| Konu: | MANİSA'NIN SOMA İLÇESİNDE BAŞTA 13 MAYIS 2014 TARİHİNDE OLMAK ÜZERE MEYDANA GELEN MADEN KAZALARININ ARAŞTIRILARAK BU SEKTÖRDE ALINMASI GEREKEN İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ TEDBİRLERİNİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 11.11.2014 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; teşekkür ediyorum.
Benden önce 3 kıymetli hatibi dinledim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ama anlamamışsın. Peşin söyleyeyim, anlamamışsın.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Burada biz 4 grup olarak "Mevsimsel tarım işçilerinin sorunlarıyla ilgili neler yapabiliriz?" diye birlikte, beraber çalışma iradesi göstermek için bu komisyonu kuralım dedik ama ne yazık ki... Bununla ilgili konuşmaya başlamadan önce birkaç hususu sizlerle paylaşmak isterim.
Tarımda net ihracatçı bir ülkeyiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - "İthalatçı" mı dediniz? "İthalatçı" mı dediniz, "ihracatçı" mı?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Demin CHP'li hatip söyledi, "50 milyar doları, 18 milyar doları nasıl verdiniz?" dedi.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Rakamlarla barışın, barışın rakamlarla. Sallamakla olmaz, rakamlarla barışın.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Evet, tabii, anlayamazlar, 1 milyar dolar IMF'den borç alabilmek için IMF kapılarında kırk takla atanlar bizim çiftçiden yana olan tavrımızdan tabii habersizler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ya, bırak bu işi ya!
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ya, onlar ucuz polemik, ucuz, ucuz!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Yüzde 47, yüzde 59 faizle çiftçiye kredi verenler, gübre desteğini kaldıranlar, mazot desteği vermeyenler, IMF'ye söz verip "Şeker pancarı, hububat fiyatlarını senin dediğin gibi yapacağız." diyenler bizim çiftçiyle olan irtibatımızı anlayamazlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ne irtibatınız var? Saman ithal etmediniz mi? Et ithal etmediniz mi?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bunların tarımla ilgileri ne yazık ki bu kadar.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Tarım Bakanı geldi, bak; Bakan var, Bakan konuşsun.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Artı, Sayın Başbakanımız bugün grup toplantısında ifade ettiler, değerli dostlar, değerli arkadaşlar; dünyanın neresinde bir mazlum varsa elini oraya uzatan, merhamet eli olarak uzatan bir Türkiye var.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ya, sen onu boş ver, tarımdan bahset, tarımdan!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Dünyanın neresinde bir zalim varsa sesini yükselten bir Türkiye Cumhuriyeti var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ne oldu yükselttin de?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Kobani'deki mazlumlara, iki gün içerisinde 200 bin kişiye toprağında, evinde, bağrında, sofrasında "Buyur." diyen bir Türkiye var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Tarım mı bu, tarım mı?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Kobani'deki zalim, terörist IŞİD'e "Sen teröristsin." diyen bir Türkiye var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ama Obama sopayı gösterdikten sonra...
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Evet, postallarıyla Mescid-i Aksa'yı kirleten, İslam'ın ilk kıblesi, Hazreti Peygamber'in bir gece Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya yürüdüğü o mübarek mekânla olan irtibatımızı anlayamamalarına, değerli dostlar, gerçekten çok üzüldüm.
Bir ses çıkıyor, zalim İsrail'e "Sen zalimsin, teröristsin, katilsin." diyen Türkiye Cumhuriyeti'nin sesidir bu.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - İsrail'le ticaret 3 milyar dolara çıktı. Ne diyorsun sen?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Şu anda yapılan bütün uygulamalar, Türkiye Cumhuriyeti'nin sesini kısma adınadır ama şundan ümitvarız...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sen buna inanıyor musun ya!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bir dava adamının dediği gibi, ümitvar olunuz, istikbaldeki en gür sada bu milletin sadası olacaktır inşallah.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Tarihte bu millet bu kadar aldatılmamıştı.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bizim İsrail'le olan ilişkilerimizin büyükelçilik düzeyinde değil birinci kâtiplik düzeyinde devam ettiğini bile bilemeyen hatipleri de milletin takdirine bırakıyorum.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Sayın Başkan, tarım işçilerini anlatacağına İsrail'i anlatıyor hatip.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Zaten aziz milletimiz bizim yaptığımız bu çalışmaların, milletin yüreğiyle, milletin derdiyle dertlendiğimizin farkında da onun için AK PARTİ'ye "Devam." diyor, onun için emin adımlarla devam ediyoruz. Rahmetli Erdem Ağabey'in dediği gibi "Dünyanın kalbini dinle, geliyor adım adım/ Dallar meyveye dursun, toprak tohuma dursun/ İnsan barışa dursun, selama dursun zaman." Evet, biz insanımızın, dünyanın neresinde bir mazlum varsa elini oraya uzatan merhamet eli bir Türkiye Cumhuriyeti'nin fertleriyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Tarım mıydı bu?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Sabırlı olursan geleceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bekliyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Yaptığın yanlışları teker teker söylüyorum da hazmedemiyorsun, yerinde oturamıyorsun.
