| Konu: | İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 120 |
| Tarih: | 19.07.2014 |
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz kanun tasarısının ikinci bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Bu görüştüğümüz bölümde yer alan maddelerin çoğunluğu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'daki düzenlemeleri içeriyor. Ancak, bu düzenlemelerin tamamında ilgili konulardaki sorunların hakkaniyetli bir biçimde de çözülemediğini görüyoruz şu ana kadar getirilen maddelerde. İleride, bu tasarıdaki düzenlemeler sorunları yeteri kadar gideremediği için bir kez daha aynı konularda düzenleme yapılması maalesef kaçınılmaz olacak. Bu arada da tabii ki vatandaşlarımızın mağduriyetleri de devam etmiş olacak.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı, içinde birbiriyle çok da alakalı olmayan konuların düzenlendiği ve genellikle de adında herkesin torba tasarı diye birleştiği bir tasarı ve teklifler manzumesi olarak karşımıza geldi. İktidar konu başlıklarını ayrı ayrı düzenleme kabiliyetini sergileyemediği için parça parça, günü kurtaracak olan düzenlemelerin bir araya getirildiğini görüyoruz yani "yok yasa, yap yasa" metodu burada da işlemiş gözüküyor değerli milletvekilleri.
Çeşitli vaatlerle taşeron işçilerimizin devamlı ha bugün ha yarın çıkacak diye uzun zamandır oyalandığını ve bir beklenti içine sokulduğunu da görüyoruz ancak taşeronlukla ilgili getirilen düzenlemeler de bir hayli eksik. Kamuda taşeron olarak çalışanların gözetildiği, özel sektörde taşeron çalışanlarının kulak ardı edildiği bu düzenlemeler, belki de şimdiden çalışma barışını tehlikeye sokacak ve çalışma hayatında birtakım huzursuzluklara da yol açabilecektir. Nitekim, prim günü ve yıl şartlarını tamamlamış ancak yaşı bekleyen yani kamuoyunda "emeklilikte yaşa takılanlar" olarak bilinen emekli adaylarına yönelik olarak da bugün bu tasarıda herhangi bir çözüm getirilmemiştir.
Geçtiğimiz on iki yıllık süre içerisinde, bunu da sayarsak sekizincisi yapılacak olan vergi ve prim affı düzenlemelerinde yapılandırma düzenlemeleri yine hüsranla sonuçlanacağa benziyor çünkü bundan önceki af uygulamalarına baktığımız zaman, çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlandığını ve beklenen gelirin de yaklaşık yüzde 40'ına ancak ulaşılabildiğini görüyoruz; af ve benzeri düzenlemelerle kamuoyunda bilinen ve kamu için kaynak yaratmaya yönelik politikalar, adalet ve eşitlik ilkeleri açısından baktığımız zaman, maalesef tartışma getiren ve mükellef davranışlarını da etkileyen uygulamalar olarak karşımıza çıkıyor.
Bu tasarı devlete borcunu zamanında ödeyen mükelleflere müjdeli bir haber vermemektedir. Ortalaması neredeyse üç yıla denk gelen af kanunları mükelleflerde "Nasıl olsa bir af çıkar, üç yılda bir de çıkıyor, bugüne kadar da öyle oldu." diyerek gelirlerini beyan etmemelerine veyahut da eksik gelir beyan etmelerine sebep olmaktadır.
Bugün 150 milyar liranın üzerindeki bir rakamı görüşüyoruz bu tasarı çerçevesinde. Eğer doğru ekonomi politikaları yerinde uygulanabilseydi, bu büyüklükteki rakam zamanında tahsil edilebilseydi, mevcut yaşadığımız bu ekonomik tablonun da bir hayli farklı olması gerekecekti. Son sekiz yıllık bütçe açıklarına baktığımız zaman bunlar meydana gelmeyecekti, kamu borç stoku 2009 yılından itibaren bu kadar hızlı artmayacaktı, neticede 609,5 milyar liralık kamu borç stoku yerine 459,5 milyar liralık bir borç stoku karşımıza çıkacaktı. Borç stoku da tabii bu derece hızlı artmadığı için son üç yılda bütçeden yerli ve yabancıya ödenen bu paralar genellikle faizden tasarruf edilmesi gereken miktarlar olacaktı ve bu da daha çok yatırım, üretim ve istihdama yönelik yerinde ve doğru birtakım kaynak aktarmalarına sebebiyet verecekti.
Yine, 2011 seçimlerinden sonra karşılaştığımız, bütçeye yazılan bütün negatif rakamların da pozitife dönme imkânını görecektik eğer bu düzenlemeler zamanında yapılabilseydi.
Şimdi, bu başarısızlığın altında kalan iktidarın bu uygulamalarına baktığımız zaman, bu tasarının Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde mükelleflere şirin gözükme adına yapıldığını da gayet iyi görüyoruz. Çünkü iktidar kendi adayına oy toplama girişimini bu tasarının ilgili maddelerine gizli veya açık yerleştirerek amacına ulaşmaya çalışıyor. Bu da seçimin ne kadar adil olduğunun bir başka göstergesi.
