği olmak durumunda; yoksa, cezaevinin otelden ayrı bir hâli kalmaz diye düşünülür. Ama az önce olduğu gibi: "AK PARTİ hükûmetleri vicdansız davrandı, yanlış davrandı, hata yaptı." derseniz bu, yanlış olur, kırıcı olur. Önümde belgeler var, raporlar var. Cezaevlerinde şimdiye kadar olmayacak kadar adım atan, mahkûmların fikrine, suçuna bakmaksızın çok ciddi yatırımlar yapan bir Hükûmetimiz var. On yıl önce şunlar vardı, bugün bunlar var diye sizin vaktinizi uzun uzun alacak değilim ama hatırlarsanız on sene önce bu ülkenin gündeminde her hafta, hatta her gün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, işkenceden, cezaevlerindeki uygulamalardan dolayı mahkûm olan bir ülkemiz vardı ama bugün birkaç istisna dışında bu konunun âdeta ülke gündeminden kalktığını biliyoruz. "Kitap gelmedi, yemek şöyleydi..." Bunlar da sorun tabii ki ama temel sorunun yanında bunların çok büyük bir sorun olmadığını düşünüyorum ben. Ama sorun varsa bunu beraber çözmek -ki ben, İnsan Hakları Komisyonu üyesiyim- bunu değerlendirmek bizim de görevimiz. Şimdiye kadar yapılan çalışmaları önce bir takdir edeceğiz, iyisini yaptık ama daha iyisini yapmak için bu konuda hakkımızı, görevimizi yerine getireceğiz diye düşüneceğiz.

Değerli arkadaşlar, cezaevlerindeki mahkûmlar, şimdiye kadar neler olduğuyla ilgili çalışmalara baktığımızda en büyük verileri veren insanlar bize. İnsan Hakları Komisyonumuca alt komisyon kurularak sizin partinizin vekilleriyle hep beraber ilgili yerlere gidildi, şikâyetler yerinde incelendi ama bu şikâyetlerin çok büyük bir çoğunluğunun basın kaynaklı, biraz abartmayla beraber gündeme getirildiği görüldü.

FAYSAL SARIYILDIZ (Şırnak) - Abartma yok, ne abartması?

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir daha diyorum: Gönül ister ki hiç olmasın ama ivmeye bakmak durumundayız. İnsan hakları açısından aldığımız yolu, demokrasimizin güçlenmesi açısından aldığımız yolu değerlendirdiğimizde, işin hakkını vermek, teslim etmek açısından baktığımızda, AK PARTİ iktidarında cezaevlerinin fiziki şartlarının, ekonomik şartlarının, diğer şartların olumlu anlamda ne kadar düzeltildiğini hep beraber değerlendirebiliriz. Vejetaryenlerin haklarından tutun da dinî inançlarından dolayı yemek tercihine kadar her ince ayrıntı düşünüldü şimdiye kadar değerli arkadaşlar. Bununla ilgili uluslararası alanda birçok, kamu hakkına bağlı olarak, kuruma izin verildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Avrupa Birliğinin, Birleşmiş Milletlerin ilgili kurumlarına Türkiye'deki cezaevlerini sivillerle beraber gezme hakkı, inceleme hakkı konusunda yetki verildi. Sürekli bunlar denetleniyor; bizler de gidiyoruz, sizler de gidiyorsunuz.

Bir daha, bir daha söylüyorum: Bir haksızlığı kollamak gibi görevimiz yok. Hükûmetin insan hakları konusundaki hassasiyetini algılayamayan, bununla ilgili adım atamayan bürokratik bazı adımlar, engeller olabilir ama bunu aşmak da bizim görevimiz. Gelin, beraber konuşalım, tespitleri yerinde paylaşalım, varsa müdahale edelim ama altını bir daha çiziyorum: "AK PARTİ bu konuda adım atmadı." derseniz, az önceki ithamları söylerseniz buna üzülürüz. Toplumda bunun karşılığını vermez zaten sizlere çünkü bu doğru değil.

Şimdiye kadar yapılan çalışmaları -bir daha diyorum- burada uzun uzun anlatmak istemem sizlere fakat şunu söylemek görevimiz: Cezaevlerinin ulusal ve uluslararası denetimlere açıldığı, cezaevleri izleme kurullarının kurulduğu, cezaevi personelinin eğitim için 4 yeni merkez açıldığı; Denetimli Serbestlik gibi, Adli Kontrol gibi yeni bazı kurumların oluşturulduğu, elektronik kelepçe gibi birtakım hakların verildiği; sağlıkla ilgili, eczaneden ilaç almaktan tutun da, doktor tercihine kadar birçok hakkın mahkûmlara verildiği, çocuk eğitim merkezlerinin cezaevlerine kurulduğu, Adli Kontrol müessesinin hayata geçirildiği, ağır hastalar için mazeret izinlerinin verildiği, disiplin cezalarına karşı infaz mahkemelerine itiraz etme hakkının verildiği, inancı gereği beslenme hakkının gözden geçirildiği, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesine bizim cezaevlerimizi inceleme yetkisinin verildiği, ağır hastaların ceza infazlarının ertelemesine imkân verildiği, mahrem olarak -biliyorsunuz- aile görüşme imkânının verildiği bir çok hakkı daha burada sayabilirim.

Derdimiz, cezaevlerinde ceza çeken arkadaşlarımızın mağdur olması değil, o mağduriyetlerin giderilmesi. Sakine Hanım inanmayacak galiba, çok yan bakıyor bana.