Türkiye'de, evet, bir sorun var. 6,5 milyon tarım işçisi var. Yaklaşık yarısı mevsimlik tarım işçisi. Her yıl 1 milyon kişi çoluk çocuk ailece Ege, Çukurova, Karadeniz bölgelerine çalışmak amacıyla göç ediyorlar.
Mevsimlik tarım işçileri güvenli olmayan araçlarla taşınıyor, sağlıksız ve kötü barınma koşullarında yaşıyor. Yasa dışı olarak çalışan çocuklar eğitimlerinden mahrum kalıyor. Her sene, mayıs-ekim ayları arasında çalışan işçiler kapasite üstü yükle, eski araçlarla taşındıkları için trafik kazalarında hayatlarını kaybediyor. Kamuoyu olarak bu işçileri, ölümlü trafik kazaları ve sosyal sorunlarla tanıyoruz. Bu işçilerimizin çalışma şartları, ulaşım, sağlık, eğitim, sosyal güvence ve sosyal barışı ilgilendiren birçok sorunları bulunmakta. İşçilerin konakladığı bölgeler çoğunlukla insan sağlığını tehdit eden, altyapıdan yoksun doğal alanlar. İşçilerin günlük çalışma süresi güneş altında ortalama on iki saat. Ücrette bir düzenlilik yok. İş ayarlamadan giden işçiler her şartta çalışmaya razı olmakta. İş bulmaktaki aracılık sistemi çoğu zaman ücret ve emek sömürüsünü de beraberinde getiriyor. Sosyal güvencesi bulunmayan işçilerin önemli bir kısmı yeşil kartlı. Aileleriyle birlikte çalışan yavrularımızın ruhsal, fiziksel sorunları, eğitimlerinin yarım kalması ve çocuk işçiliği tespit edilen sorunların başında gelmekte. Bu işçilerimiz kimi zaman adli veya siyasi potansiyel suçlu muamelesi görmekte ve bu olaylar neticesinde uygun bir konumda addedilmemektedirler. Bu olaylar kardeşliği ve sosyal barışı da zedelemekte. Bir şekilde çalışabileceği yere ulaşan bu işçilerimiz, öncelikle konaklama, sağlık problemleri, hele hele çocuklarının eğitim problemleri, ücret ve sosyal güvenceye ilişkin sorunlar, bulundukları yerde potansiyel suçlu muamelesi görme tehdidi altında. Bu vatandaşlarımız sadece kendi karınlarını ve ailelerinin maişetini temin etmek için çalışıyorlar.
Karşılaştığımız sorunları biliyoruz ve bu sorunun belki bu derece büyüyor olmasının en temel sebeplerinden birisi ailelerin topluca çalışmaya birlikte gitmek zorunda kalmalarından dolayıdır. Kundaktaki bebekten 70 yaşındaki yaşlı, yatalak dedeye varıncaya kadar herkes birlikte gitmekte, deyim yerindeyse eli kolu tutan herkes birlikte çalışmak zorunda. Bu sorunları tespit ederek birlikte çalışmalar yaptık. 2007 yılında da seçim bölgem olan Adıyaman'dan Karadeniz'e fındığa giden kardeşlerim Sivas yolunda bir trafik kazasında vefat ettiler, 24 kardeşimiz vefat etmişti. Allah'tan rahmet diliyorum hem Akşehir'deki hem Adıyaman'daki kardeşlerime hem bu olaydan dolayı vefat eden bütün kardeşlerimize.
