GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:118
Tarih:17.07.2014

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 639 sıra sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 5'inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge nedeniyle Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tasarının bu maddesiyle 4857 sayılı Kanun'un 53'üncü maddesinde yapılan değişiklikle "Yer altı işlerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izin süreleri dörder gün artırılarak uygulanır." biçiminde bir düzenleme yapılmak istenmektedir. Değerli milletvekilleri, Türkiye'de çalışanların hakları, özellikle, daha ağır işlerde çalışan işçilerin hakları günlük çalışma saatlerinden uygulanan ücret politikalarına, izin haklarına kadar içler acısı durumdadır. Soma işçi kıyımından sonra Hükûmetin gündeme getirmek zorunda kaldığı İş Kanunu'nda değişiklik kanun tasarısı âdeta, Soma'yı unutturmaya çalışan popülist, geçici ve yüzeysel düzenlemelerle geçiştirilmeye çalışılmaktadır. Tasarıda işçi güvenliği, özlük hakları, ücret politikaları ve izinlerle ilgili kapsamlı, yapısal ve işçiyi işverenin kâr hırsı karşısında koruyan nitelikte hiçbir düzenleme bulunmamaktadır.

Dolayısıyla, haftada kırk beş saat, altı gün ağır koşullarda çalışan, can güvenliğinden yoksun bulunan işçilerin yıllık izinlerine sadece dört gün eklemede bulunmak işçinin emeğiyle, ekmeğiyle dalga geçmek anlamına gelmektedir. Haftanın altı günü, kırk beş saat, yaşam odalarının bile engellendiği, karanlık ve sağlıksız koşullarda çalışan emekçilerin kendilerine, ailelerine ve çocuklarına ayıracak zamanları da bulunmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet her defasında elitist yaklaşımları sözde eleştirip kendisinin halkın hizmetkârı bir parti olduğunu savunabilmekte ama işçilerin acımasızca sömürüldüğü koşulları iyileştirmek için ancak mecbur kaldığında yüzeysel düzenlemeler yapabilmektedir. Bu çerçevede, Hükûmetin halka, işçiye değil sermayeye hizmeti önemsediği açıktır. Hükûmet yetkilileri, ilgili bakanlar şu soruları yanıtlamalıdırlar: Kendi deyimleriyle fıtratında ölüm olan bir mesleği ifa eden maden işçilerinin Türkiye'de ortalama ömürleri acaba kaç yıldır? Ve yaşam odalarını yasaya koymayarak haftada altı gün, kırk beş saat çalışma süresinde ısrarınızla bu fıtrat daha ne kadar devam edecektir?

Değerli milletvekilleri, Soma'da meydana gelen madenci işçi kıyımını özelleştirme, iş güvenliği, kötü koşullardaki işlere mecbur bırakılmış insanlar, sermaye-devlet çıkar ortaklıkları, algı yönetimi operasyonları, medya baskısı, sömürü sistemleri gibi kavram ve olgularla birlikte düşünmek bilimsel bir zorunluluktur.

Soma kömür madeninde meydana gelen madenci işçi kıyımı Türkiye'de enerji üretimindeki ve madenlerdeki bir çeşit peşkeş çekme mantığıyla gerçekleştirilen özelleştirmelerin yarattığı riskleri tekrar ortaya koymuştur. Gelişmiş ülkelerde ölüm ve yaralanmaların neredeyse sıfırlandığı bir dönemde Türkiye'de günlük ortalama iş cinayeti sayısı 3'ü bulabilmektedir. Hükûmetin sürdürdüğü neoliberal ekonomik program ve onun sırtını dayadığı taşeronlaşma, özel sektöre devir politikaları, Hükûmetin ve bakanlıkların denetleme fonksiyonlarını da yerine getirmemesiyle birlikte toplu bir işçi kıyımına dönüşmüş durumdadır.

Değerli milletvekilleri, sermaye ve devlet ilişkileri özellikle madenler, tersaneler gibi tehlikeli iş alanları söz konusu olduğunda tamamıyla tarafların ortak çıkarlarına dayanan ancak emekçilerin hak ve güvencelerini gözetmeyen bir şekilde düzenlenmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütünün 1995'te çıkardığı ve 26 ülkenin imzaladığı "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık" başlıklı 176 no.lu ILO Sözleşmesi'ne Türkiye tarafından konulan çekinceler kaldırılmış değildir. Bu sözleşme hem maden işletmesi sahiplerine hem de hükûmetlere önemli sorumluluklar getiriyor. Bu sözleşmeyle işverenler kazaları önlemek için her türlü önlemi alma, işçileri bilgilendirme ve eğitme yükümlülüğü altına alınacak ve madenlerin iş sağlığı ve güvenliği bakımından uluslararası denetime açılması sağlanacaktır.

Bu bağlamda, bir an önce 176 no.lu ILO Sözleşmesi'ne konan çekincelerin kaldırılarak Türkiye'deki maden işçilerinin çalışma koşullarının ve maden ocaklarının teknik yeterliliklerinin uluslararası standartlara kavuşturulmasını diliyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)