| Konu: | BAŞBAĞLAR KATLİAMININ 21'İNCİ YIL DÖNÜMÜNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 08.07.2014 |
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizi ve milletimizi derin bir yasa boğan, insanlık tarihinin utanç tablosu Başbağlar katliamının 21'inci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek devlet sevdasıyla Osmanlı İmparatorluğu'na yıllar yılı uç beyliği yapmış, dağların avucunda Anadolu'muzun cennet köşesi Başbağlar köyümüze gözü dönmüş canilerce yapılan menfur saldırının üzerinden yirmi bir yıl geçti. Geçen yirmi bir yıla rağmen acılar tazedir, yüreklerdeki sızı dinmemiştir. Köyü ateşe veren, camiyi ve okulu yakan gözü dönmüş caniler Başbağlar'ımızda ezanın susmadığını, ay yıldızlı bayrağın da inmediğini, ilelebet de inmeyeceğini elbette görmüşlerdir. Başbağlar yakılmış, tarih sahnesinden silinmek istenmiş, analar evlatsız çocuklar öksüz kalmış yine de 33 şehidine rağmen Başbağlarlı hemşehrilerim devletine küsmemiş, "Vatan sağ olsun." demişlerdir. Onlar sadece Sivas'ı gündemlerine alıp da Başbağlar'ı unutanlara gönül koymuşlardır. Anadolu'muzun bağrında kurtuluş mücadelesi vermiş, et ile tırnak gibi birleşmiş, milletimizin zenginliği olan küçük farklılıklarımızı bölüp parçalama adına kullanmak isteyen art niyetli, provokatif zihniyetler geçmişte olduğu gibi günümüzde de gelecekte de asla amaçlarına ulaşamayacaklardır.
780 bin kilometrekare vatan topraklarında yaşayan 77 milyon insanımız ortak tarihimizin, ortak kültürümüzün... Kürt'üyle, Türk'üyle, Alevi'siyle, Sünni'siyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Abaza'sıyla bizi kardeş ilan eden bin yıllık bu coğrafyada bizim birlik ve beraberliğimizi bozmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da yedi düveli dize getiren atalarımız bu topraklarda koyun koyuna yatarken bizlere emanet edilen vatanın her karışında birlik ve beraberlik nidaları yükselmelidir, bu bizim tarihî bir sorumluluğumuzdur. Çünkü, terörün insanlığa söyleyeceği bir söz, gösterebileceği bir hakikat yoktur. Zira, dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir fikir ve ideal, terörle, şiddetle amacına ulaşamamıştır. Bu yaşananları ülke ve millet bütünlüğüne, dirlik ve düzenine yapılan saldırılar olarak görmek ve birbirinden ayırt etmemek, bir arada düşünmek gereklidir.
Bütün bunlar, maalesef, Sivas'ta şairlerin, ozanların, sanatkârların, Başbağlar'da ise savunmasız masum köylülerin, kadınların, çocukların kanı üzerinden yapılan bir hesap, bir provokatif eylem olarak görülmelidir. Sivas'ı Başbağlar'dan, Başbağlar'ı Erzurum Yavi'den, Yavi'yi Maraş'tan, Maraş'ı Çorum'dan ayırt etmeden menfur saldırıları şiddetle kınıyorum.
Üzerinden yirmi bir yıl geçmesine rağmen Başbağlar'da, Sivas'ta evlatlarını kaybeden analar hâlâ ağlamaktadırlar. Başbağlar'da hunharca katledilen 13 yaşındaki İbrahim Baltacı ile Sivas'ta 12 yaşındaki Koray Kaya ve 15 yaşındaki Menekşe Kaya'nın birbirlerinden ne farkı var? Bunlar bizim evlatlarımız değil mi, bunların anaları bizim analarımız değil mi? Terör örgütü tarafından kandırılarak dağa çıkarılan, piknik yaparken kaçırılan çocukların anaları da bizim analarımız değil mi? Diliyor ve inanıyorum ki çözüm süreci tüm anaların gözyaşlarının dinmesine, evlatlarıyla kucaklaşmasına vesile olacaktır. Âşık Veysel'in deyimiyle:
"Değil miyiz hep bir kardaş,
Bizi yakar bizim ataş,
Söndürmektir tek çaresi."
Sivas'ı her fırsatta gündemlerine alıp da Başbağlar'ı göz ardı edenleri, bir kez daha, vicdan muhasebesi yapmaya ve bu konuda daha duyarlı olmaya davet ediyorum.
Yirmi bir yıl önce ebediyete uğurladığımız Başbağlar'daki şehitlerimize ve terör kurbanı tüm şehitlerimize rahmetler diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)