Biz 2007'den sonrası için bir çalışma içerisinde zaten bulunuyorduk. "Neler yapabiliriz?" diye gayret ettik ama ILO'nun, MAZLUMDER'in, İHD'nin çalışmalarının haricinde çok da fazla bir çalışma ne yazık ki o süreçte göremedik ama AK PARTİ Grubu olarak oturduk bir çalışma yaptık. Çalışma Bakanlığımız başta olmak üzere İçişleri, Millî Eğitim, Sağlık Bakanlıklarımız bir çalışma yaptılar ve birer genelge yayımladılar. Bu genelgeler sorunu önemli ölçüde çözmek isteyen genelgelerdi. 2010 yılının Mart ayında Başbakanlık bir genelge yayımladı. Değerli arkadaşlar, bu genelge sosyal devlet açısından bir ilktir ve de çok önemlidir. Şimdi, burada tüm siyasi partilerimize düşen görev bu genelgenin uygulanmasını takip etmek Bu genelgenin uygulanmasını bürokratlar, valiler, siyaset kurumu nezdinde nasıl takip edeceğiz, aksayan yönleri nelerdir, tabii ki bunları konuşacağız. Ama bu genelge, o kadar içten, o kadar samimi bir dille ve sorun içselleştirilmiş bir bakış açısıyla hazırlanmıştı ve yine bu genelgeyle birçoğumuzun gözünden kaçan önemli öyle yenilikler gelmekteydi ki... Demin hatip, sanki dalga geçer gibi "Şunlar, şunlar yapılıyor..." Sen yönetmeliği okumamışsın, benim yüreğimdeki vatandaşıma olan bakışımı, arzumu algılayamamışsın onun için konuşursun.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Sen yönetmeliği bir daha oku.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Ama benim vatandaşım, benim milletim, AK PARTİ'yle aynı yüreği, aynı dertleri, aynı dilden konuştuğunu fark ettiği için seçimlerde de destek oluyor.
Yaptıklarımızın farkındayız ama aksayan yönlerin, sıkıntılı yönlerin evet, bunların da farkındayız. Onun için gelin, birlikte beraber çalışalım, bir araştırma komisyonu kuralım. Yaptığımız çalışmalar da var, bir hakkı teslim edin ya, Allah'tan korkun.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Allah'tan sen kork, yönetmelikte hiç bir şey yok.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bunlar var ama bir eksik olan da var mı? Tabii ki eksik olanı da var, işte bunları birlikte konuşacağız.
Örneğin, bu işçilerimiz bir yerden bir başka yere nakloluyor iken, eğer bir yerde konaklamaları gerekiyorsa onların otogarlarda, tren garlarında alelusul konaklamaları yerine Hükûmete, devlete ait misafirhanelerde misafir edilmesi, bu, sizi niye rahatsız ediyor?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Kaç kişiyi misafir ettin, onu söyle hemen, sayı ver, rakam ver?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Geleceğim, sabırlı ol, geleceğim.
Bu genelgede sağlık tedbirleri, mobil sağlık ekiplerinin oluşturulması, çocuklarımızın yatılı bölge okullarında misafir edilmesi, gerekiyorsa mobil sınıfların oluşturulması hatta oraya gidip çalışmayan genç kızlarımıza ve gençlerimize yönelik meslek edindirme, iş edindirme çalışmalarının bile yapılması bu genelgeyle belirtilmiştir.
Bürokrasi açısından genelgenin de çok önemli bir yeniliği vardır, nasıl? Bu genelge kapsamında herhangi bir valilik "Ben bu yıl tahmini olarak şu kadar mevsimsel işçi bekliyorum, bunlar için bir yer tayin ettim, bu yerin altyapısını, gezici tuvaletini, banyosunu, fırınını yapacağım, aydınlatmasını yapacağım, ihtiyacım var, bana da şu kadar par ver." dese... Evet, bununla ilgili finans sorunu çözülmüş "Başüstüne." denilmiş.
Bu genelgenin sözde bir genelge olmaması için Çalışma Bakanımız göç alan veren bütün illerin belediye başkanlarını ve il valilerini toplamış, buna o günkü Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı ve diğer partilerden de belediye başkanlarımız katılmış ve burada şu denilmiş: "Biz bir genelge çıkarttık. Bu genelgenin uygulama alanını size emanet ediyoruz. Biz devletin bütün imkânlarını size seferber ediyoruz. Sizler projelerinizi hazırlayın, Bakanlığa sunun, biz de bunları finanse edelim." Ve göç veren illere de çalışma için giden işçilerde farkındalık oluşturulması için çalışma yürütülmesi istenmiş, denilmiş ki: "Siz işçileri bu haklarından haberdar edin. Bu haklardan faydalanmayan işçilerimiz gittikleri yerde, göç alan ve veren illerde oluşturulan Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerini İzleme Komitesi, bir de Bakanlık bünyesinde, Müsteşar Yardımcılığı başkanlığında ve ilgili bakanlardan tarım iş kolunda faaliyet gösteren sendika ile Türkiye Ziraat Odaları Birliğinden temsilcilerin ve arzu eden sivil toplum temsilcilerinin de katılacağı bir yapılanmayla, gerçek anlamda bir sivil toplumun da katkısının alınabileceği bir izleme kurulu oluşturulmuştur. Bu izleme kurulu her yıl bu genelge nedeniyle ortaya çıkan sorunları takip ederek gelecek yıla yönelik alınması gereken tedbirleri Genel Kurula bildirecektir.