Değerli milletvekilleri, aflar konusunda, defalarca buraya iktidar temsilcileri geldi ve bir daha af çıkarılmayacağını, devlete karşı ödemeleri zamanında, düzenli ödeyen vatandaşların da cezalandırılmayacağını Meclis tutanaklarında belirtti. İlgili tutanaklar açılır bakılırsa bu görülebilir. Ancak, bu sözlerinden birkaç yıl içerisinde nasıl vazgeçtiklerini de gene getirilen bu tasarıyla da görme imkânı buluyoruz.
Öte yandan, çok garip olan bir başka uygulama da var. Maliye Bakanı "Affa karşıyım." derken, iktidar grubunun milletvekilleri afları dizi dizi bu torbaya doldurup karşımıza da getirmiş gözüküyor. Anayasa'mıza göre, vergi adaletinin sağlanması için vergi yükünün de dengeli dağıtılması lazım. Bu anayasal bir hüküm olarak karşımıza çıkıyor. Vergi alınması gereken kesimlerden yeterince vergi alınmaması veyahut vergilerin belirli kesimler üzerinde bırakılması vergi adaletinin de on iki yıldır ortalıkta gözükmediğinin en açık delili. Bu vergi yapısıyla ekonominin dişlileri de maalesef düzenli çalışmayacak, gene, her zaman olduğu gibi, dar gelirli vatandaşların ensesinde boza pişirilmeye devam edilecek.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde "ahbap çavuş ekonomisi" veyahut da "ahbap çavuş kapitalizmi" de deniyor buna, giderek hız kazanıyor. Nedir bu ahbap çavuş ekonomisi veya kapitalizmi? Bunu kısaca tanımlarsak, siyasi iktidar sahiplerinin ya da bürokrasinin, bazı işleri yapmak için iş adamlarıyla çıkar iş birliğine girmeleri veya gelirlerini paylaşabileceği iş adamlarına ihaleleri vererek özel sektörleri kendi özel sektörleri hâline getirmeleri. Buna "ahbap-çavuş kapitalizmi" deniyor.
Değerli arkadaşlar, bu kapsamda baktığımız zaman, yurt dışında yayınlanan saygın bir kuruluşun hazırladığı grafiklere göre Türkiye bu ahbap-çavuş kapitalizmi veya ekonomisi skalasında orta bir yerde, yerini çok güzel bir şekilde de almış gözüküyor.
Şimdi, görüşmekte olduğumuz bu tasarının bir başka yönünü sizlere yansıtmaya çalışacağım. Hazine Müsteşarlığının yıllık, yılın ilk altı aylık nakit gerçekleşmelerine baktığımız zaman, tasarının bazı maddelerinin Hazinenin bu yıllık, altı aylık gerçekleşmelerini olumsuz etkilediğini de görüyoruz.
Bütçe gelirlerinde ilk yarıda, 2013 yılının aynı dönemine göre baktığımız zaman, artış sadece yüzde 6. Öbür tarafta enflasyon da yüzde 6'ydı. Demek ki reel bir bütçe gelirinde artış maalesef söz konusu değil. 2013'ün haziran ayında 31,1 milyar liralık bir aylık gelirimiz olmuş. Bu yılın aynı ayına baktığımız zaman, 22,6 milyar liraya düşmüş.
Şimdi, daha enteresan bir şey var; bu paraları hazine karşılarken, büyüyen bütçe açığının önceki yıllardan daha farklı bir şekilde hazinenin kasasından kapatılması da söz konusu. Bunu da nasıl yapmışlar? Haziran ayında Merkez Bankasının Türk lirası hesabı bir ayda 22,6 milyar liradan 7,5 milyar liraya düşmüş. Ciddi bir hazinenin finansmanı söz konusu bu kapatmada.
Borçlar ciddi bir noktada artıyor. Özellikle, özel sektörün yurt dışından sağladığı kredi borçlarında cumhuriyet tarihinin rekorları da kırılıyor. Bir başka belki de üzerinde durulması gereken bir şey: Şu anda, mayıs ayı itibarıyla özel sektörün yurt dışı kredi borcu 208 milyar lira.
Bir başka önemli konu da uluslararası yatırım pozisyonumuzda geldiğimiz nokta değerli arkadaşlar. Burada da yükümlülüklerimiz 650 milyar dolara kadar yükselmiş, net uluslararası yatırım açığımız 425 milyar doları bulmuş, ki bu ciddi bir alarm veren husustur. Görevleri ülkemizin kaynaklarını en ideal ve hakkaniyetli bir biçimde yönlendirmek olan ekonomi yönetimi ve iktidarın bu başarısızlıklar nedeniyle bütçenin ihtiyacı olan gelirleri artırmak yerine bu torba tasarıya bel bağlamaları ve beklenen gelirin yine gerçekleşmeyecek olması sebebiyle her zaman olduğu gibi dürüst, namuslu, işinde gücünde olan vatandaşlarımızın cezalandırıldığı bir tasarıyla karşı karşıyayız. Bunu ben tekrar dikkatlerinize sunmak istedim.
Hepinize tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)