SAKİNE ÖZ (Manisa) - İnanmadım zaten. Sen inandın mı söylediğine?

BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama kendi iktidarları zamanında cezaevlerinde insanlara ana dilleriyle konuşma hakkının bile verilmediğini cümle âlem, tüm dünya biliyor.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Aynı yatakta 3 kişi yatıyor Bülent Bey, aynı yatakta 3 kişinin yattığı cezaevleri var.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Artık bu dünyada, bu ülkede, bu cezaevlerinde ana diliyle yakınıyla konuşmanın gündem bile olmadığını, unutulduğunu hatırlatmak isterim sizlere. Ama daha işimiz var.

SAKİNE ÖZ (Manisa) - Çocuk tacizleri, tecavüzler var cezaevlerinde; neler var, neler...

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bakınız, tüm şikâyetler için, mahkûmların tüm şikâyetleri için 135 tane izleme kurulu kuruldu, 141 tane infaz hâkimliği kuruldu arkadaşlar. İnsan Hakları Kurumu gibi, Kamu Denetçiliği gibi, adalet müfettişliği gibi çok önemli kurumlar oluşturuldu. Bunların her biri onar dakikalık başlıktır, her biri hukuk anlamında yeni bir yapılanmadır, yeni bir adımdır ancak referandumdaki iddiamız, demokratikleşme kanunundaki iddiamız, her hafta, her ay bir paket getirmekteki iddiamız bu konudaki hassasiyetimizi gösteriyor. Biliyorsunuz, cezaevlerinde yapılan yanlışlarla ilgili ne kadar fazla idari soruşturma, ne kadar fazla ceza verilmesi talebinin olduğunu tüm kamuoyu biliyor zaten.

Bakınız değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği, Kamu Harcamalarını İzleme Platformu var. Bu platformun hepimize gönderdiği evraklar var, ona baktım bugün. Sadece şu ifade bile somut olarak derdimizin ne olduğunu gösterir diye düşünüyorum: Bakınız, on sene önce devletin mahkûm başına ödediği dile getirilmeyecek kadar küçük bir para varken harcama varken, bugün, Amerika'da 25 bin dolar olan mahkûm başına ödeme, Güney Afrika'da 5 bin dolar olan ödeme, Türkiye'de 24 binleri geçmiş durumda. Değerli arkadaşlar, Amerika'daki mahkûm başına harcama neredeyse ülkemiz kadar. Bu, ufak bir somut örnektir diye düşünüyorum.

Ama yüzbinlerce mahkûmun olduğu yerde hata varsa, bir daha söylüyorum, bunu beraber inceleyelim, değerlendirelim ve çözelim. Ama bakış açımızı hatırlatmak isterim: Biz, oraları bir Medrese-i Yusufiye görüyoruz, biz oraları liderimiz girdiği, gördüğü yerler olarak görüyoruz; oraları bir eğitim merkezi, bir sıçrama merkezi olarak görüyoruz; oraları biz insan haklarına, demokrasimizin gelişmesine kıymet verecek yerler olarak görüyoruz. Oradan çıkan insanlar, toplumda kahrolsun, mahvolsun diye değil; bir anlamda topluma entegre olabilsin, hayatını idame ettirebilsin diye, tekrar hayatını kazanabilsin diye bir ara yer olarak görüyoruz. Gönül ister ki hiç bu konuda sorunlar, sıkıntılar olmasın ama olduğunu maalesef biliyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, cezaevleri meselesi lokal bir mesele. Cezaevleri sonuçtur; mesele insan haklarıdır, demokrasidir, ülkemizin gelişmişliğidir. Eğer bu ülkede 2023 hedeflerimize ulaşma imkânını bu millet bize verirse, size rağmen bu millet bize bunu verirse görecekseniz 2023'te bu konuları konuşmuyor olacağız, bu istisnaların çok daha az olduğunu göreceğiz. Bizim ivmemiz, gittiğimiz yer, bakış açımız belli. Cezaevlerindeki sıkıntılar bizim baş tacımız, bunları çözmek de bizim görevimiz. Ama bunların çok büyük oranda çözüldüğünü gururla, keyifle söyleyebilirim. Komisyonumuz cezaevlerine gittiğinde birçok zaman sizin partinizin vekillerinin de itiraf ettiği gibi "Ne güzel çalışmalar yapılmış." dendiğini; yemekten, yataktan, fiziki şartlardan, kitap okumaktan, televizyon izlemekten birçok konudaki her türlü hakka kadar uluslararası standartların da üzerinde çok önemli oranda haklar verildiğini hep beraber yerinde görmüş olduk.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Ya yapmayın, cezaevleri yaşanacak durumda değil. İnsan Hakları Komisyonu üyesiyim ben, aynı yatakta 3 tane mahkûm yatıyor, etmeyin, tutmayın. Suları akmıyor, yemekleri kaliteli değil.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Bir daha diyorum: İstisnalar varsa düzeltiriz.

Bakınız, notlar önümde. Yedi yılda 215 tane cezaevi kapatıldı. Bakanlığımızın kararı, 2017'ye kadar 196 tane kapatılacak.

PERVİN BULDAN (Iğdır) - Yerine yenileri açıldı, yerine yenileri açıldı.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Biz açmak değil, kapatmak istiyoruz, şartları düzeltmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Devamla) - Düzelmediği için burada sonuç almak istiyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)