LEVENT GÖK (Ankara) - Mehmet Bey, o zaman mesele yok yani, sorun yok!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Sabırlı olacaksın. Sorunun varlığından da haber ettim, devamından da, neler yapabileceğimizden de.
Peki, mevsimlik gezici tarım işçileri olarak çalışmak amacıyla bulundukları illerden diğer illere aileleriyle birlikte vatandaşlarımızın, özellikle çocuklarımızın bu süreçte yaşadıkları sorunların tespiti, giderilmesi amacıyla, Çalışma Bakanlığınca, 2010-2013 yılları arasında, Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirme Projesi uygulanmıştır.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Nerede?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Şimdi geliyorum, sabırlı ol.
Projenin uygulanmaya başladığı 2010 yılından bu yana 38 il valiliği tarafından teklif edilen tam 65 yerel proje desteklenmiştir. Proje kapsamındaki mevsimlik işçi sayısı 326 bine ulaşmıştır. Proje finansmanı için tahsis edilen ödenek 96 milyon TL'dir. Demin dedi ya: "Altyapı, kolaylık tesisi kurulmuş mu, var mı bunun için ayrılan bir para?"
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Sonra ne oldu? Ölen adam sayısı niye arttı, yaralanan adam sayısı niye arttı?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Sabırlı ol.
Gönderilen ödeneklerin 72 milyon TL'si barınma, altyapı ve kolaylık tesisi, 5 milyon TL'si eğitim, 3 milyon TL'si sağlık, 16 milyon TL'si diğer harcamalardan oluşmakta.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Hikâye anlatma, rakam ver.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu eylem planı sonrasında önceki yıllara göre çok ciddi tedbirler alınmış ve önemli uygulamalar hayata geçirilmiştir.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - O paralar hangi ile gönderildi, hangi ile?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bilhassa tarım işçisi çalıştırılan illerde toplulaştırılmış çadır yerleşim yerleri tesis edilmiş olması, il halk sağlığı müdürlüklerince alanda önleyici sağlık hizmetleri verilmiş olması...
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Bursa'ya kaç lira gelmiş?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - ...il, ilçe izleme kurulları oluşturularak soruna sahip çıkılmış olmasıyla beraber bu süreçte ne yazık ki kısmen ya da tamamen çözümlenememiş sorunların da farkındayız ve bu sorunlar devam etmekte. Bunların temelinde, en başta gelen, aracılardan kaynaklanan sorunlar, ulaşımdan kaynaklanan sorunlar, eğitimden kaynaklanan sorunlar.
İşte biz bu araştırma komisyonuyla birlikte, beraber çalışacağız. Böyle can yakıcı bir insani konuda da hepimizin siyasi kimliklerimizi bir kenara bırakarak tamamen insani temelli olarak yaklaşmamız gerektiği açıktır. Çalışmalar yapıldı, genelgeler yayınlandı, izleme kurulları oluşturuldu, sivil toplumun katkısı alındı, alınmaya da devam edecek ama her şeyde Hükûmeti sorumlu tutmak ve Hükûmeti bu konudan dolayı "Hiçbir şey yapmadı." diye suçlamak elhak insafsızlıktır.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ee, bir sorun varsa Hükûmet sorumludur.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Olsa olsa bunun adı "siyasi kaygı"dır.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Kim sorumlu? Kimi sorumlu tutalım? Bana sorumlu tutulacak birini göster.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Ama bizim yüreğimiz Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti'nde; Edirne'den Kars'a, Mersin'den Sinop'a kadar yüreğimiz insanlarımızla birlikte; yüreğimiz Arakan'da, Myanmar'da; yüreğimiz Irak'ta, Suriye'de; yüreğimiz Kudüs'te, Mescid-i Aksa'da; yüreğimiz mazlum olan bütün coğrafyada diyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)